Connect with us

HORECA Tedarik

Bonna Bocuse d’Or Avrupa Finali’nin Kazanan Takımı Danimarka!

Premium porselen markası Bonna’nın platin sponsoru olduğu Bocuse d’Or Avrupa Finali’nin kazananları belli oldu. Gastronominin olimpiyatı olarak görülen yarışmanın 19-20 Mart 2024 tarihleri arasında Norveç’in Trondheim şehrinde yapılan seçmelerinde birinci olan takım Danimarka olurken, ikinciliği İsveç ve üçüncülüğü ise Norveç aldı. Jürinin takdirini alan ve ilk 10’a girmeyi başaran 10 yetenekli şef, Ocak 2025’te Lyon’da düzenlenecek olan Bocuse d’Or Dünya finalinde yarışacak.

Yayınlandı

on

Dünyanın en prestijli şef yarışması olarak kabul edilen Bocuse d’Or’un Avrupa seçmeleri, 19-20 Mart 2024 tarihleri arasında Norveç’in Trondheim şehrinde yapıldı. Premium Porselen markası Bonna’nın platin sponsorluğunda gerçekleşen yarışmada, ülkemizi Bonna ve Metro Türkiye’nin destekleri ile Şef Emre İnanır ve ekibi temsil etti. 20 Avrupa ülkesinden şefin mücadele verdiği yarışmada jürinin takdirini alan 10 yetenekli şef, Ocak 2025’te Lyon’da düzenlenecek olan Bocuse d’Or dünya finalinde yarışmaya hak kazandı.

Zamana Karşı Lezzet Yarışının Galibi Danimarka

Bocuse d’Or Avrupa Seçmeleri 2024’e Türkiye’nin yanı sıra; İzlanda, Polonya, Fransa, İspanya, Çek Cumhuriyeti, Hollanda, Danimarka, İtalya, Almanya, Norveç, Belçika, Birleşik Krallık, İsveç, Slovakya, Litvanya, Finlanda, İsviçre ve Macaristan katıldı. Katılan tüm ülkelerin akademi başkanı olan şeflerin, uluslararası yarışma komitesinden oluşan şeflerle birlikte jüri olarak yer aldığı Bocuse d‘Or Avrupa finallerinde, birbirinden yetenekli şefler 5 saat 30 dakikalık sürede zamana karşı yarıştı. Bu senenin iki ana temasından biri Norveç skrei balığı, Norveç deniz tarağı ve kurutulmuş stockfish’ti. Bir diğer tema ise geyik incik, dil ve biftekten oluşuyordu. Yarışan şefler ve komileri, balık temasını 3 garnitür ile servis etti. Bir garnitürü sadece süt ürünleri kullanabildikleri bir sebzeden hazırlayan şefler, ikinci garnitürü kendi ülkelerinin yerel lezzetleri ile hazırladılar ve bu garnitürün hikayesini anlattılar.  Üçüncü garnitürü ise takımlara verilen özel bir tencere içinde kurutulmuş stockfish ile birleştirdikleri nişastalı bir ürün olarak hazırlayan şefler belirlenen iki temadan hazırlanan tabaklar jüri üyeleri tarafından değerlendirildi.

Yarışmada birinciliği elde eden Sebastian Holberg Svendsgaard’ın temsil ettiği Danimarka takımı oldu. İkincilik ödülünün sahibi Gustav Leonhardt’ın temsil ettiği İsveç olurken, üçüncü sırada Norveç’i temsil eden Håvard Werkland yer aldı. Yarışmanın ilk 10’a giren diğer takımları sırasıyla şöyle; Birleşik Krallık, Fransa, Macaristan, İtalya, İzlanda, Slovakya ve Finlandiya.

Sunumlar Bonna’dan

Tüm sunumların Bonna koleksiyonlarıyla yapıldığı yarışmada, Bonna Genel Müdürü Erbil Aşkan kazanan ilk 3 takıma özel tasarım Zeugma tabak hediye etti. İlk günden bugüne sektör profesyonellerini ve onların ihtiyaçlarını desteklerken, Türk mutfağının dünya gastronomi platformunda tanıtılmasına katkı sunmayı hedeflediklerini ifade eden Aşkan, “Bocuse d’Or, birbirinden yetenekli şeflerin yarıştığı ve tanıtıldığı, jürisinde ise en iyi şeflerin yer aldığı önemli bir etkinlik. Gastronomi dünyasının en büyük oyuncuları olan şeflerin yarıştığı bu etkinliğin sektöre katkısı çok büyük. Böylesi prestijli bir yarışmanın bir parçası olmaktan ve gelecek vadeden şeflerimizi desteklemekten mutlu ve gururluyuz. Kazanan şeflerimizi tebrik ediyor, dünya finalinde başarılar diliyoruz” dedi.

Bocuse d’Or’un platin sponsorluğunun yanı sıra Bocuse d’Or Türk takımının da ana sporları arasında olan Bonna, yarışma boyunca sergilediği sürdürülebilir koleksiyonları Cras, Ground ve Prints ile büyük beğeni topladı.

Bonna Hakkında

1983’te küçük bir seramik atölyesi olarak İstanbul’da faaliyetlerine başlayan Kar Porselen’in hayata geçirdiği HoReCa markası Bonna, 2014 yılından bu yana otel, restoran ve catering sektörüne yenilikçi çözümler sunuyor. Yerli ve yabancı tasarımcıların imzasını taşıyan ürün koleksiyonlarını kullanıcılara sunan marka, geniş bir ürün gamına sahip. Bonna, bugün 6 kıtada 100 ülkeye ürün ihracatı yaparken, otel, restoran ve kafelerde yeme-içme deneyimini mükemmelleştirmek amacıyla, farklı ihtiyaçlara uygun kişiselleştirilmiş ürün ve çözümler sunarak, kusursuz sofralar yaratıyor. Bonna kullanıcılarına “her defasında en mükemmel sunum” vaat ediyor. Bonna, Kocaeli Çayırova ve Bilecik Pazaryeri bölgelerinde bulunan 2 tesisiyle yıllık toplam 40 milyon parça üzerinde üretim gerçekleştiriyor. Bugüne kadar pek çok ulusal ve uluslararası fuara katılan Bonna, birbirinden özgün koleksiyonları ile AI DESIGN AWARD, IDA DESIGN AWARDS, GERMAN DESIGN AWARD, DNA PARIS AWARD ve DESIGN TURKEY gibi prestijli yarışmalar tarafından ödüle layık görülmüştür.

Kaynak: HORECA Trend ve Bonna

Tamamını Oku
Reklam
Yorum Yapın

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Et, Tavuk ve Balık

Doğal Bir Marine Şöleni; mezzeMarin Marine Su Ürünleri Salatası

Yayınlandı

on

Deniz ürünleri tutkunlarına müjde! mezzeMarin, eşsiz marine yöntemiyle hazırladığı Marine Su Ürünleri Salatası ile sofralara Akdeniz’in zenginliğini ve tazeliğini getiriyor.

Kalamar, sübye, ahtapot, karides, midye ve torik gibi denizlerin en özel lezzetlerini bir araya getiren bu özel salata, mezzeMarin’e özgü tamamen doğal marine yöntemleriyle hazırlanıyor. Sarımsak, sirke, kuru maydanoz ve karabiberle lezzetlendirilen salata; katkı maddesi içermeyen formülü, dengeli baharat kullanımı ve tüketime hazır sunumu ile fark yaratıyor.

Çeşit çeşit deniz lezzeti, özenle seçilmiş doğal malzemelerle buluşuyor. Pratik kullanımıyla hiçbir ön hazırlık gerektirmeden servis edilebiliyor. Tamamen doğal yöntemlerle marine edilir, hiçbir yapay koruyucu veya katkı maddesi içermez. Usta ellerden çıkan bu salata, mezzeMarin’in yıllara dayanan deniz ürünleri tecrübesini sofralara getiriyor.

mezzeMarin Marine Su Ürünleri Salatası; ister ana yemeklerin yanında gurme bir meze, ister hafif bir atıştırmalık olarak damaklarda unutulmaz bir iz bırakıyor. Gurme lezzetleri dakikalar içinde sunmak isteyen şefler için ideal bir seçenek.

Tüketime hazır olarak soğuk zincirle paketlenip, tazeliğini koruyarak adrese ulaştırılır. 

Denizin en özel tatlarını bir araya getiren bu şef dokunuşlu salatayı deneyin, farkı hissedin.

Kaynak: HORECA TREND ve mezzeMarin

Tamamını Oku

Dondurulmuş Sebze & Meyve

Dondurulmuş Gıdalar Pestisit Tehlikesine Karşı Güvenli mi?

Gıda güvenliği günümüz tüketicisinin en büyük hassasiyetlerinden biri haline gelirken, pestisit kalıntıları ve izlenebilirlik eksikliği sofralarda endişe yaratıyor. Bu noktada, Feast Gıda gibi teknolojiyle donatılmış üretim altyapısına sahip markalar, dondurulmuş gıdaları hem güvenli hem de sürdürülebilir bir seçenek olarak öne çıkarıyor.

Yayınlandı

on

Pestisit Nedir ve Neden Endişe Konusudur?

Pestisitler; tarım ürünlerini zararlı böceklerden, mantarlardan ve yabancı otlardan korumak için kullanılan kimyasal maddelerdir. Gıda üretiminde verimi artırmak ve ürün kayıplarını önlemek amacıyla sıklıkla başvurulan bu maddeler, bilinçsiz ya da yoğun kullanıldığında insan sağlığı üzerinde ciddi riskler oluşturabilir. Kalıntı olarak meyve ve sebzelerin üzerinde kalabilen pestisitler; bağışıklık sistemi sorunları, hormonal bozukluklar ve uzun vadede kansere kadar uzanan sağlık problemleriyle ilişkilendirilmektedir. Bu nedenle pestisit denetimleri, gıda güvenliği açısından kritik öneme sahiptir. Tüketiciler de artık sadece ürünün tazeliğine değil, güvenilirlik ve kontrol süreçlerine de dikkat ediyor.

Pestisit Endişesi Tüketiciyi Dondurulmuş Gıdaya Yöneltiyor

Feast Gıda, ürünlerinde pestisit riskini en aza indirmek için kontrollü tarım uygulamaktadır. Tarladan itibaren otoritelerin belirlediği gübre ve ilaç kullanım oranlarına uygun hareket edilir. Hasat öncesi hammadde pestisit kalıntısı için akredite laboratuvarlarda analiz edilir. Uygun olması halinde hasat edilerek, vakit kaybetmeden fabrikaya ulaştırılır, paketleme sonrasında ise aralıklarla pestisit kalıntı testleri tekrarlanır. Yalnızca uygunluk sağlayan ürünler paketlenerek satışa sunulur.

Şeffaflık ve İzlenebilirlik Artık Vazgeçilmez

Tüketici artık sadece ürünün lezzetine değil, nereden geldiğine, nasıl üretildiğine ve hangi denetimlerden geçtiğine de odaklanıyor. Feast Gıda, üretimin her aşamasında izlenebilirliği sağlayan dijital sistemler ve sertifikasyon süreçleriyle dondurulmuş gıdaya duyulan güveni artırıyor. Hasattan paketlemeye kadar her adım kayıt altına alınıyor ve bu veriler kalite denetimleriyle eş zamanlı olarak izleniyor.

Feast Gıda: Sadece Lezzet Değil, Güven de Sunuyor

Teknolojiye yaptığı yatırımlarla sadece lezzet değil; aynı zamanda şeffaflık, izlenebilirlik ve pestisit kontrolü gibi alanlarda da öncülük eden Feast Gıda, sofralara sağlıkla ulaşan ürünleriyle sektörde fark yaratıyor. Dondurulmuş gıdanın geleceği, şeffaf ve denetlenebilir sistemlerle inşa ediliyor. Feast Gıda, bu geleceğin güvenilir temsilcilerinden biri olarak konumlanıyor.

Kaynak: HORECA TREND ve Feast Gıda

Tamamını Oku

Gıda Üreticileri

Ülker ve Sabancı Üniversitesi Buğday İçin Ele Ele Verdi 

Yayınlandı

on

Sürdürülebilir tarım konusunda buğday, fındık, kakao özelinde projeler geliştiren Ülker, Sabancı Üniversitesi’yle önemli bir iş birliğine imza attı. Bu iş birliğinde, tarlada çinko ve selenyum bakımından zenginleştirilen buğday, önce una sonra ürüne dönüştürüldü.  

İki yıldır sahada yürütülen Biyofortifikasyon Projesi’yle buğday tanesinde ve ondan elde edilen unda çinko ve selenyum miktarlarında önemli artışlar sağlandı. Örneğin, Ülker’in üretim tesislerinde, zenginleştirilmiş buğdaylardan elde edilen tam buğday ununda,  uygulama yapılmayan una kıyasla çinko miktarının %46 oranında arttığı belirlendi. Ülkemizde yetiştirilen buğdaylarda çok düşük seviyelerde bulunan selenyum ise 18 kat artış göstererek arzu edilen düzeylere ulaştırıldı. Yapılan laboratuvar analizleri, tarlada buğday tanesinde sağlanan mineral zenginliğinin una ve ardından nihai ürünlere etkili bir şekilde aktarılabildiğini ve korunduğunu gösterdi.

Ülker’in tarlada yapılan uygulamayla mineralce zenginleştirilmiş buğdaylardan elde edilen unla ürettiği sınırlı sayıdaki Saklıköy Tarlada Zenginleştirilmiş Tahıllı, Sütlü Çikolatalı, Pirinç Patlaklı, Portakallı ve Hindistan Cevizli bisküvisi tüketicinin beğenisine sunuldu.

Ülker CEO’su Özgür Kölükfakı, kullandıkları ham maddeler arasında %39’luk oranla ilk sırada bulunan buğdayın sürdürülebilirliğinin Ülker için büyük önem taşıdığını belirtti. Buğdayda kapsayıcı bir yaklaşım benimsediklerini dile getiren Kölükfakı sözlerine şöyle devam etti: 

“Bisküvilik buğday ıslahından toprağın sağlığının iyileştirilmesine yönelik onarıcı tarıma kadar çeşitli konulara odaklanıyoruz. Projeleri geliştirirken de konunun uzmanlarıyla iş birlikleri yapmayı, topluma, paydaşlarımıza katkı sağlamayı çok önemsiyoruz. Biyofortifikasyon Projesi de Sağlık Bakanlığı’nın Türkiye Beslenme Rehberi’nde faydalarına da yer verdiği, ülkemizde eksikliği görülen çinko ve selenyum minerallerine dikkat çekmek ve toplumsal fayda sağlamak için değerli bir fırsattı. İki yıl süren proje kapsamında buğdayın çinko ve selenyum içeriği tarlada zenginleştirildi. Bu buğday fabrikamızda un haline getirildi. Hemen sonrasında sınırlı sayıda Saklıköy Tarlada Zenginleştirilmiş Tahıllı bisküviyi tüketicilerimizle buluşturarak projeyi tarladan rafa tüm süreçleriyle somutlaştırmış olduk.”

Daha önce Aliağa Bisküvilik Buğdayı’nı birlikte gerçekleştirdiğimiz Bahri Dağdaş Uluslararası Tarımsal Araştırma Enstitüsü ile yeni buğday türleri üzerinde çalışmaya devam ettiklerini belirten Kölükfakı, ayrıca 2023 yılında 13 bin yıllık geçmişi ile Türkiye’nin en değerli atalık buğday türlerinden Kavılca ile ilgili farkındalığı artırmak amacıyla Saklıköy Kavılca Buğdaylı Çikolata Kremalı bisküviyi ürettiklerini de hatırlattı. 

Toprağın sağlığının korunmasının Ülker için önemine dikkat çeken Kölükfakı sözlerine şöyle devam etti: “Buğday üretiminde uyguladığımız onarıcı tarımla yerli tarım, yerel kalkınma ve çiftçi refahını merkeze koyuyoruz. 2030’a kadar 10 bin dekar alanda onarıcı tarım uygulamasını hayata geçirmeyi hedefliyoruz. Bu kapsamdaki çalışmalarımıza 2025 itibarıyla 101 çiftçimizle devam ediyoruz.” 

Prof.Dr. İsmail Çakmak: “Saklıköy’ün Hikayesi, Farklı Ürünlere Uyarlanabilecek Bir Örnektir”

Biyofortifikasyon Projesi’nin Yürütücüsü ve Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof.Dr. İsmail Çakmak ise her yıl yapılan bitkisel üretimle, topraklardan tonlarca mikro besin elementinin uzaklaştırıldığını kaydetti. Tarımda yüksek verimli çeşitlerin kullanılmasıyla bu sorunun giderek daha da şiddetlendiğine işaret eden Çakmak, topraklarda baş gösteren bu mineral kayıplarının tükettiğimiz gıdalarda da ortaya çıktığını ve bunun da bugün insanlarda (özellikle çocuklarda) çok yaygın olan gizli açlığın ortaya çıkışında belirleyici bir rol oynadığını ifade etti.

Çakmak şöyle devam etti: “Toprak, mineraller bakımından fakirse, gıda da fakirdir, insan da… Bu noktadan hareketle Ülker’le geliştirilen bu iş birliğiyle bu mineral eksikliği soruna hızlı ve etkili bir çözüm bulmaya çalıştık. Buğday, henüz tarladayken yapraklarına uygulanan çinko ve selenyumla beslendi ve sonra bünyesine aldığı bu değerli mineralleri tanesine taşıdı. Böylece buğday, yıllardır azar azar kaybettiği mineral zenginliğine yeniden kavuştu. Yani, ona dışarıdan farklı bir şey eklenmedi; sadece zamanla kaybettiği mineraller yeniden kazandırıldı.

Zenginleştirilmiş bu buğdayın unuyla üretilen Saklıköy bisküvisi, ‘tarladan sofraya’ anlayışının güzel bir örneği olacak. Üstelik, Saklıköy’ün hikayesi, ekmekten makarnaya, sütten çaya birçok temel gıdaya da uyarlanabilecek bir örnek teşkil edecek. Bu sayede hem çiftçilerimize yeni kazanç fırsatları sunulacak hem de insanlarımız için daha besleyici gıdaların yolu açılacak.” Çakmak ayrıca, Ülker ile yürütülen bu zenginleştirme çalışmasının, Sabancı Üniversitesi liderliğinde 15 ülkede 12 yıl boyunca yürütülmüş olan uluslararası bir projeden elde edilen bilgiler ve deneyimler ışığında gerçekleştirildiğini belirtti. 

Gizli Açlık Nedir?

Gizli açlık, FAO’ya göre gizli açlık, insanların tükettikleri gıdaların besin kalitesinin yetersiz olması nedeniyle büyüme ve gelişme için gerekli temel vitamin ve mineralleri yeterli miktarda alamamaları durumudur. https://www.fao.org/about/meetings/icn2/news-archive/news-detail/en/c/265240/

Not: Saklıköy Tarlada Zenginleştirilmiş Tahıllı Bisküvi sadece Migros’ta

Kaynak: HORECA TREND ve Ülker

Tamamını Oku

Popüler Haberler

Copyright © 2025 Orbis Medya Bilgi ve İletişim Teknolojileri Ltd. Şti. Her hakkı saklıdır. Web sitemizdeki haber, makale ve içeriklerin her hakkı saklıdır.
İçeriklerimizin izinsiz kullanımı halinde yasal işlem başlatılacaktır.