Connect with us

Sağlıklı Beslenme

Sağlıklı Kilo Verme Yöntemleri

Sağlıklı kilo verme yöntemleri nelerdin? Yeni yılda sağlıklı bir yaşam tarzına geçip kilo verme hedefi koyanlar dikkat! Diyetisyen Zehra Elban, kilo vermenin

Yayınlandı

on

Sağlıklı Kilo Verme Yöntemleri | HORECA TREND

Sağlıklı kilo verme yöntemleri nelerdin? Yeni yılda sağlıklı bir yaşam tarzına geçip kilo verme hedefi koyanlar dikkat! Diyetisyen Zehra Elban, kilo vermenin yollarını anlattı.

Her yeni yıl, hayatımızda olumlu değişiklikler yapma fırsatlarını da beraberinde getirir. Yeni yıl kararlarının başında ise genellikle daha sağlıklı bir yaşam ve kilo verme hedefleri yer alır. Ancak bu hedeflere ulaşmak, doğru bir planlama ve sürdürülebilir bir yaklaşım gerektiriyor. Peki, diyet ve kilo verme konusunda başarı elde edip, sağlıklı beslenme alışkanlıklarını kalıcı hale getirmenin yolları neler?

Yeni yıla başlarken en sık konulan hedeflerden birinin de yeni bir diyete başlamak olduğunu belirten Acıbadem LifeClub Sağlıklı Yaşam Hizmetleri’nden Diyetisyen Zehra Elban, “Burada dikkat edilmesi gereken önemli bir nokta var; çoğumuz hızlı ve köklü değişikliklerle yıla başlamak isteriz. Şekeri tamamen kesmek ya da en sevdiğimiz yiyeceklerden birden vazgeçmek gibi… Hızlı sonuç almak için yapılan bu radikal değişiklikler, diyet yorgunluğu hissine yol açabilir, bu da sonunda eski alışkanlıklara dönmekle sonuçlanabilir. Oysa sürdürülebilir ve küçük adımlarla yapılan değişiklikler, zamanla büyük farklar yaratabilir. Araştırmalar, diyetinizi tamamen değiştirmek yerine küçük, yönetilebilir değişikliklere odaklanmanın daha uzun vadeli ve sağlıklı sonuçlar verdiğini gösteriyor. Unutmayın, yeni yıl kararlarınız sadece diyetle sınırlı değil; daha fazla egzersiz yapmak, genel yaşam tarzınızı iyileştirmek de bu sürecin önemli bir parçasıdır” diye konuştu. Dyt. Zehra Elban, yeni yılda diyet yaparak sağlığına dikkat etmek isteyenlere şu önerilerde bulundu:

1. Öğünlerin ve Atıştırmalıkların Mikro Makro Besin Bileşimine Dikkat Edin

Hedeflere ulaşmanın ilk adımlarından biri, öğünlerinizin ve atıştırmalıklarınızın dengeli ve besleyici olmasını sağlamaktır. Makro ve mikro besin ögeleri, vücudun temel enerji ihtiyaçlarını karşılamak ve genel sağlığı desteklemek için gereklidir. Beslenme ihtiyaçlarınızı karşılamak, vücudunuzun verimli bir şekilde çalışmasını sağlar ve sağlıklı kilo yönetimi, enerji seviyeleri ve bağışıklık sistemi gibi alanlarda olumlu etkiler yaratır. Makro besinleri dengelemek için çeşitli seçenekler kullanmak önemlidir. Örneğin, öğünlere kinoa eklemek, vücudunuzun ihtiyacı olan kompleks karbonhidratları sağlar ve uzun süre tok kalmanıza yardımcı olabilir. Tofu gibi bitkisel protein kaynakları, kas yapısını destekler ve vücudunuzun onarım sürecine katkıda bulunur. Avokado, sağlıklı yağlar içerir ve kalp sağlığını desteklerken, aynı zamanda cilt ve saç sağlığınız için de faydalıdır. Yapraklı yeşillikler ise vitamin, mineral ve lif açısından zengindir, bu da sindirim sistemini destekler.

2. Düşük Kalorili Trend Diyetlerden Kaçının

Yeni yılın başında, “yeni ben” hedefleriyle birlikte genellikle moda diyet akımları da popüler hale gelir. Ancak, bu diyetlerin çoğu, mevcut beslenme alışkanlıklarınızdan büyük bir dönüşüm gerektirir ve çoğu zaman sürdürülebilir değildir. Bu tür diyetler, hızlı sonuçlar vaat etse de uzun vadede sağlık üzerinde olumsuz etkiler yaratabilir. Özellikle yılbaşı gecesi ardından uygulanan ve vücudu detoks yaparak temizlemeyi vaat eden diyetler, aslında sadece geçici bir çözüm sunar. Unutmayın ki, vücudunuz zaten atık maddeleri temizlemek için ihtiyaç duyduğu tüm antioksidanları üretir ve organlarınız (özellikle karaciğer ve böbrekler) bu işi doğal olarak yapar. Özellikle smoothie ve meyve suyu diyeti gibi popüler yöntemler, hızlı kilo kaybı sağlıyor olabilir ancak bu genellikle aşırı düşük kalorili beslenmenin bir sonucudur. Kilo kaybı hızla gerçekleşse de, uzun vadede sürdürülebilirlik ve sağlığınız için zararlı olabilir. Yani, diyetinizi bir moda akımına göre değil, vücudunuzun ihtiyaçlarına göre şekillendirin. Sağlıklı beslenme, kalıcı alışkanlıklar ve dengeli bir yaklaşım gerektirir, bu yüzden uzun vadede sağlığınızı destekleyecek, kişiselleştirilmiş bir diyet uygulamak en doğru yol olacaktır.

3. Önceden yemek hazırlığınızı yapın

Yeni yılda kararlarınızda başarılı olmanın anahtarı, iyi bir hazırlıktan geçer. Tıpkı hayattaki diğer hedeflerinizde olduğu gibi, diyet ve beslenme planlarınızda da hazırlık yapmak çok önemlidir. Doğru zaman, doğru beslenme ile birleştiğinde, sağlıklı bir yaşam tarzına adım atmak çok daha kolay hale gelir. Eğer gün boyunca sağlıklı seçimler yapmaya yönelik bir hazırlığınız yoksa zor anlarda kolay ama sağlıksız seçeneklere yönelme olasılığınız artar. Bu da sadece kilo verme hedeflerinizi olumsuz etkilemekle kalmaz, aynı zamanda spor performansınızı da düşürebilir. Vücudunuzun ihtiyacı olan besinleri doğru zamanda almak, hem fiziksel hem de zihinsel sağlığınızı güçlendirecektir.

4.Uyum ve Süreklilik

Yeni yıl hedeflerinize ulaşmanın sırrı, aldığınız kararları sürdürülebilir hale getirmek ve onlara sadık kalmaktır. Hangi diyeti seçerseniz seçin, kalori açığı yarattığınız sürece kilo verebilirsiniz. Ancak bu süreçte keyif alacağınız bir yol bulmak çok önemlidir. Sevmediğiniz bir diyeti uygulamak ya da hoşlanmadığınız bir egzersizi yapmak uzun vadede sürdürülemez. Zumba, yoga, ağırlık kaldırma ya da koşu gibi farklı seçenekleri deneyerek size en uygun olanı bulun. Birçok kişi, yılın başında spor salonlarına kaydolur ve koşuya başlar, ancak zamanla bu alışkanlıklarını sürdüremezler. Bunun nedeni, seçtikleri aktivitelerin onlara hitap etmemesidir. Başarılı bir egzersiz rutini oluşturmanın yolu, sizi mutlu eden ve yaparken keyif aldığınız bir şey bulmaktan geçer.

Kaynak: HORECA TREND ve Bilim ve Sağlık Haber Ajansı

Tamamını Oku
Reklam
Yorum Yapın

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Sağlıklı Beslenme

Olumlu Düşün, Sağlıklı Beslen, Beynini Koru!

Yayınlandı

on

Olumlu Düşün, Sağlıklı Beslen, Beynini Koru! | HORECA TREND

Dünya Beyin Sağlığı Günü kapsamında beyin sağlığının ruhsal, bedensel ve sosyal iyilik haliyle doğrudan bağlantılı olduğuna dikkat çeken Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Sultan Tarlacı, “Sadece beyin sağlığı gününde değil 365 gün beynimizi dikkate almamız gerekiyor.” dedi. Sağlıklı ve dengeli beslenmenin yanı sıra düzenli egzersiz, zihinsel aktiviteler ve güçlü sosyal ilişkilerin önemini vurgulayan Tarlacı, olumlu düşünmenin, şükretmenin ve stres yönetiminin beyin sağlığı üzerindeki etkisinin büyük olduğunu aktardı.

Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Sultan Tarlacı, Dünya Beyin Sağlığı Günü kapsamında beyin sağlığının önemine dair açıklamalarda bulundu.

Beyin Sağlığı, Ruhsal, Bedensel ve Sosyal İyilik Halinin Bütünüdür…

Bütün bedenimizin tıbbi sağlığının önemli olduğunu, fakat yönetici merkezimiz olan beyin sağlığının bunların ötesine geçtiğini belirten Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Sultan Tarlacı, cildimize nasıl iyi bakıyorsak, içimizdeki beynimizin de sağlığına iyi bakmamız gerektiğini söyledi.

Öncelikle sağlığın ne olduğundan bahsetmek gerektiğini dile getiren Tarlacı, “Sağlıklı olmak, bir insanın ruhsal bedensel ve sosyal olarak iyilik hali demek. Bu yönüyle bakıldığı zaman aslında iyi bir beyin sağlığı demek, ruhsal, bedensel ve sosyal olarak iyi olmak demek. Bu üçü bir araya geldiği zaman bir insanın sağlıklı olduğundan bahsedebiliyoruz. Beyin için de bunlar geçerli.” ifadelerini kullandı.

Beslenmek Demek Beyni Beslemek Demek!

Bedensel olarak beynimize nasıl iyi bakacağımızı açıklayan Tarlacı, “Öncelikle beslenirken sadece bedenimizi beslediğimizi düşünmememiz gerekiyor. Beslenmek demek beyni beslemek demektir. Çünkü aldığımızın neredeyse 5’te 1’ini beynimiz kullanıyor. Beslenme konusunda özellikle Ege, Akdeniz diyeti beyin ve kalp damar sağlığı açısından da en ideal beslenme şekli. Ağırlıklı olarak yeşil sebzeler, otlar, meyveler ve deniz ürünlerinden oluşuyor. Beyin sağlığı açısından yapılması gereken en önemli şeylerden bir tanesi sağlıklı beslenmek. Sağlıklı beslenirken de bedene zarar vermemek, alkol ve benzeri bağımlılık yapan maddeleri olabildiğince azaltmak, kısmak ya da kesmek bu işin diğer tarafını oluşturuyor.” şeklinde konuştu.

Hayata Pozitif ve Şükrederek Bakmak Gerekir!

Beyin sağlığının önemli bir diğer parçasının ruhsal iyilik hali olduğuna vurgu yapan Prof. Dr. Sultan Tarlacı, “Ruhsal iyilik halini sağlayan pek çok parametre var. Aile ilişkileri, toplumun ekonomik durumu, iyi uyku düzeni gibi birçok faktörün etkisi bulunuyor. Ancak olabildiği kadar hayata daha pozitif, daha mutlu, daha şükrederek bakmak ve olumlu kısımları görmek lazım. Elbette ki negatif olumsuz şeyler daha büyük etkiler oluşturuyor ama farkındalığımızı arttırmalıyız. Yaşamdaki bütün sıkıntıların bir şekilde geçeceğini ve geçmek zorunda olduğunu, bunun için sabredilmesi gerektiğini bilmeliyiz. Nefes almak, yürümek, bağımsız hareket etmek, havayı koklamak, görmek gibi dış dünyanın bizi beslediği konulara şükrederek farkındalık oluşturmamız gerekiyor.” dedi.

Böyle düşünüldüğü zaman hayatın derin sıkıntıları karşısında daha dirençli hale gelebileceğimizi belirten Tarlacı, bardağın boş tarafını değil, dibinde bir damla su varsa dolu tarafını da görebilmeye bir şekilde kendimizi alıştırmamız gerektiğini sözlerine ekledi.

Olumlu Düşün, Sağlıklı Beslen, Beynini Koru! | HORECA TRENDSosyal Etkileşimleri Güçlü ve Canlı Tutmak Gerekir!

İnsanın tek başına var olabilen bir canlı olmadığına değinen Tarlacı, “Çocuklukta konuşmayı öğrenirken bile başkasının varlığına, konuşmasına ihtiyaç duyarız. Doğuştan dil yeteneğimiz olsa da başkası hayatımızda yoksa konuşmayı asla öğrenemiyoruz ve konuşamıyoruz. Bize öteki gerekiyor. Öteki bazen hayatta sıkıntı yaratabiliyor. Diğer insanların varlıkları bizi sinir edebiliyor ama insan sosyal bir canlı ve diğerlerinin varlığıyla anlam kazanıyor. Diğerlerinin gözünde kendimizi görerek anlamımızı çıkartıyoruz ya da kim olduğumuzu anlıyoruz. Beyin sağlığı açısından özellikle sosyal ilişkileri arttırmak insanlara zaman ayırmak gerekiyor. Aile ve akrabalar sonra arkadaşlar şeklinde bu zincir genişletilebilir. Buradaki önemli nokta şu yalnızlık insana iyi gelmez, beyne hiç iyi gelmez. Beynin çabuk yaşlanmasına, büzüşmesine, pörsümesine neden olur. Dolayısıyla sosyal etkileşimlerimizi olabildiğince güçlü, canlı tutmak ve hayatın bütün renklerini görebilmek gerekiyor. ” dedi.

Beyin Sağlığı İçin Farkındalık Oluşturulmalı!

Sadece beyin sağlığı gününde değil 365 gün beynimizi dikkate almamız gerektiğine dikkat çeken Tarlacı, “Beyin sağlığınız için farkındalık oluşturmanız gerekiyor. Yaşam boyu sizi yöneten, kararlarınızı vermeyi sağlayan, duygularınızı değerlendiren, problem çözmenizi sağlayan, yaşamdaki sorunlarla başa çıkmanızı duygusal, düşünsel ve davranışsal olarak sağlayan beyin, yönetici ve en değerli organımız. Dolayısıyla sadece bir gün değil tüm yıl hatta yaşamınız boyunca beyninizi dinleyin, ona dikkatinizi verin ve beyin sağlığınıza dikkat edin.” şeklinde konuştu.

Sağlıklı ve Dengeli Beslenmek Beyin Sağlığını da Koruyor!

Beyin sağlığını korumaya yardımcı öneriler de paylaşan Prof. Dr. Sultan Tarlacı, sözlerini şöyle tamamladı:

“Sağlıklı ve dengeli beslenmeye özen gösterin. Omega-3 yağ asitleri, B vitamini ve antioksidan içeren besinler tercih edin. Meyve, sebze, tam tahıllar, yağsız proteinler ve sağlıklı yağlarla zenginleştirilmiş bir diyet benimseyin. Trans yağ ve doymuş yağ tüketimini sıfırlayın, fast food ve işlenmiş gıdalardan uzak durun. Düzenli olarak egzersiz yapın. Yürüyüş, yüzme, dans, bisiklete binme gibi beyin sağlığını destekleyen egzersizleri tercih edin. Bulmaca çözme, kitap okuma, müzik dinleme, yeni şeyler öğrenme gibi zihinsel aktiviteleri de unutmayın. Stresten uzak durmaya özen gösterin. Yeni hobiler edinmek, sosyal etkinliklere katılmak, doğayla zaman geçirmek, meditasyon, yoga ve nefes egzersizleri stresinizi yönetmede yardımcı olabilir. Uyku düzeninize dikkat edin ve kaliteli uyumanızı sağlayacak önlemler alın. Sağlık kontrollerinizi düzenli yaptırın. Kullandığınız ilaçlar varsa reçetenize ve doktorunuzun önerilerine sadık kalın. Beyin yaralanmalarına karşı güvenlik önlemleri almayı ihmal etmeyin.

Kaynak: HORECA TREND ve Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi 

Tamamını Oku

Sağlıklı Beslenme

Buz da Besin Zehirlenmesine Neden Olabilir!

Yaz aylarında soğuk içecek tüketiminin arttığını belirten uzmanlar, içeceklere konulan buzların besin zehirlenmesine neden olabileceğini söylüyor.

Yayınlandı

on

Buz da Besin Zehirlenmesine Neden Olabilir! | HORECA TREND

Buzun da bir besin olduğunu ve zararlı mikroorganizmaları barındırabileceğini vurgulayan Beslenme ve Diyet Uzmanı Hülya Yiğit, “Buz dondurulurken kullanılan su temiz değilse, buzlar bardaklara konulurken çıplak el ile dokunuluyorsa ve buzlar uygun koşullarda depolanmıyorsa zararlı mikroplar için de bir yaşam alanı haline gelebilir.” dedi. Buzların çözdürülüp tekrar dondurulmaması ve buz yapımı için temiz su kullanılması gerektiğine dikkat çeken Yiğit, besin zehirlenmelerinin bozulmuş besinin tüketiminden birkaç saat veya birkaç gün sonra ortaya çıkabildiğini hatırlattı.

Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Hülya Yiğit, yaz aylarında özellikle içeceklere konulan ve uygun koşullarda depolanmayan buzlardan kaynaklı olarak ortaya çıkabilecek besin zehirlenmeleri hakkında bilgi verdi.

“Buz da Bir Besindir ve Zararlı Mikroorganizmaları Barındırabilir”

Yaz sıcaklarının artması ile birlikte besin zehirlenmeleri daha sık yaşanmaya başladığını hatırlatan Beslenme ve Diyet Uzmanı Hülya Yiğit, “Ancak son zamanlarda soğuk içecek tüketiminin artması ile birlikte besin zehirlenmelerinin yanı sıra buz zehirlenmeleri ile de karşılaşmaktayız. Buz da bir besindir ve zararlı mikroorganizmaları barındırabilir.” dedi.

Buzlar dondurulurken genellikle çeşme sularının kullanıldığını kaydeden Yiğit, “Eğer buz dondurulurken kullanılan su temiz değilse, buzlar bardaklara konulurken çıplak el ile dokunuluyorsa, buza dokunan kişinin elleri temiz değilse ve buzlar uygun koşullarda depolanmıyorsa zararlı mikroplar için de bir yaşam alanı haline gelebilir.” açıklamasını yaptı.

Buz, Hijyen Koşullarına Uygun Olarak Depolanmalı! 

Buz kullanılırken, buzların çözdürülüp tekrar dondurulmadığından ve temiz sudan yapıldığından emin olunması gerektiğini vurgulayan Beslenme ve Diyet Uzmanı Hülya Yiğit, “İşletmeler buz yapmak için kullandığı makinelerin temizliğine özen göstermeli. Evde ise buz kalıplarını temizlerken koku oluşmaması için karbonatlı su kullanılabilir.” dedi.

Besin zehirlenmelerinin bozulmuş besinin tüketiminden birkaç saat veya birkaç gün sonra ortaya çıkabildiğini aktaran Yiğit, sözlerini şöyle tamamladı:

“Besin zehirlenmelerinde sıklıkla mide bulantısı, karın ağrısı, ishal gibi semptomlara rastlanır. Besin zehirlenmelerinde vücudun kaybettiği sıvıyı yerine koymak ve düşük yağlı beslenmek önemlidir. Buzun da bir besin olduğu, hijyen koşullarına uygun olarak depolanması ve tüketiciye sunulurken dikkatli olunması gerektiği unutulmamalı.” Doi numarası: https://doi.org/10.32739/uha.id.62240

Kaynak: HORECA TREND ve Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi

Tamamını Oku

HORECA Tedarik

Makarna Yemek Mutluluğu Artırıyor

Harvard ve Minnesota üniversitelerinin ardından bu kez Università Cattolica del Sacro Cuore tarafından yürütülen bir araştırma, makarna tüketiminin psikolojik ve duygusal iyilik hali üzerinde olumlu etkiler yarattığını ortaya koydu. Barilla Grubu tarafından desteklenen araştırmanın sonucunda, özellikle sosyal ortamlarda tüketilen makarnanın, mutluluğu belirgin şekilde artırdığı tespit edildi.

Yayınlandı

on

Makarna Yemek Mutluluğu Artırıyor | HORECA TREND

İtalya Milano’da bulunan Università Cattolica del Sacro Cuore, makarna tüketiminin duygusal iyilik hali üzerindeki etkilerini inceledi. Gıda lideri Barilla Grubu tarafından desteklenen araştırmayı daha önce de Harvard Üniversitesi ile akademik çalışmalar yürütmüş olan Klinik Psikolog Prof. Francesco Pagnini yönetti. Pagnini liderliğindeki araştırma ekibinin yayımladığı “Makarna, Nasıl bir duygu bu! Makarna tüketimi ile mutluluk arasındaki ilişkiye dair karma yöntemli bir çalışma” başlıklı araştırma yayımlandı.

Araştırmaya göre, makarna özellikle sosyal ortamlarda tüketildiğinde, bireylerin mutluluk düzeylerinde anlamlı artış sağlıyor. Katılımcılar, makarna yeme deneyimini en çok aileyle birlikte olma, olumlu duygular, lezzet ve konfor kavramlarıyla ilişkilendirdi.

Araştırmaya katılan 1.532 kişinin yüzde 41’i makarnayı aileyle, yüzde 21’i olumlu duygularla, yüzde 10’u lezzet keyfiyle, yüzde 7’si ise rahatlama hissiyle bağdaştırdığını belirtti. Prof. Francesco Pagnini yayımlanan araştırmayla ilgili olarak; “Yalnızca birlikte makarna yemenin bile kişiler arasında kalıcı duygusal bağlar oluşturabileceğini ve eşsiz bir rahatlık sağladığını gözlemledik. Pirinç, ekmek, pizza gibi diğer karbonhidrat bazlı besinlerin hiçbiri, makarnanın sosyal ortamlarda yarattığı mutluluk artışını sağlayamıyor. Veriler gösteriyor ki makarna tüketimi sosyal etkileşimle birleştiğinde mutluluk düzeyini anlamlı ölçüde yükseltiyor” dedi.

Makarna Yemek Mutluluğu Artırıyor | HORECA TRENDÇalışma, geçtiğimiz yıl Barilla’nın desteğiyle Minnesota Üniversitesi tarafından yürütülen ve birlikte yemek yemenin ruh sağlığı üzerindeki etkilerini inceleyen araştırma ile benzer sonuçlar ortaya koydu. Her iki çalışma da yemeğin sadece fiziksel değil, aynı zamanda sosyal ve duygusal iyilik hali açısından da önemli bir unsur olduğuna işaret etti. Araştırmaların çıktıları Food Science & Nutrition dergisinde yayımlanarak bilim dünyasına sunuldu.

Barilla Grubu Küresel Ar-Ge Beslenme ve Sağlıklı Yaşam Direktörü Valeria Rapetti ise, “Yayınlanan çalışma, makarnanın insanları bir araya getirme gücünü bilimsel olarak ortaya koyuyor. Makarna tüketimi yalnızca fiziksel bir beslenme faaliyeti değil, aynı zamanda duygusal iyilik halinin de önemli bir destekleyicisi olarak öne çıkıyor. Bilimsel olarak kanıtlanan bu bulgular, Akdeniz beslenme kültürünün temel taşlarından biri olan makarnanın, sağlıklı ve mutlu bir yaşam için ne kadar değerli olduğunu bir kez daha gösteriyor. Barilla olarak, yalnızca ürün değil; iyi yaşamı destekleyen sofralar sunmayı hedefliyoruz” açıklamasını yaptı.

Tokluk, Mutluluk ve Memnuniyet Bir Arada

Katılımcıların yüzde 44’ü haftada 2–3 kez, yüzde 23,9’u ise her gün makarna tükettiklerini belirtti. Tüketim sıklığına paralel olarak, makarna en çok tokluk (%34), memnuniyet (%29) ve mutluluk (%10) duygularıyla ilişkilendirildi.

Ayrıca araştırmada öne çıkan duygusal çağrışımlar arasında:
– %41 ile “aileyle birlikte olma”,
– %21 ile “olumlu duygular”,
– %10 ile “lezzet keyfi”,
– %7 ile “rahatlama ve konfor” yer aldı.

Stresi Düşürüyor

Makarnayla ilgili olumlu çağrışımlar, yalnızca katılımcıların beyanlarıyla sınırlı kalmadı; bilimsel verilerle de desteklendi. Araştırma, makarna tüketen bireylerde stres seviyesinin anlamlı ölçüde düştüğünü, yaşam kalitesinin arttığını ve farkındalık düzeyinin yükseldiğini ortaya koydu.

Yalnız Yenen Öğünler Mutsuzlaştırıyor

Makarnanın yalnızca anlık bir lezzet değil, aynı zamanda sürdürülebilir bir psikolojik iyilik hali ile bağlantılı olduğunu gösteren araştırmanın ikinci aşamasında, 83 katılımcı iki hafta boyunca bir mobil uygulama aracılığıyla günlük duygu durumlarını kayıt altına aldı. Elde edilen bulgular, makarna tüketimi sonrasında mutluluk düzeyinde anlamlı bir artış yaşandığını ortaya koydu. Bu etkinin, özellikle aile ya da arkadaşlarla birlikte yenilen öğünlerde çok daha belirgin hale geldiği gözlemlendi. Buna karşılık, yalnız yenilen öğünlerdeki mutluluk artışı, istatistiksel olarak anlamlı düzeye ulaşmadı.

Kaynak: HORECA TREND ve Barilla

Tamamını Oku

Popüler Haberler

Copyright © 2025 Orbis Medya Bilgi ve İletişim Teknolojileri Ltd. Şti. Her hakkı saklıdır. Web sitemizdeki haber, makale ve içeriklerin her hakkı saklıdır.
İçeriklerimizin izinsiz kullanımı halinde yasal işlem başlatılacaktır.