Connect with us

Çevre

Dünya Su Günü: Sağlığımızın ve Temiz Suyun Kıymetini Bilelim

Yayınlandı

on

Dünya Su Günü: Sağlığımızın ve Temiz Suyun Kıymetini Bilelim | HORECA TREND

Azı karar çoğu zarar olan su tüketimi konusunda ramazan ayında da özenli olmakta fayda var. Günlük iki litre su içilmesi gerektiğini bu nedenle özellikle sahurda sıvı almaya dikkat edilmesi gerektiğini belirten Liv Hospital İç Hastalıkları ve Nefroloji Uzmanı Prof. Dr. Tekin Akpolat: “Böbrek, kalp sorunları olan hastaların günde 2 litre sıvı almaları problem yaratabilir, içtikleri suyu idrarla atamazlarsa vücutlarında sıvı birikimi olabilir, almaları gereken sıvı miktarını doktorları ile konuşmaları gerekir.” diyerek 22 Mart Dünya Su Günü’ne vurgu yaptı.

1. Erişkinlerin çoğunda alması gereken su miktarı günde yaklaşık 2 litredir.
2. Günlük 2 litre su ihtiyacının illa sudan sağlanması şart değildir. Kahve, çay, yoğurt ile alınan sıvı da uygundur. Burada önemli olan alınan sıvının tuz, şeker gibi zararlı maddeleri içermemesidir.
3. Böbrek, kalp sorunları olan hastaların günde 2 litre sıvı almaları problem yaratabilir, içtikleri suyu idrarla atamazlarsa vücutlarında sıvı birikimi olabilir, almaları gereken sıvı miktarını doktorları ile konuşmaları gerekir.
4. Bazı hastaların daha fazla su içmesi gerekebilir: Böbrek taşı olanlar, sık idrar yolları iltihabı geçirenler bu hastalara örnektir.
5. Ramazan ayında susuz kalmamaya dikkat etmek gerekir, susuz kalmak iftara doğru enerjimizi düşürür, bu nedenle sahurda sıvı almaya dikkat etmek gerekir. İftarda su içmek de fazla yemeği frenleyebilir.
6. Ev dışında tuvalete gitmemek için az su içmek veya idrarı tutmak ileriki yaşlarda idrar yapma ile ilgili sorunlara neden olabilir.
7. Suyun temiz olması yeterlidir, alkali olmasının ilave bir faydası yoktur.
8. Günde 2 litreden fazla sıvı almanın çoğu kez bir zararı yoktur ama günde 6-7 litre alarak abartmamak gerekir.
9. Susuz kalmaması gereken böbrek hastaları eğer ishal, bulantı, kusma gibi sorunlar nedeni ile yeteri kadar sıvı alamazlarsa veya sıvı kayıpları artarsa hemen doktorları ile temasa geçmelidir. Böbreği korumak için damardan sıvı almak için en yakın sağlık kuruluşuna başvurmaları gerekebilir.
10. Eğer özel bir durumunuz yoksa gece yatmadan önce su içmek veya gece kalkınca su içmek doğru değildir. Unutmayalım sağlıklı uyku da su içmek kadar önemlidir.
11. Ağır böbrek hastalığı olanları unutmamak gerekir. Çoğunun belki de en büyük hayali kana kana su içmektir. Bu nedenle sağlığımızın kıymetini bilelim, suyun en sağlıklı içecek olduğunu hiç akıldan çıkarmayalım.

Kaynak: HORECA Trend ve Liv Hospital

Tamamını Oku
Reklam
Yorum Yapın

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Çevre

Sipariş Kutuları Kedi Evlerine ve Tamir Kutularına Dönüşüyor

Yayınlandı

on

Sipariş Kutuları Kedi Evlerine ve Tamir Kutularına Dönüşüyor | HORECA TREND

Günsan Elektrik, alışveriş deneyimini anlamlı bir sosyal sorumluluk projesiyle buluşturdu. Artık Günsan alışveriş kutuları, sadece ürünleri taşımakla kalmayıp, sokak hayvanları için sıcak bir yuva ve evdeki günlük tamiratlarda vazgeçilmez bir yardımcıya dönüşüyor. “Atma, Dönüştür!” sloganıyla hayata geçirilen bu projeyle kutular kullanıcılar tarafından kolayca kedi evine ya da tamir kutusuna dönüştürülerek, çevreye ve topluma değer katıyor.

Geri Dönüşümle Değil, Yeniden Kullanımla Değer Katılıyor

Günsan Elektrik’in online satış kanalı olan online.gunsanelectric.com üzerinden verilen siparişler artık çok amaçlı kutularla gönderiliyor. Özel olarak tasarlanan bu kutular, kullanıcılar tarafından kolayca katlanarak kedi evi ya da taşınabilir tamir çantası haline getirilebiliyor. Bu yaratıcı dönüşüm, hem çevresel atıkların azaltılmasına katkı sağlıyor hem de yaşam alanlarına işlevsellik katıyor.

Minik Dostlara Sıcak Bir Yuva

Özellikle kış aylarında sıcak ve korunaklı bir alan ihtiyacı duyan hayvanlar için tasarlanan kutular, her Günsan alışverişini anlamlı hale getiriyor. Kullanıcılar bu şekilde yalnızca ihtiyaçlarını karşılamakla kalmıyor, aynı zamanda bir sokak hayvanına da sıcak bir yuva armağan edebiliyor.

Tamir İşleri Artık Daha Düzenli

Kutular, aynı zamanda günlük tamirat işlerinde kullanılan taşınabilir bir tamir kutusuna dönüşüyor. Dayanıklı yapısı ve kullanışlı tasarımı sayesinde ev içinde kablo, tornavida, ölçü aleti gibi küçük el aletlerinin düzenli bir şekilde saklanmasını sağlıyor. Ev kullanıcıları için pratik bir yardımcı olan tamir kutusu, kutudan fazlası olma özelliğini taşıyor.

Sürdürülebilir Gelecek İçin Anlamlı Adımlar

Günsan Elektrik, çevre dostu ambalaj anlayışıyla hem kullanıcı deneyimini geliştiriyor hem de sürdürülebilir üretim ve tüketim modeline katkıda bulunuyor. Geri dönüşümün ötesinde yeniden kullanım yaklaşımını benimseyen bu proje, küçük ama etkili bir değişim yaratmayı hedefliyor.

Kaynak: HORECA TREND ve Günsan Elektrik

Tamamını Oku

Çevre

Mavi Atlas: Türkiye’nin İlk Dijital Su Altı Haritası

Anadolu Efes ve Deniz Yaşamını Koruma Derneği (DYKD), denizlerin korunması adına yürüttükleri “Denize +1 Nefes” projesini, vatandaş katılımını odağına alan Mavi Atlas uygulamasıyla yeni bir boyuta taşıdı. Mavi Atlas sayesinde herkes, deniz canlılarına dair gözlemlerini konum bilgisiyle birlikte sisteme kaydedebiliyor.

Yayınlandı

on

Mavi Atlas: Türkiye’nin İlk Dijital Su Altı Haritası | HORECA TREND

Aldığımız her üç nefesten ikisini denizlere borçluyuz. Ancak o nefesi sağlayan deniz altı ekosistemleri, iklim krizi ve insan baskısı gibi nedenlerle her geçen gün daha kırılgan hale geliyor. Nitekim WWF’in “2024 Yaşayan Gezegen Raporu”na göre dünyada son 50 yılda, izlenen deniz canlılarının popülasyonlarında ortalama yüzde 56 düşüş yaşandı.

Bu çarpıcı veri tek başına bile, deniz yaşamını korumanın önemine dikkat çekiyor. Ekosistemlerin geleceği için bireylerin de sunabileceği önemli katkılar var. Anadolu Efes ve Deniz Yaşamını Koruma Derneği (DYKD) iş birliğinde 2022 yılında başlatılan “Denize +1 Nefes” projesinin dördüncü fazı bu anlayışla hayata geçirildi. Bu yeni aşamada, DYKD’nin geliştirdiği ve Anadolu Efes’in desteğiyle hayata geçirilen Mavi Atlas uygulaması kamuoyuyla paylaşıldı.

Türkiye’nin ilk dijital su altı biyoçeşitlilik haritası olacak uygulama, profesyonel dalgıç ve denizcilerin yanı sıra vatandaş katılımı ile de oluşturulacak. Uygulama sayesinde kullanıcılar, deniz canlılarına ilişkin gözlemlerini, konum bilgisi ve görsellerle birlikte sisteme kaydedebilecek. Sahadan toplanan veriler, uzmanlar tarafından incelenerek, sistemdeki yerini alacak. Bu verilerin, iklim modellemesi ve yeni deniz koruma alanlarının belirlenmesi gibi bilimsel ve stratejik çalışmalara katkı sunması da hedefleniyor.

Bununla birlikte, vatandaşlar, uygulama üzerinden deniz canlıları hakkında bilgi edinebiliyor. Bu sayede sadece deniz altı yaşamı belgelenmiyor; aynı zamanda doğa ile kurulan bağ güçleniyor ve toplumsal farkındalık artıyor. Kullanıcılar, uygulama aracılığıyla hem bilgileniyor hem de denizlerin aktif birer koruyucusuna dönüşüyor.

Anadolu Efes Bira Grubu Başkanı ve CEO’su Onur Altürk, konuyla ilgili yaptığı açıklamada şunları söyledi:

“56 yıl önce Anadolu topraklarında doğmuş bir şirket olarak bugün bayrağımızı 70’ten fazla ülkede dalgalandırıyoruz. Toplumu, çevreyi ve tüm paydaşlarımızdan oluşan ekosistemimizi güçlendirme hedefiyle uzun vadeli değer yaratacak projelere odaklanıyoruz. Sorumlu, bilinçli ve sürdürülebilir bir geleceğe katkı sunmak için çalışıyoruz.

Dünya Ekonomik Forumu’nun 2022 verilerine göre, biyoçeşitlilik kaybı ve ekosistem çöküşü önümüzdeki on yılın en büyük üç küresel riski arasında yer alıyor. Yaptığımız önceliklendirme analizlerinde paydaşlarımızın nezdinde bu konunun daha da öne çıkmaya başladığını gördük.  Bu kapsamda 2022’de DYKD ile başlattığımız Denize +1 Nefes projesiyle Marmara’daki mercanlara yeniden hayat verebilmek için yola çıkmaya karar verdik. Yeni mercan bahçeleri oluşabilmesi için adımlar attık, bununla birlikte su altına izleme sistemleri kurduk.

Bu yıl ise çabamızı daha da ileri taşıyıp Mavi Atlas uygulamasına destek vererek su altı yaşamının haritasının çıkarmasına katkı sağlıyoruz. Bu yalnızca bir bilimsel veri projesi değil, aynı zamanda doğayla kurduğumuz ilişkiyi yeniden tanımlamak için bir yolculuk, kolektif hafıza ve hepimize yöneltilmiş bir çağrıdır.”

DYKD Başkanı Volkan Narcı ise şu ifadeleri kullandı:

“Mavi Atlas uygulamasının temel amacı, denizlerde ve sulak alanlarda yaşayan canlıların dijital olarak kayıt altına alınması, korunması gereken alanların görünür kılınması ve toplumsal farkındalığın artırılmasıdır. Bu konuyu bu kadar önemsememizin nedeni, yalnızca Akdeniz’e baktığımızda bile son 50 yılda toplam balık popülasyonunun yüzde 34 oranında azalmış olmasıdır.

Deniz yaşamını korumak; doğa, iklim ve gelecek için bir zorunluluk. Mavi Atlas, bu çabanın bir parçası olarak doğayı birlikte izlemek, belgelemek ve kolektif bir hafızaya dönüştürmek amacı taşıyor. Denizlerimizdeki türlerin izini sürecek olan bu dijital günce; denizleri korumanın yalnızca bilimsel değil, aynı zamanda kültürel, ekonomik ve etik bir sorumluluk olduğunu da hepimize hatırlatıyor.

Denize +1 Nefes projesi bugüne dek mercan nakli, su altı ses kayıtları, izleme sistemleri gibi öncü uygulamalara imza attı. Mavi Atlas ile birlikte bu çalışmalar daha geniş kitlelere ulaşacak, deniz yaşamına dair veri tabanı zenginleşecek ve korunması gereken alanlar çok daha net biçimde ortaya konabilecek.”

Tarım ve Orman Bakanlığı Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel Müdürlüğü’nün de paydaşı olduğu bu proje, kamu-özel sektör-STK iş birliğinin deniz ekosistemlerinin korunmasındaki rolünü de somut biçimde ortaya koyuyor.

Kaynak: HORECA TREND ve Anadolu EFES, Anadolu Efes ve Deniz Yaşamını Koruma Derneği (DYKD)

Tamamını Oku

Çevre

“İklim Kanunu” Meclis’ten Geçti

Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu’nda kabul edilen İklim Kanunu, her geçen gün şiddetini artıran iklim krizine karşı adil ve etkili bir mücadele aracı olmaktan uzak kaldı. TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç, toplum ve doğa yararına politikalar içermesi gereken yasaya ilişkin “TBMM’den geçen İklim Kanunu ile kaybeden doğa ve insan oldu. Bu kanun, toplumu ve doğayı değil, emisyon ticaretini önceliklendirdi.” dedi

Yayınlandı

on

“İklim Kanunu” Meclis’ten Geçti | HORECA TREND

Türkiye’nin ilk “İklim Kanunu” olma niteliğini taşıyan teklif, şubat ayında komisyondan geçerek Meclis’e sunulduktan sonra nisan ayında geri çekilmiş; daha katılımcı ve şeffaf bir sürecin işletileceği vaadi ile yeni kurulacak bir komisyona getirileceği kamuoyuna duyurulmuştu. Ancak toplumun tüm kesimlerini ilgilendiren bu kritik yasal düzenleme süreci için verilen katılımcılık sözü tutulmadı. İklim alanında çalışan sivil toplum kuruluşları, yerel yönetimler ve konu uzmanları sürece anlamlı bir biçimde dâhil edilmeden teklif, haziran ayında direkt Meclis Genel Kurul gündemine alındı.

2 – 3 Temmuz tarihlerinde TBMM Genel Kurulu’nda görüşülen ve kabul edilen kanun, iklim krizine karşı sera gazı azaltım ve uyum politikalarını güçlendirmekten ziyade, temiz havayı alınıp satılabilen bir meta haline getiren Emisyon Ticaret Sistemi’ni (ETS) yasal zemine oturtmayı öncelik haline getirdi. Bu sistemle şirketlere yeni kazanç alanları açılırken, toplumsal adalet ve iklim adaleti hedefleri geri planda bırakıldı.

TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç, yasanın bir “İklim Kanunu” değil, bir “Emisyon Ticaret Sistemi Kanunu” niteliği taşıdığına işaret ederek, “Toplumun ve doğanın geleceğini ilgilendiren böylesine kritik bir yasanın hazırlık sürecinde, ne yazık ki katılımcı ve şeffaf bir süreç işletilmedi. İklim krizinin olumsuz etkilerini azaltmaya yönelik bütüncül ve bilim temelli bir çözüm haritası yerine, ekonomik kaygıları önceleyen dar bir çerçeve sunuldu. Sonuç, toplumu ve doğayı değil, emisyon ticaretini önceliklendiren bir yasa oldu.” şeklinde konuştu.

Paris Anlaşması ve Bilimsel Gerçekler Gözetilmedi

Kanunun bu hali ile bilimsel gerçekleri gözetmediğine dikkat çeken Ataç, “Bu yaklaşım, Paris Anlaşması’nın ruhuyla da çelişmektedir. Paris Anlaşması ile belirlenen, küresel sıcaklık artışını 1,5°C ile sınırlandırma hedefi, Türkiye’nin de taraf olduğu en önemli uluslararası taahhütlerden biridir. Ancak, kabul edilen İklim Kanunu’nda bu kritik hedefe açık bir şekilde yer verilmedi; 2053 yılı net sıfır emisyon hedefi dahi bağlayıcı bir hüküm olarak tanımlanmadı.” dedi. Dünya genelinde birçok iklim yasasının, bu tür hedefleri açık, net ve denetlenebilir biçimde içerdiğini, Türkiye’nin İklim Kanunu’nun ise bu yönüyle bilimsel gerçeklerle ve taraf olduğu uluslararası anlaşmalarla çeliştiğini belirtti.

Fosil Yakıtlardan Çıkış ve Adil Geçiş Yok Sayıldı

Yasanın en çarpıcı eksikliklerinden bir diğeri de fosil yakıtlardan çıkışa dair net bir yol haritası sunulmaması oldu. Oysa insan faaliyetleriyle birlikte olumsuz etkileri gitgide artan iklim krizine karşı etkin mücadele, fosil yakıt kullanımının aşamalı olarak azaltılmasını zorunlu kılıyor.

Ayrıca iklim krizi ile toplumdaki sosyal eşitsizlikler derinleşirken; kadınlar, çocuklar, çiftçiler, emekçiler ve yoksullar gibi en kırılgan grupların korunması hayati önem taşıyor. Ne yazık ki, kanunda bu grupların ihtiyaçlarına yönelik de somut bir güvence bulunmuyor.

Tüm bunların yanında, ETS gelirlerinden sadece yüzde 10’unun kimseyi geride bırakmayacak, başta işçiler, aileleri ve yöre halkını kapsayan adil geçiş uygulamalarına ayrılması ise kanunun yurttaşları değil sermayeyi önceliklendirdiğini açıkça gösteriyor.

Tüm bu düzenlemelerin doğayı ve toplumu korumak için oldukça yetersiz kaldığını vurgulayan Ataç, “İklim krizinin olumsuz etkilerine karşı atılması gereken adımlar, bilimsel gerçeklerle uyumlu ve toplumun tüm kesimlerinin ihtiyaçlarını gözeten bir yaklaşımla şekillenmeli. İklim Kanunu ise fosil yakıtlardan çıkış ve adil geçiş gibi hayati konuları gözetmiyor. Üstelik kanunda tüm bu faaliyetleri izleyecek ve denetleyecek bağımsız bir denetleme kuruluşu da yer almıyor.” şeklinde konuştu.

“İklim Kanunu ile Kaybeden Doğa ve İnsan Oldu”

TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç, daha yaşanabilir bir gelecek için tüm doğal varlıklarımızın korunmasının ve kamu yararının her şeyin önünde tutulmasının şart olduğunu vurgulayarak şunları söyledi:

“İklim Kanunu ile kaybeden doğa ve insan oldu. TEMA Vakfı olarak bu kanunun, doğayı ve toplumu koruyacak adımlar içermediğini, bilimsel temele dayanmayan, katılımcı olmayan ve toplumsal adalet ilkelerini göz ardı eden bir düzenleme olduğunu düşünüyoruz. Bu haliyle kanun, Türkiye’nin iklim krizine karşı etkin ve bütüncül bir mücadele yürütmesini engelleme riski taşıyor. Beklentimiz, bu büyük eksiklikleri barındıran kanunun, daha fazla zarara yol açmadan Anayasa Mahkemesi’nden dönmesidir.”

Kaynak: HORECA TREND ve TEMA Vakfı

Tamamını Oku

Popüler Haberler

Copyright © 2025 Orbis Medya Bilgi ve İletişim Teknolojileri Ltd. Şti. Her hakkı saklıdır. Web sitemizdeki haber, makale ve içeriklerin her hakkı saklıdır.
İçeriklerimizin izinsiz kullanımı halinde yasal işlem başlatılacaktır.