Beslenme ve Bağırsak Sağlığı Neden Önemli? | HORECA TREND
Takip edin!

Sağlıklı Beslenme

Beslenme ve Bağırsak Sağlığı Neden Önemli?

Bağırsak sağlığı tüm vücut sağlığımızı ilgileniyor? Peki beyin ve bağırsak sağlığının birbiri ile ilişkili olduğunu biliyor muydunuz?

Yayınlandı

on

Bağırsak sağlığı tüm vücut sağlığımızı ilgileniyor. Peki beyin ve bağırsak sağlığının birbiri ile ilişkili olduğunu biliyor muydunuz?

Son yıllarda yapılan bilimsel araştırmalar, insan sağlığına dair bildiklerimizi kökten değiştiren bir gerçeği ortaya koydu. Beyin ve bağırsakların, birbiriyle sürekli iletişim halinde olan ve birbirini etkileyen organlar olduğunu öğrendik. “İkinci beyin” olarak adlandırılan bağırsaklarımız, yalnızca sindirim sistemi için değil, zihinsel sağlığımız için de kritik bir rol oynuyor. Beyin ve bağırsak arasındaki bu çift yönlü iletişim, bağışıklık sisteminden ruh haline, stres yönetiminden genel enerji seviyelerine kadar birçok faktörü etkiliyor.

Bağırsak ve Beyin Arası İlişki

Acıbadem LifeClub Sağlıklı Yaşam Hizmetleri’nden Uzm. Dr. İrem Önlen, beyin ve bağırsak arasındaki ilişki hakkında şunları söyledi: “Bu ifadeyi son zamanlarda çok sık duyuyoruz. Bunun sebebi bağırsakların hormonal aktiviteyle ve sinir sistemi ile yakından etkileşim ve iletişim halinde olmasıdır. Sağlıklı bir bağırsakta mutluluk hormonu denilen “Serotonin”nin %90’ ı üretilir. “Gaba” adı verilen sakinleştirici nörotransmitterin önemli bir kısmı sağlıklı bir bağırsaktaki bakteriler tarafından üretilir. Elbette bu nörotransmitterlerin sempatik ve parasempatik sinir ağları aracılığıyla beynimizle bulunduğu etkileşimin ruh halimizle ilişkisi halen net olarak ortaya konulamamış bir araştırma konusudur.”

Bağırsak Mikrobiyomu Nedir?

Bağırsak florasının yenidoğan döneminde oluştuğunu belirten Uzm. Dr. İrem Önlen, “Sindirim kanalı yüzeyi 250- 400 m2 yani bir tenis sahası kadar bir alandan oluşmaktadır. İnsan vücudunun yaklaşık 2 m2’si deri ile 400 m2’si mukozal yüzey ile kaplıdır. Deri ve mukozal yüzeylerde (İntestinal sistemde, deride, ürogenital sistemde, ağız ve burun boşluklarında) yaşayan bakteri sayısı insanın kendi hücrelerinden daha fazladır. Gastrointestinal Sistemin (GİS) normal florası doğumda sterilken, yenidoğan döneminde kazanılmaktadır. Annenin aldığı besinler, probiyotik alıp almaması, doğum şekli (vajinal veya cerrahi), gebelik yaşı, bebeğin beslenme şekli (anne sütü veya mama) gibi etkenlerle bu flora oluşmaktadır” dedi.

Stres Bağırsakları Nasıl etkiler?

Acıbadem LifeClub hekimlerinden Uzm. Dr. İrem Önlen, stresin vücudu fiziksel, duygusal ve zihinsel olarak etkileyen biyolojik bir yanıt mekanizması olduğunun altını çizdi: “Stresin, bağırsak mikrobiyotasının yapısını ve aktivitesini düzenlediği birkaç yol açıklanmıştır. Özellikle, katekolaminler ve diğer nöroendokrin hormonlar doğrudan mikrobiyal büyümeyi düzenler ve strese yanıt olarak GI yolundaki bağırsak hücreleri tarafından salgılanır. Ek olarak, vagus siniri ve enterik sinir sistemi aracılığıyla sinyalleşmede stres kaynaklı değişiklikler bağırsak hareketliliğini değiştirir ve sindirim aktivitesini azaltır, muhtemelen GI yolundaki fiziksel kuvvetleri düzenleyerek ve substrat bulunabilirliğini değiştirerek bağırsak mikrobiyotasını etkiler. Kan, özellikle şiddetli egzersiz ve ısı stresine yanıt olarak, stres tepkisi sırasında bağırsaklardan uzağa yönlendirilir ve bu da bağırsak mukozasının oksijenasyonunu değiştiren ve oksidatif stres ve inflamasyon yaratabilen bir hipoperfüzyon, iskemi ve reperfüzyon döngüsünü başlatabilir. Stres, kaç ya da savaş mekanizmasını tetikleyerek sempatik sinir sistemini aktivite eder; adrenalin ve kortizol hormonlarını artırır. Bağırsak hareketlerini etkiler, mide asidini artırarak reflü ve mide yanmasına dolayısıyla ülsere neden olur. Böylelikle vücutta inflamasyona neden olarak mikrobiyomun bozulmasına, faydalı bakterileri azaltarak zararlı olanların çoğalmasına neden olur.”

Bağırsak Florası Stresi Nasıl Tetikler?

Bağırsak florasının da stresi önemli ölçüde etkilediğine dikkat çeken Uzm. Dr. Önlen, sözlerini şöyle noktaladı: “Bağırsaktaki sağlıklı mikrobiyom azaldığında beyin stresli durumlara daha duyarlı hale gelir. Özellikle Lactobasillerin ve bifidobacterium gibi bakterilerin azalması stresin artmasına katkıda bulunabilir. Zararlı bakterilerin fazlalaşmasıyla üretilen toksinler beyinde stres tepkilerini artırabilir, böylelikle anksiyete, öfke, panik atak, depresyon gibi duygu durumlarını daha sık yaşamaya başlarız. Bağırsak mikrobiyotasının hem kısa hem de uzun vadede strese verdiği tepkinin, hem sağlığı geliştirici (soğuk maruziyetiyle), hem sağlığı bozucu (psikolojik stres, sirkadiyen bozulma ve yüksek irtifayla) veya her ikisi (fiziksel aktivite ve diyetle) de olabileceğini göstermektedir. Bunun anlamı bağırsak mikrobiyotasının olumsuz stresle ilişkili sağlık sonuçlarına katkıda bulunan bir faktör olabileceği, ancak aynı zamanda konakçı stres tepkisini olumlu şekilde düzenlemek için bir araç da sağlayabileceğidir. Probiyotik ve prebiyotik besinler tüketmek, gerekmedikçe antibiyotik kullanmamak, stres regülasyonu sağlayacak aktivitelerde bulunmak, doğru nefes almak gibi yöntemlerle bağırsak sağlığımızı koruyabiliriz”

Kaynak: HORECA TREND ve Bilim ve Sağlık Haber Ajansı

Devamını Oku
Reklam
Yorum Yapmak İçin Tıklayın

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Sağlıklı Beslenme

Ramazan’da Kan Şekeri Dengesini Korumak İçin Beslenme Tavsiyeleri

Ramazan ayında oruç tutarken uzun süre aç kalmak, kan şekeri seviyelerinde dalgalanmalara neden olabilir. Bu durum halsizlik, baş dönmesi ve yorgunluk gibi sorunları beraberinde getirirken, iftar sonrasında ani açlık krizlerine yol açabilir. Ramazan boyunca enerji seviyesini koruyarak sağlıklı beslenmenin önemine dikkat çeken Duru Gıda Beslenme Danışmanı Emine Uluçay, bu süreçte glisemik indeksi düşük besinlerin tercih edilmesi gerektiğini belirtti.

Yayınlandı

on

Oruç süresince uzun saatler boyunca aç kalmak, kan şekerinde ani dalgalanmalara neden olabilir. Bu durum, özellikle iftar sonrası yorgunluk, halsizlik ve sindirim problemlerine yol açabilir. Uzmanlar, Ramazan’da doğru besin seçimleriyle bu etkilerin en aza indirilebileceğini belirtiyor. Duru Gıda Beslenme Danışmanı Emine Uluçay, glisemik indeksi düşük besin tüketiminin Ramazan ayının daha rahat geçmesini sağlayacağını ifade etti.

Glisemik İndeksi Düşük Besinler Açlık Krizlerini Önlüyor

Emine Uluçay, “Glisemik indeks, bir besinin kan şekerini ne kadar hızlı yükselttiğini gösteren önemli bir kriterdir. Yüksek glisemik indeksli besinler, kan şekerinin hızla yükselip ardından ani düşüş yaşamasına neden olarak açlık krizlerine, halsizliğe ve dikkat dağınıklığına yol açabilir.” dedi. Sahur ve iftar sofralarında düşük glisemik indeksli, lif oranı yüksek besinlere yer vermenin önemine vurgu yapan Uluçay, “Bu besinler, kan şekeri seviyelerinin dengelenmesine yardımcı olarak gün boyunca enerjinin korunmasını sağlar. Özellikle bulgur gibi kompleks karbonhidratlar, uzun süre tok kalmaya destek olur ve sindirim sağlığını olumlu yönde etkiler.” dedi.

“Bulgurun Prebiyotik Etkisi, Sindirim Sorunlarının Önüne Geçmeye Yardımcı Olabilir”

Özellikle kompleks karbonhidratlar açısından zengin olan bulgurun, Ramazan ayında sıklıkla rastlanan hazımsızlık problemini de önleyeceğini belirten Uluçay, “Bulgur, aynı zamanda sindirim sistemi sağlığını destekleyen prebiyotik etkisiyle, bağırsaktaki yararlı bakterileri besler ve Ramazan boyunca yaşanabilecek sindirim sorunlarının önüne geçmeye yardımcı olabilir.” diye ekledi.

Vitamin ve Mineral Yönünden Zengin Bulgur, Enerji Düşüklüğünü Azaltıyor

Emine Uluçay, Ramazan’da hem beslenme hem de uyku düzeninin değişmesi nedeniyle hissedilecek yorgunluğa dikkat çekti.  Tüketilecek besinlerin içeriklerinin vitamin ve mineral yönünden zengin olmasının önemini vurgulayan Uluçay, “Bulgur, B1, B6, folik asit vitaminleri ve demir, çinko, fosfor ve magnezyum mineralleri yönünden zengin bir kaynaktır. Bulgur gibi besinlerin içeriğindeki vitamin ve mineraller, gün boyunca oluşabilecek enerji düşüklüğünü azaltarak yorgunluk hissinin azalmasına yardımcı olur. Bulgur; et, tavuk, kuru baklagiller ve yoğurt gibi besinlerle dengeli bir şekilde tüketildiğinde, Ramazan boyunca sağlıklı ve besleyici bir alternatif sunar.” dedi.

Ramazan’da Sağlıklı ve Dengeli Beslenme Planı Oluşturun

Ramazan boyunca sağlıklı ve dengeli bir beslenme planı oluşturmanın fiziksel sağlığı korumanın yanı sıra gün boyu enerjiyi yüksek tutmak için kritik öneme sahip olduğunu vurgulayan Uluçay, ayrıca iftardan sahura kadar bol sıvı alınması gerektiğinin de altını çizdi. “İftarda içilen çorba sonrası verilecek beş dakikalık ara, sahura kadar bol su tüketimi ve kan şekerini dengeleyecek besinlerin öğünlere eklenmesi gibi eylemler Ramazan ayını daha rahat geçirmeye yardımcı olacaktır.” dedi.

Kaynak: HORECA TREND ve Duru Bulgur

Devamını Oku

Sağlıklı Beslenme

Sahurda Sağlıklı Beslenmenin 6 Püf Noktası

Ramazan’da sıkça duyduğumuz “Sahura kalkmama gerek yok, açlığa dayanırım” gibi söylemler, sağlık açısından riskler taşıyabiliyor. Sahura kalkmamak, baş ağrısı, kan şekeri düşüklüğü, sindirim sorunları, halsizlik ve konsantrasyon kaybına yol açabilir. Acıbadem Ataşehir Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Aybala Dönmez, sahurun sağlıklı bir Ramazan geçirmek için çok önemli olduğunu belirtiyor. Sahurda doğru gıda seçimi, enerji seviyesini korumak, susuzluk hissini hafifletmek ve açlıkla başa çıkmak için çok önemlidir. Dönmez, sağlıklı bir sahur alışkanlığının, Ramazan boyunca kişiyi daha enerjik ve sağlıklı tutacağını vurguluyor.

Yayınlandı

on

Tok Tutan Besinleri Tercih Edin

Sahurda yüksek lifli, protein açısından zengin ve sağlıklı yağlar barındıran peynir, domates, salatalık, yoğurt, tam tahıllı ekmekler, ceviz, badem ve zeytinyağı gibi gıdalar tüketmek tokluk hissi sağlayarak uzun süreli açlığa karşı dayanmayı kolaylaştırır. Sebzeler, meyveler, tam tahıllı ürünler ve baklagiller lif açısından zengindir ve sindirimi yavaşlatarak tokluk hissini artırır. Örneğin; bir kase yoğurt ve yulaf ezmesi üzerine dilimlenmiş meyve ve badem eklenmesi veya bir dilim ekşi maya ekmeği üzerine haşlanmış yumurta, peynir ve avokado dilimleri ile tercih edeceğiniz alternatifler ile gün boyunca tok kalma sürenizi ve enerji seviyelerinizi koruyabilirsiniz.

Yağlı ve Şekerli Gıdalardan Kaçının

Sahurda yağlı yiyecekler ve şekerli besinler tüketmek, sindirim sistemini zorlar ve mide problemlerine yol açar. Ayrıca, bu tür yiyecekler kan şekerini yükseltip ardından düşüreceği için daha erken acıkmanıza, gün boyunca halsizlik ve baş ağrılarına sebep olur. Özellikle kavrulmuş, kızarmış yiyecekler yerine haşlama veya ızgara tarzı pişirme yöntemlerini kullanabilirsiniz. Doğal tatlılar (hurma veya kuru kayısı) ve sağlıklı yağlar (zeytinyağı gibi) tercih edin.

Protein Kaynakları Tüketin

Beslenme ve Diyet Uzmanı Aybala Dönmez “Protein açısından zengin besinler, uzun süre tok tutar ve enerji seviyenizi yükseltir. Yumurta, peynir, yoğurt, süt, baklagiller gibi protein kaynakları sahur için ideal besinlerdir” diyor.

Kompleks Karbonhidratlar Tercih Edin

Kan şekerini hızlı bir şekilde yükselten beyaz ekmek veya hamur işi yerine tam buğday ekmeği, yulaf, esmer pirinç gibi kompleks karbonhidratlar, sindirimi yavaşlatarak uzun süre tokluk sağlar. Bu tür besinler, kan şekerinin dengelenmesine yardımcı olur ve posa içeriği ile tokluk süresini uzatır.

 Bol Su İçin

Vücudun su ihtiyacını karşılamak için sahurda en az 2-3 bardak su içmek çok önemlidir. Sahurda tüketilen su, gün boyunca yaşanabilecek dehidrasyonu (susuzluk) önler. Sahurda kahve, çay ya da kafeinli içecekler tüketmek, idrar söktürücü özelliği nedeni ile oruç sırasında daha fazla su kaybına yol açar. Bu nedenle su, kafeinsiz içecekler veya bitki çayları daha doğru seçimler olacaktır. Ayrıca iftardan sahur bitimine kadar düzenli aralıklarla 2 litre su tüketmeye çok dikkat edin.

Aşırı Tuzdan Kaçının

Beslenme ve Diyet Uzmanı Aybala Dönmez “Sahurda aşırı tuzlu gıdalar (zeytin, tuzlu peynir gibi) tüketmek, vücudun su kaybetmesine neden olur ve susuzluk hissini artırır. Bu nedenle, tuz alımını mutlaka sınırlandırın” diyor.

Kaynak: HORECA TREND ve Acıbadem Ataşehir Hastanesi

Devamını Oku

Sağlıklı Beslenme

Sağlıklı Bir Ramazan İçin Uzman Tavsiyeleri

Ramazan’a sayılı günler kala, beslenme düzeninizi şimdiden planlayarak vücudunuzu uzun süreli açlığa hazırlayabilir, bağışıklık sisteminizi güçlendirebilirsiniz. Muratbey Beslenme Danışmanı Prof. Dr. Muazzez Garipağaoğlu, su tüketiminden öğün düzenine kadar Ramazan’a sağlıklı bir geçiş için önerilerde bulunuyor.

Yayınlandı

on

Ramazan ayı, oruç tutanlar için beslenme düzeninin büyük ölçüde değiştiği özel bir dönemdir. Uzun saatler süren açlık metabolizmayı farklı bir düzene sokarken, bağışıklık sisteminin güçlü kalması da büyük önem taşır. Bu sürece bilinçli bir şekilde hazırlanmak hem vücudu adapte etmek hem de sağlık sorunlarının önüne geçmek açısından ciddi bir öneme sahiptir. Ramazan öncesi vücudu oruca hazırlamak için su tüketimini artırmak, beslenme alışkanlıklarını düzenlemek ve bağışıklık sistemini güçlendirecek besinleri tüketmek kritik bir rol oynuyor. 

Ramazan Öncesi Suyu Artırın, Çayı Kahveyi Azaltın 

Prof. Dr. Muazzez Garipağaoğlu, “Ramazan’da gün içerisinde su tüketimi kısıtlanacağından vücudu susuzluğa alıştırmak için öncesinde su tüketimini artırmak önemlidir. Günlük en az 2-2,5 litre su içmek, susuzluk toleransını artırarak oruç sırasında daha rahat hissetmenizi sağlar. Ayrıca çay ve kahve gibi kafeinli içecekleri fazla tüketenler, bu alışkanlıklarını Ramazan öncesinde kademeli olarak azaltmalıdır. Kafein, vücudu susuz bırakabileceği gibi, ilk günlerde baş ağrısı ve halsizlik hissine neden olabilir.” ifadelerini kullandı.

Oruç Sürecine Daha Kolay Uyum İçin Öğünlerinizi Düzenleyin

Tavsiyelerine, “Ramazan öncesinde basit şekerlerden ve hızlı sindirilen karbonhidratlardan kaçınıp, düşük glisemik indeksli besinleri tercih ederek kan şekerinizi daha stabil hale getirebilirsiniz. Tam tahıllar, baklagiller ve sebzeler, uzun süre tok kalmaya yardımcı olur.” şeklinde devam eden Garipağaoğlu, birden fazla öğün tüketmeye alışkın olan vücudun aniden uzun süre aç kaldığında zorlanacağını vurguladı. Prof. Dr. Garipağaoğlu, “Ramazan öncesinde öğün aralarını uzatarak ve ara öğünleri azaltarak vücudu uzun süreli açlığa adapte etmek faydalıdır. Lif açısından zengin sebzeler, probiyotikler ve fermente gıdalar sindirimi düzenleyerek mide sorunlarının önüne geçebilir.” dedi.

“Peynir, Yoğurt, Kefir Gibi Süt Ürünleri Bağışıklık Sistemini Destekler”

Ramazan ayında güçlü bir bağışıklık sistemi, oruç süresince vücudun güçlü kalmasını sağlamak için önemli bir rol oynar. Prof. Dr. Muazzez Garipağaoğlu, protein, sağlıklı yağlar, vitamin ve mineraller açısından zengin bir beslenme düzeninin bağışıklığı desteklediğini belirterek şu tavsiyelerde bulundu: “C ve D vitamini, çinko, probiyotikler ve antioksidan içeren besinler, hastalıklara karşı koruma sağlar. Özellikle peynir, yoğurt, kefir gibi süt ürünleri, bağışıklık sistemini destekleyen besinler arasında yer alır. D vitaminiyle zenginleştirilmiş peynirleri beslenme programınıza dahil etmeyi unutmayın. Ramazan’a hazırlık sürecinde, doğru beslenme alışkanlıklarıyla daha rahat bir oruç süreci geçirebilirken, aynı zamanda da bağışıklık sisteminizi güçlü tutabilirsiniz. Su tüketimini artırmak, dengeli öğünler tüketmek, bağışıklığı destekleyen D vitamini ve prebiyotiklerle zenginleştirilmiş besinlere yönelmek ve sindirim sistemini destekleyen lifli gıdalar tüketmek bu süreci kolaylaştıracaktır.”

D vitamini ve kalsiyumun bir arada olduğu zenginleştirilmiş Muratbey peynirleri, bağışıklık sistemini güçlendirir. Muratbey Plus Kaymaklı, D vitaminiyle zenginleştirilmiş, prebiyotik ve whey protein içeren sürülebilir kıvamıyla Ramazan sofraları için ideal bir peynirdir. Glüten ve koruyucu içermeyen Muratbey Plus Kaymaklı, benzersiz lezzeti, hafifliği, kaymaksı formu ve yumuşacık kıvamıyla sofralara sağlık ve keyif katacak bir ürün.

Kaynak: HORECA TREND ve Muratbey

Devamını Oku

Popüler Haberler

Copyright © 2025 Orbis Medya Bilgi ve İletişim Teknolojileri Ltd. Şti. Her hakkı saklıdır. Web sitemizdeki haber, makale ve içeriklerin her hakkı saklıdır.
İçeriklerimizin izinsiz kullanımı halinde yasal işlem başlatılacaktır.