Connect with us

Sivil Toplum

Dubai Ekonomi ve Turizm’in İletişim Danışmanlığı Ajansı Golin İstanbul Oldu

Dubai’yi seyahat, iş ve turizm deneyimleri açısından dünyanın en önemli destinasyonlarından biri olarak konumlandırmayı hedefleyen Dubai Ekonomi ve Turizm (DET), iletişim ajansı olarak Golin İstanbul’u seçti.

Yayınlandı

on

İş birliği kapsamında Golin İstanbul, DET’e marka iletişimi, itibar yönetimi ve medya ilişkileri alanlarında stratejik danışmanlık hizmetleri sunacak. Golin İstanbul, yenilikçi içerik stratejileri ve veri odaklı içgörüleriyle DET’in Dubai’yi Türk seyahat severler için yıl boyunca tercih edilen bir destinasyon olarak konumlandırma ve kültürel etkileşimi artırma misyonuna katkıda bulunacak.

Bu iş birliği, Dubai’nin stratejik pazarlardaki görünürlüğünü artırmayı, sunduğu farklı deneyimlerin daha geniş kitlelere ulaşmasını ve şehrin geleceğe yönelik vizyonuyla uyumlu bir etkileşim yaratmayı hedefliyor.

Golin Hakkında

Golin, markalar için anlamlı değişimler yaratmalarına yardımcı olan küresel bir halkla ilişkiler ajansıdır. Bizi birbirimize bağlayan güçlü davranış biçimlerini keşfederken cesur fikirler, kapsayıcılık ve adanmışlık ile birlikte çalışıyoruz. Dünya çevresindeki 50 ofisimiz ve 1.700 çalışanımız müşterilerimize çok pazarlı, bölgesel ve küresel iletişim programları için kapsamlı çözümler sunmamızı sağlıyor. Golin olarak; 2019, 2020 ve 2021 yıllarında PRWeek tarafından “Yılın En İyi Global Ajansı”; 2022’de PRWeek U.S. tarafından “Best Place to Work”, Provoke Media tarafından 2021 ve 2022 yıllarında “Kuzey Amerika’da Yılın Büyük Ajansı” seçildik ve 2019 yılında Cannes Lions Yaratıcılık Festivali’nde Altın ve Gümüş Aslan Ödüllerini alırken festivalde “fikir” üzerinden ödül kazanan ilk PR ajansı olduk. Golin Interpublic Group’un (NYSE: IPG) bir üyesidir. www.golin.com adresinden daha fazla bilgi sahibi olabilirsiniz.

Dubai Ekonomi ve Turizm (DET) Hakkında

Dubai Ekonomi ve Turizm (DET), Dubai Ekonomi Ajandası D33 doğrultusunda şehre yönelik sürdürülebilir bir gelecek inşa etmeyi hedeflemektedir. 10 yıllık bu plan, Dubai’nin Gayri Safi Yurtiçi Hasılası’nı (GSYİH) iki katına çıkarmayı, küresel şehirler arasında ilk üçe girmesini sağlamayı ve Dubai’yi ziyaret edilmesi, yaşanması, çalışılması ve yatırım yapılması tercih edilen bir şehir konumuna getirmeyi amaçlamaktadır.

Kaynak: HORECA TREND ve Golin İstanbul

Tamamını Oku
Reklam
Yorum Yapın

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Sivil Toplum

TÜGİS’ten AB ve BM Destekli “Çocuk İşçiliğine Hayır” Projesi

Türkiye Gıda Sanayii İşverenleri Sendikası (TÜGİS) ve Çalışma Hayatı Derneği, çocuk işçiliğinin önlenmesi için “Küçük Eller İçin Büyük Gelecekler: Çocuk İşçiliğine Hayır” adlı bir proje başlattı. Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu ve ILO’nun hibe desteğiyle yürütülen projede, 1 yıl boyunca sektör paydaşlarına eğitim ve bilgilendirme programları düzenlenecek. Amaç, çocuk işçiliğiyle etkin mücadele için farkındalık yaratmak.

Yayınlandı

on

Yeni nesil sendikacılığın ülkemizdeki temsilcisi Türkiye Gıda Sanayii İşverenleri Sendikası (TÜGİS), üyelerinin rekabet gücünü artırmaya yönelik faaliyetlerinin yanı sıra toplumsal sorumluluk alanlarında da öncü rolünü sürdürüyor. Bu kapsamda Avrupa Birliği tarafından finanse edilen ve Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) tarafından yürütülen “Sosyal Taraflar ve Sivil Toplum Kuruluşlarının Çalışma Yaşamında Temel İlke ve Haklar Konusundaki Kapasitelerinin Güçlendirilmesi Projesi”ne dahil olan TÜGİS ve Çalışma Hayatı Derneği, “Küçük Eller için Büyük Gelecekler: Çocuk İşçiliğine Hayır” projesini devreye aldı.  Projeyle ILO politikalarına uygun olarak TÜGİS üyeleri ve gıda ekosistemi içinde yer alan tüm paydaşların, çocuk işçiliğinin önlenmesi konusunda uluslararası mevzuata uygun olarak bilgilendirilmesi amaçlanıyor.

Tarım, Sanayi ve Hizmet Sektörleri Başı Çekiyor

Projeye ilişkin değerlendirmelerde bulunan TÜGİS Yönetim Kurulu Başkanı Kaan Sidar, Türkiye’de çocuk işçiliğinin hem ekonomik, hem de sosyal açıdan önemli bir sorun olmaya devam ettiğinin altını çizdi. Çocuk işçiliğini 18 yaş altındaki bireylerin fiziksel, zihinsel, sosyal ve ahlaki gelişimlerini olumsuz etkileyebilecek işlerde çalıştırılması olarak tanımlayan Sidar, bu durumun nedenleri arasında yoksulluk, eğitime erişim sorunları, mültecilik, aile baskısı ve geleneksel roller olabileceğini belirtti. 

Türkiye’de 5-17 Yaş Arası 720 Bin Çocuk İşçi Var

İstatistiklere göre Türkiye’de 5-7 yaş grubundaki çocuk işçi sayısının 720 bin civarında olduğunu vurgulayan Kaan Sidar, “Tarım, sanayi ve hizmet sektörü çocuk işçiliğinin en yaygın olduğu alanlar. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ve UNICEF’in raporuna göre ülkemizde çalışan çocukların yüzde 30,8’i tarım, yüzde 23,7’si sanayi ve yüzde 45,5’i de hizmet sektöründe yer alıyor. Seyyar satıcılık gibi marjinal işler de bu kapsama giriyor. Çalışan çocukların yüzde 79,7’sini 15-17 yaş grubundakiler oluştururken, yüzde 15,9’u 12-14 yaş, yüzde 4,4’ü ise 5-11 yaş grubundaki çocuklardan oluşuyor” dedi.  

Sidar, “Çocuk işçiliği cinsiyete göre incelendiğinde, çalışan çocukların yüzde 70,6’sını erkek çocukların, yüzde 29,4’ünü ise kız çocukların oluşturduğu görülüyor. Özetle, çocuğun emeğiyle başlayan bu döngü, onun gelişim fırsatlarını elinden alan bir kısır döngüye dönüşüyor. Bu da eğitim kaybı, sağlık sorunları, gelişimsel zararlar ve istismar riski gibi sorunları beraberinde getiriyor” ifadelerini de sözlerine ekledi.  

“Çocuk İşçiliğine Karşı Farkındalığın Artmasına Katkı Sağlayacağız”

Çocuk işçiliğini yasal mevzuat açısından da ele alan Kaan Sidar, “Türkiye’de 4857 sayılı İş Kanunu bazı istisnalar dışında 15 yaşın altındaki çocukların çalıştırılmasını yasaklamaktadır. Ülkemiz Uluslararası Çocuk Hakları Sözleşmesi’ni imzalayarak bu alanda taraf haline de gelmiştir. Ayrıca Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı da ILO’nun iş birliğiyle çeşitli eylem planları uygulamaktadır. Biz de TÜGİS olarak, Çalışma Hayatı Derneği ile 1 yıl boyunca yürüteceğimiz projeyle sektörün tüm paydaşlarını bir araya getirerek eğitimler ve bilgilendirme programları düzenleyeceğiz. Ayrıca çeşitli basılı materyaller ve sosyal medyadan yapacağımız duyurularla toplumsal farkındalığın artmasına katkı sağlayacağız” dedi.

Dünyada Her 13 Çocuktan Biri Çalışıyor!

Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ve UNICEF’in verilerine göre dünyada 138 milyon çocuk, diğer bir deyişle her 12 çocuktan biri hâlihazırda çocuk işçi olarak çalışıyor. Bu çocukların yaklaşık yarısı ise sağlıklarını ve gelişimlerini etkileyen tehlikeli işlerde çalışıyor (40% e yakın) ve sayıları 54 milyonu buluyor. 

Çocuk işçiliğinin bölgelere dağılımına bakıldığında; Afrika, hem yüzdesel hem de mutlak sayı olarak çocuk işçiliğinde, 86.6 milyon çocuk ve (21.5%) oranıyla en yüksek rakamlara sahip. İkinci sırada ise Asya-Pasifik bölgesi mutlak sayı açısından geliyor: %3,1 oranla 27,7 milyon çocuk. Yüzeysel açısından bakıldığında ise Latin Amerika ve Karayipler bölgesi %5,5 ile ikinci sırada geliyor. Çocuk işçi nüfusunun kalanı da diğer bölgeler arasında dağılıyor.

Kaynak: HORECA TREND ve Türkiye Gıda Sanayii İşverenleri Sendikası (TÜGİS)

Tamamını Oku

Sivil Toplum

Glütensiz Yaşamın Geleceği İstanbul’da Ele Alındı

Türkiye’nin lider un üreticilerinden Eksun Gıda’nın ana sponsorluğunda ve Çölyak Vakfı iş birliğiyle düzenlenen Çölyak ve Glütensiz Yaşam Zirvesi İstanbul’da gerçekleştirildi. Zirvede, çölyak hastalığı konusunda toplumsal farkındalığa dikkat çekilirken, glütensiz yaşamın önemine vurgu yapıldı. Bu yıl 3’üncüsü düzenlenen Çölyak ve Glütensiz Yaşam Zirvesi’ne, Eksun Gıda Grubu Başkanı ve CEO’su Hasan Abdullah Özkan, Çölyak Vakfı Başkanı Elif Bal Beşikçi’nin yanı sıra çok sayıda davetli katıldı

Yayınlandı

on

Türkiye’nin lider un üreticilerinden Eksun Gıda, hem sektörüne hem topluma değer katma hedefiyle çalışmalarını kararlılıkla sürdürüyor. Bu vizyon doğrultusunda Eksun Gıda’nın, Çölyak Vakfı iş birliğiyle İstanbul’da üçüncüsünü düzenlediği Çölyak ve Glütensiz Yaşam Zirvesi’nde, çölyak hastalarının günlük yaşamda karşılaştıkları zorluklara dikkat çekildi. Türkiye’nin farklı şehirlerinden gelen çölyaklı bireyler etkinlikte kendi deneyimlerini paylaşırken, alanında uzman isimler de glütensiz beslenmenin güncel yönlerini katılımcılara aktardı. 

“Türkiye’de 1 Milyon Kişi Glütene Karşı Hassasiyet Taşıyor”

Zirve kapsamında yaptığı konuşmada çölyak hastalığı toplumda sanılandan daha yaygın olduğuna dikkat çeken Eksun Gıda Grubu Başkanı ve CEO’su Hasan Abdullah Özkan, “Araştırmalara göre dünya genelinde ve Türkiye’de her 100 kişiden 1’i çölyak hastası. Bu da ülkemizde yaklaşık 1 milyon kişinin glütene karşı ciddi hassasiyet taşıdığı anlamına geliyor. Son yıllarda artan farkındalık ve tarama olanakları sayesinde teşhis oranlarında artış görüyoruz. Fakat halen pek çok kişi buğday, arpa, çavdar gibi tahıllardaki glüten proteinine karşı ciddi hassasiyeti olduğunu bilmeden yaşamını sürdürmeye çalışıyor” dedi.

Çölyak Konusunda Toplumsal Farkındalığın Artmasına Katkı Sağlıyoruz”

Çölyaklı bireylerin güvenle tüketebileceği glütensiz ürünlere erişimini desteklemeyi toplumsal bir sorumluluk olarak gördüklerini belirten Özkan şunları söyledi: “Glütensiz beslenmek zorunda olan bireylerin, hayatın her alanında güvenle tüketebileceği seçeneklere ulaşabilmesi hayati bir ihtiyaç. Çölyak Vakfı’nın kamu kurumlarıyla yürüttüğü çalışmalarda önemli bir mesafe kat edildi. Eksun Gıda olarak bu süreci daha da güçlendirmek için vakfın ana sponsorluğunu üstlendik. Bu sayede bir yandan çölyaklı bireylere özel ürünler sunarak onların yaşamlarını kolaylaştırırken diğer yandan da toplumsal farkındalığın artması konusunda aktif katkı sağlıyoruz” dedi.

“Çölyakı Konuşmak Kadar Glütensiz Ürünlere Erişim de Gerekli”

Çölyak Vakfı Başkanı Doç. Dr. Elif Bal Beşikçi ise, glütensiz ürünlerin güvenli ve yaygın şekilde sunulmasının çölyak hastalarının yaşam kalitesini doğrudan etkilediğini ifade etti. İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve özel sektörle hayata geçirilen projelerle glütensiz ürünlerin kamusal alanda daha erişilebilir hale getirildiğini aktaran Beşikçi, bu alanda atılacak adımların önemine dikkat çekti. Zirvede ayrıca, uzmanların ve çölyaklı bireylerin katılımıyla düzenlenen panellerde glütensiz beslenme, ürün geliştirme süreçleri ve kamusal destekler çok yönlü olarak ele alındı.

Gluten YOK, Hem Un Hem Atıştırmalık Sunuyor

Sinangil ve Sinangil Gluten YOK markalarıyla çölyaklı bireylere özel ürünler üreten Eksun Gıda, 2006 yılında Türkiye’nin ilk paketli glütensiz ununu üreterek bu alanda öncülük etti. Yine Sinangil Gluten YOK markası ile de un, ekmek, tatlı ve tuzlu kurabiye, atıştırmalık gibi geniş kategorilere yayılan kapsamlı glütensiz ürün yelpazesi sunuyor.

Kaynak: HORECA TREND ve Eksun Gıda

Tamamını Oku

Sivil Toplum

TTYD Başkanı Oya Narin: “Termal Sağlık Turizminde Küresel Bir Güç Olabiliriz”

Türkiye’nin termal sağlık turizminde küresel bir çekim merkezi olma potansiyeline sahip olduğunu vurgulayan Türkiye Turizm Yatırımcıları Derneği (TTYD) Başkanı Oya Narin, bu hedefe ulaşmak için yeni bir tesisleşme atağına ve Türkiye’ye özgü bir yatırım modeline ihtiyaç olduğunu söyledi.

Yayınlandı

on

Kıyı turizminde elde edilen başarıyı termal turizm alanında da yakalamanın mümkün olduğunu belirten Oya Narin, “Jeotermal kaynaklar açısından Avrupa’da 1’inci, dünyada 4’üncü; kaplıca uygulamalarında ise dünyada 3’üncü sıradayız. Ancak bu zenginliği henüz turizm gelirine dönüştürme konusunda arzu edilen seviyede değiliz. Sahip olduğumuz bu potansiyel, küresel wellness turizminden çok daha büyük bir pay almamızı mümkün kılabilir” dedi.

Türkiye Turizm Yatırımcıları Derneği (TTYD) Başkanı Oya Narin, International Geothermal Investment Summit (IGIS 2025) kapsamında 9 Mayıs 2025’te Ürgüp’te düzenlenen Uluslararası Jeotermal Yatırım Zirvesi’nde Termal Turizm başlıklı oturumda konuştu. JEMYAD Başkanı Ömer Tosun’un moderatörlüğünde gerçekleşen panelde; Oya Narin’in yanı sıra, Relaix Chateaux Ağ Geliştirme Müdürü Giulia Devietti Goggia, MRP Hotels Ortağı Mustafa Özdemir, konuşmacı olarak yer aldılar. Panelde Türkiye’nin termal turizm alanında sahip olduğu potansiyele dikkat çeken Oya Narin, ancak bu zenginliğini ekonomik değere dönüştürülmesi noktasında henüz yeterli seviyeye ulaşamadığına dikkat çekti.

“Türkiye Wellness Turizminden Yeterince Pay Alamıyor”

Türkiye’nin termal potansiyeliyle küresel wellness turizminde çok daha büyük bir pay alma kapasitesine sahip olduğunun altını çizen Oya Narin, şunları söyledi:

“Türkiye, kıyı turizmindeki başarısıyla dünyanın ilk beş destinasyonu arasına girmiştir. Jeotermal kaynaklar açısından da Avrupa’da 1’inci, dünyada 4’üncü; kaplıca uygulamalarında ise dünyada 3’üncü sıradayız. Termal turizmden elde ettiğimiz yıllık gelir 700 milyon dolar civarındadır.

Global Wellness Economy Report 2024 verilerine göre; 2023’te küresel wellness ekonomisinin toplam büyüklüğü 6,3 trilyon dolara ulaşmış, bu rakamın 830 milyar doları wellness turizminden, 63 milyar doları ise termal turizmden kaynaklanmıştır. 2023-2028 yılları arasında ise wellness turizminin yıllık %10,2, termal turizmin ise %9,2 oranında büyümesi öngörülmektedir.

ABD, 300 milyar doları aşan geliriyle wellness turizminde lider konumdayken, Türkiye ise 8,7 milyar dolarlık hacimle 16’ncı sırada yer almaktadır. Almanya, Avrupa’daki termal gelirlerin %50’sini elde etmektedir, çok daha büyük bir potansiyele sahip Türkiye ise bu pazardan hak ettiği payı almalıdır.

“Termal Turizmde Tesisleşme Atılımını Başarıyla Gerçekleştirmeliyiz”

2023 yılı itibarıyla Türkiye’de toplam 33.500 termal yatak kapasitesi bulunmaktadır. 2024 yılında hizmete giren 9, 2025 yılında ise faaliyete geçecek 15 yeni tesisle birlikte 7.500 yatak daha eklenerek toplamda 41.000 yatak kapasitesine ulaşılacaktır. Bu alan, büyük bir yatırım fırsatı sunmaktadır.

“Türkiye’ye Özgü Bir Yatırım Modeli Kurgulanmalıdır”

2024 yılında  termal tesislerde toplam 2,4 milyon misafir ağırlanmış, bu ziyaretler 4,7 milyon gecelemeye ulaşmıştır. 656 bin yabancı ziyaretçi ise 1,2 milyon geceleme gerçekleştirmiştir. Bu noktada Almanya modeli incelenerek, Türkiye’nin kültürel ve coğrafi avantajlarını içeren ülkemize özgü bir yatırım modeli kurgulanmalıdır.

“Küresel Çekim Merkezi Olmak İçin Yatırım ve Finansman Desteği Şart”

Türkiye’nin jeotermal kaynakları, ağırlıklı olarak Ege Bölgesi’nde yoğunlaşmakla birlikte, İç Anadolu başta olmak üzere birçok bölgeye yayıldığını ifade eden Narin, sözlerine son verirken “özellikle 4., 5. ve 6. teşvik bölgeleri hem kaynak potansiyeli hem de doğal ve kültürel değerleriyle büyük fırsatlar barındırmaktadır. Küresel çekim merkezi olmak için yatırım ve finansman desteği çok önemli; Türkiye’nin termal sağlık turizminde küresel bir çekim merkezi olabilmesi için bu alandaki yatırımların sağlıklı ve sürdürülebilir biçimde hayata geçirilmesi büyük önem taşımaktadır. Bu doğrultuda finansman modellerinin çeşitlendirilmesi ve yatırımcılara yönelik destek mekanizmalarının güçlendirilmesi gerekmektedir” dedi.

Kaynak: HORECA TREND ve Türkiye Turizm Yatırımcıları Derneği (TTYD)

Tamamını Oku

Popüler Haberler

Copyright © 2025 Orbis Medya Bilgi ve İletişim Teknolojileri Ltd. Şti. Her hakkı saklıdır. Web sitemizdeki haber, makale ve içeriklerin her hakkı saklıdır.
İçeriklerimizin izinsiz kullanımı halinde yasal işlem başlatılacaktır.