Tağşiş ve Taklit Ürünü Tüketiciler Nasıl Anlar? | HORECA TREND
Takip edin!

HORECA Tedarik

Tağşiş ve Taklit Ürünü Tüketiciler Nasıl Anlar?

Kış mevsiminin gelmesiyle grip vakaları çoğaldı. Uzmanlar antimikrobiyal özellikleri nedeniyle özellikle kışın tüketimi artan sirkelere dair uyarılarda bulundu. Doğal sirke tüketmenin önemine değinen uzmanlar, doğal sirkeyi taklit ve tağşiş ürünlerden ayırmanın yollarını anlattı.

Yayınlandı

on

Kemal Kükrer’in, Ajinomoto İstanbul Tedarik Zincirinden Sorumlu İcra Kurulu Üyesi, Gıda Mühendisi Berna Portakal ile Kalite ve Ar-Ge Müdürü Gıda Mühendisi Engin Akçelenk’in sözcülüğünde düzenlediği basın toplantısında, sirkeye dair merak edilen birçok soruya yanıt arandı. Kemal Kükrer sirkelerinin doğal üretim süreçlerine değinilen buluşmada, sirkeyi tağşiş ürünlerden ayırma yolları konuşulurken, sirkenin hammadde seçiminden fermantasyon sürecine, gerçek ve kaliteli sirkeyi anlamanın yollarına, sirkenin sağlık yararlarını ve gıda koruma konusundaki katkılarına değinildi.

“Türkiye, Potansiyeli Olsa da Sirke İhracatında İlk 30’da Bile Yer Almıyor”

Taklit ve tağşiş konusunun gündemde yer etmesinin önemli olduğunu, bu konuda farkındalığın artırılması gerektiğini ifade eden Berna Portakal, “Taklit ve tağşiş konusunun boyutunu anlatmak için bazı verileri paylaşmak istiyorum. Dünya sirke ihracatı pazarı yaklaşık 1,5 milyar USD değerinde. Türkiye ise 30 milyon USD ihracat ile maalesef ilk 30’da bile yer alamıyor. Oysaki sirke konusunda büyük potansiyeli bulunuyor.  Bunun en büyük sebebi, ülkemizde tağşiş yapan şirketlerin Türkiye’nin sirke ihracatı potansiyelini aşağı çekmesidir. Biz Kemal Kükrer olarak yıllardır geleneksel üretimden vazgeçmeden, tüketici nezdinde kazandığımız takdir sayesinde kaliteli ve iyi sirkeyi üreterek mücadele etmeye devam ediyoruz. Maliyetleri düşürmek adına hiçbir zaman kaliteden ödün vermedik, veremeyiz” diye konuştu.

“En Önemli Hedefimiz Tüketicilerimizin Sağlığını Korumak”

Bu konuda bakanlık düzeyinde önemli çalışmaların yapıldığının da altını çizen Portakal, şöyle devam etti: “Biliyorsunuz Tarım ve Orman Bakanlığı tağşiş listesini düzenli olarak güncelliyor. Bu listeden arzu ettiğiniz bilgiye ulaşabilirsiniz. Fakat biz de bir yandan sektörü geliştirmek adına sektörümüzde yer alan markalarla Sirke Üreticileri Derneği’ni (SirkeDer) kurduk. Bu derneği kurarken bir amacımız da tüketicilere ve kamuoyuna doğru, güvenilir bir kaynaktan bilgi akışı sağlamaktı. Derneğimiz tağşiş ve taklit sirkeyle mücadele etmek için gerekli kurumlarla iş birliğine her zaman hazır. Derneğimiz bünyesinde kurduğumuz teknik komitemiz ile kaliteli ve sağlıklı sirke üretiminde gözetilmesi gereken adımları takip ediyoruz. Bu kapsamda süpermarketlerle bilgilendirme toplantıları gerçekleştirdik. Hedefimiz gerçek üreticileri haksız rekabetten korumak ama en önemlisi tüketicin sağlığını korumak.”

“Gerçek Sirke Ağızda Aromatik, Lezzetli Bir Tat Bırakıyor”

Sirkedeki en büyük iki problemin taklit ve tağşiş olduğunun altını çizen Kemal Kükrer Kalite ve Ar-Ge Müdürü Gıda Mühendisi Engin Akçelenk ise, “Gerçek meyve sirkesinin içine maliyeti daha uygun olan beyaz sirkenin karıştırılması ile yapılan hileye tağşiş, doğrudan doğruya sentetik asetik asitin sulandırılması ile elde edilen sahte ürüne ise taklit diyoruz. Profesyonel laboratuvarlarda uzman personel ve ekipman olmadan bunu kesin olarak ayırt edebilmek maalesef çok mümkün değildir. Ancak şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki, örneğin geleneksel fermantasyon yöntemiyle ürettiğimiz bir elma sirkesini yudumladığınızda sirkenin karakteristik doğal asidik tadında, elma suyunun lezzetini rahatlıkla hissedersiniz. Ancak taklit ya da tağşiş olan ürünlerde hem bu tat/aroma hissedilmez, hem de taklit ya da tağşişin boyutuna bağlı olarak boğazda kimyasal sentetik bir yakıcılık hissedilir. Aroma ilavesi ile maskelenmeye çalışılan bazı taklit ürünlerde ise yapay bir meyve tadı ve kokusu daha kapağı açar açmaz kendini hissettirir. Tüketicilerimizin taklit / tağşiş ürünü bu şekilde tat yoluyla bir nebze olsa da ayırt edebilmeleri mümkün.” diye konuştu.

“Evde Yapılan Sirke, Sirke Değil Meyve Şarabı Ya da Kokteyli Olabiliyor”

Geleneksel üretim tekniklerine bağlı kalmanın, sirkenin doğallığını koruması açısından hayati önem taşıdığını vurgulayan Engin Akçelenk, “100 yılı aşkın bir süredir geleneksel üretim tekniklerine bağlı şekilde aynı kalite ve doğallıkta üretim yapıyoruz. Yavaş ve doğal bir fermantasyon, sirkeye özgü tat ve aromaların derinleşmesine olanak tanırken aynı zamanda yüksek kalite ve tat sağlıyor. 30-40 günü bulan fermantasyon sürecimiz, sirkenin istenilen asitlik oranına ve lezzet profiline ulaşmasını sağlıyor. Sirkenin en doğal halini elde etmek için kontrollü geleneksel üretim süreci, kaliteden taviz vermemek adına çok önemli. Evde yapılan sirkeler ise profesyonel analizler olmadan bu kalitede üretilemiyor” dedi. Akçelenk şöyle devam etti, “Gerçek bir sirke için %0,5’ten az kalıntı alkol ve en az %4 asetik asit oranı gereklidir. Evde tüketicilerimizin yaptığı sirkelerde bu oranı yakalayabilmeleri çok mümkün değildir. Hatta bu oranı tutturamadıkları için yaptıkları sirke şeker de içerdiğinden risklidir çünkü küf oluşumuna ortam hazırlayarak toksik etkiye neden olabilir. Dolayısıyla evde yapılan sirkeler çoğu zaman sirke değil meyve şarabı ya da meyve kokteyli formundadır.”

Sirke, Gıda İsrafını Önlemede de Koruyucu Rol Üstleniyor

Dünyada her yıl 1,3 milyar, Türkiye’de ise ortalama 26 milyon ton gıda israf ediliyor. Atılan her bir gıdanın üretiminde harcanan su da düşünüldüğünde, israfın boyutu katlanıyor. Sirkenin sadece lezzet vermekle kalmadığını, aynı zamanda gıdaları mikrobiyolojik bozulmalardan koruyarak israfın önlenmesine katkıda bulunduğunu ifade eden Engin Akçelenk, “Kemal Kükrer olarak, ulusal ve global alanda tanınmış pek çok markanın üreticileriyle çalışıyoruz; ürettiğimiz sirkeler, konserveden turşuya, soslardan marine ürünlere ve hatta ıslak mendillere dek birçok üründe lezzetlendirici, koruyucu ve antimikrobiyal etkisi gibi nedenlerle ana ya da yardımcı bileşen olarak kullanılıyor. Bu anlamda, evde de doğal sirkeyi israfı önleyen bir koruyucu olarak kullanmak mümkün” dedi.

Bilimsel Araştırmalar Sirkenin Sağlık Üzerindeki Etkilerini Destekliyor

Toplantıda ele alınan konulardan biri de sirkenin sağlığa olan faydalarıydı. Son yıllarda elma sirkesi, üzüm sirkesi gibi çeşitli sirkelerin sağlık üzerinde olumlu etkileri olduğuna dair araştırmaların arttığını ifade Berna Portakal; sirke tüketiminin, glisemik, anti-diyabetik, yağ metabolizması, ülseratif-kolit, kolesterol, karaciğer ve fonksiyonları, oksidatif stres, anti-kanserojen ve antimikrobiyal etkilerinin birçok araştırmada görülebildiğini ifade ederek şunları söyledi:   “COVID dönemiyle birlikte bağışıklık destekleyici doğal ürünlere ve sağlıklı yaşam trendine yönelik ilgi artarken, sirkenin antioksidan özellikleri ve sağlık açısından sunduğu katkılar öne çıktı. Bu dönemde Kemal Kükrer olarak geleneksel sirke kültürünü modern bir yaklaşımla birleştirdik ve Türkiye’de ilk kez kolay içimli ‘Yudumluk Sirkeler’i geliştirdik. Bu yenilikçi ürün ile, sirkenin tüketimini pratik hale getirerek kolay tüketilebilir hale gelmesini sağladık. Günde 3 çorba kaşığı sirke tüketimi, sağlıklı bir yaşama katkı sağlayan doğal bir destek olarak öne çıkıyor. Antimikrobiyal olan sirkeler iltihabı azaltmada önemli rol üstleniyor. Metabolizmayı hızlandırarak kilo vermeye ve bağışıklık sisteminin normal fonksiyonunda çalışmasına destek oluyor, içerdikleri vitamin ve minerallerle besleyici öğeler sağlıyor. Özellikle elma sirkesi, potasyum, kalsiyum ve B vitaminleri gibi önemli besin maddelerini içeriyor.”

Kaynak: HORECA TREND ve Kemal Kükrer, Ajinomoto

Devamını Oku
Reklam
Yorum Yapmak İçin Tıklayın

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Gıda Üreticileri

Veganuary ile Lezzetli ve Sağlıklı Beslenme

Ocak ayı boyunca tüm dünyada hayvansal ürün tüketimini azaltmayı teşvik eden Veganuary, çevre, sağlık ve hayvan refahı için farkındalık yaratıyor. Duru Gıda Beslenme Danışmanı Emine Uluçay, belirli aralıklarla bitkisel bazlı beslenmenin faydalarını anlatıyor.

Yayınlandı

on

Ocak ayı, sağlıklı ve sürdürülebilir bir yaşam için önemli bir farkındalık hareketi olan Veganuary’e ev sahipliği yapıyor. 2014 yılında İngiltere’de başlatılan ve kısa sürede küresel bir harekete dönüşen Veganuary, insanları bir ay boyunca hayvansal ürünlerden uzak durarak bitkisel bazlı bir beslenme tarzını deneyimlemeye davet ediyor.

Duru Gıda Beslenme Danışmanı Diyetisyen Emine Uluçay, beslenmede zaman zaman yapılabilecek küçük değişikliklerin beden sağlığı üzerindeki pozitif etkisine dikkat çekti. Bitkisel beslenmenin, yalnızca sürdürülebilir bir yaşam tarzını desteklemekle kalmayıp, aynı zamanda sağlık açısından birçok fayda sunduğunu belirtti.  Emine Uluçay, “Herkesin vegan veya vejetaryen olması gerekmiyor ancak belli dönemlerde hayvansal ürünleri azaltmak ve bunları bitkisel kaynaklı yiyeceklerle değiştirmek çevresel faktörlere de katkısı olur. Beslenmede bitkisel ürünleri artırmak; kalp hastalığı, yüksek tansiyon ve tip 2 diyabet gibi kronik hastalıkların riskini azaltır. Ayrıca çevreyi korumaya yardımcı olur ve daha sürdürülebilir bir yaşam tarzına katkı sağlar.” dedi.

Bulgur, Nohut, Mercimek, Fasulye Gibi Besinler Vegan ve Vejetaryen Beslenmeyi Destekliyor

Beslenme Danışmanı Emine Uluçay, Veganuary beslenmeyi deneyimlemek isteyen bireylerin öğünlerindeki hayvansal ürünlerin, bitkisel bazlı zengin protein kaynaklarıyla kolaylıkla değiştirilebileceğini belirtti. “Bulgur, nohut, mercimek ve fasulye gibi besinler, sadece vegan ve vejetaryen beslenmeyi desteklemekle kalmaz, aynı zamanda yüksek protein ve lif içerikleriyle sağlıklı bir yaşam tarzını destekler. Bu ürünler, enerji seviyesini korurken uzun süre tok kalmanıza yardımcı olur, böylece dengeli bir beslenme sunar.” dedi.

Duru Gıda, Veganuary ruhuna uygun beslenmek isteyenlere doğal, lezzetli ve zengin seçenekler sunarak, sürdürülebilir bir gelecek için ilham veriyor.  Doğadan ilk çıktığı haliyle alınan doğal taşlar, taş değirmene dönüşüyor. Geleneksel taş değirmenle modern yöntemlerin birleştiği dünyanın en büyük bulgur üretim hattında bulgur, pirinç ve mercimeğe uzanan geniş ürün yelpazesiyle Duru Gıda ürünleri ortaya çıkıyor. Sağlıklı bir yaşam için ideal alternatifler oluşturan Duru Gıda ürünleri, vegan ve vejetaryen beslenmenin temel taşları olan protein, lif ve mineralleri doğal bir şekilde sunarak lezzetli ve çevre dostu tariflerle beslenme sürecini destekliyor.

Diyetisyen Emine Uluçay’dan ‘Veganuary’ İçin Özel Tarif: Shepherd’s Pie

İngiltere’de çok popüler olan, orijinali kıyma ve patatesten yapılan, benimse kırmızı fasulye ve tatlı patates kullanarak hazırladığım, vegan olan olmayan herkesin keyifle tüketebileceği sağlıklı bir tarif!

Malzemeler:

Üzeri için:

3 adet orta boy patates

3 adet orta boy tatlı patates (veya + 3 normal patates)

Yarım su bardağı bitkisel süt

Altı için:

1 adet soğan

1 adet doğranmış / rendelenmiş sarımsak

5 adet küp şeklinde doğranmış mantar

2 paket Duru Pratik haşlanmış kırmızı fasulye

1 paket Duru Pratik haşlanmış garnitür

1/2 paket Duru Pratik haşlanmış mısır

5 orta boy mantar

1yk zeytinyağı

1yk nişasta / tam buğday unu

2yk domates salçası

3yk soya sosu

2 su bardağı su

2 adet defne yaprağı

Tuz, karabiber, kekik kurusu

Hazırlanışı:

Patatesleri yıkayıp, soyun, dilimleyerek büyük bir tencerede tuzlu suda yumuşayana kadar haşlayın. Patatesler haşlanırken soğan ve sarımsağı zeytinyağında kızartın. Dilimlediğiniz mantarları ekleyerek yumuşayana kadar pişirin. Duru Pratik garnitür, mısır ve kırmızı fasulyeleri de ekleyerek karıştırın. Tuz, karabiber, baharat, salça, soya sosu, nişasta ve suyu de ekleyip 4-5 dakika daha pişirin. Sebze karışımını yağladığınız borcama dökün. Pişen patateslere bitkisel sütü de ekleyerek püre haline getirin. Püreyi borcamdaki karışım üzerine eşit şekilde yayın. Önceden ısıtılmış 200 derece fırında 15-20dk veya üzeri kızarıncaya dek pişirin.

Biraz soğumasını bekledikten sonra dilimleyerek afiyetle yiyebilirsiniz!

Veganuary Nedir?

Veganuary, katılımcılarına bir ay boyunca tamamen bitkisel bazlı bir beslenme tarzını deneyimleme fırsatı sunan bir yaklaşımdır. Çevresel etkileri azaltmayı ve bitkisel beslenmenin lezzetli, sağlıklı ve doyurucu olabileceğini göstermeyi amaçlıyor. Veganuary, sürdürülebilir yaşam tarzını desteklemek ve hayvan refahına katkıda bulunmak amacıyla tüm dünyada önemli farkındalık yaratan bir hareket olarak öne çıkıyor. Ayrıca Veganuary dışında, dünyada “Etsiz Pazartesi” ve “Vegan Çarşamba” gibi konseptler, bitkisel beslenmenin yaygınlaşması için etkili adımlar olarak öne çıkıyor.

Kaynak: HORECA TREND ve Duru Gıda

Devamını Oku

HORECA Tedarik

Yediyol Holding’ten, Tarımda Pestisit Sorununa Topraksız Çözüm

Son dönemde gıda sektörünü derinden etkileyen pestisit kullanımı giderek artarken; Yediyol Holding, bu soruna çözüm bulmak için yenilikçi çalışmalar ve Ar-Ge projeleriyle sektöre öncülük ediyor. Topraksız tarımda üretime başladıklarından bu yana, en büyük önceliklerinin temiz içerikli ürünler sunmak olduğunu belirten Yediyol Holding Yönetim Kurulu Başkanı Muhammet Şuheyp Mendi, sağlıklı ve doğa dostu üretimin önemini vurguladı.

Yayınlandı

on

Yediyol’un yenilikçi ruhunu tarım sektörüne taşıdığı, sürdürülebilir ve teknolojik tarımın öncü markası Agro Termal, tarımdaki verimliliği üst düzeye ulaştırırken, sağlıklı ve güvenilir içerikli ürünler sunmaya devam ediyor.

Tarımda zirai ilaçlama, diğer adıyla pestisit kullanımı; gıda güvenliği ve çevre sağlığı üzerinde ciddi tehditler oluşturuyor. Pestisitlerin yol açtığı sağlık sorunlarına dikkat çeken Yediyol Holding Yönetim Kurulu Başkanı Muhammet Şuheyp Mendi, ‘’Pestisitler insanlarda kısırlık, üreme sağlığı bozuklukları, hormonal sistemde ve sinir sisteminde bozulmalar ve kanser gibi sağlık sorunlarına yol açıyor. Epidemiyolojik ve moleküler çalışmalar; tarımsal, ticari, ev ve bahçe uygulamalarında kullanılan pestisitlerin kanser riskini arttırdığına dair önemli kanıtlar sunuyor. Pestisitlere maruz kalma ile prostat kanseri, bazı lenfoma çeşitleri, lösemi ve meme kanseri arasında güçlü bağlantılar olduğunu gösteren çok sayıda yayın da bulunuyor.” diye konuştu.

“Topraksız Tarım, Konvansiyonel Tarıma Göre Çok Daha Avantajlı”

Topraksız tarımın konvansiyonel tarıma kıyasla birçok önemli avantaj sunduğunu belirten Mendi, şunları söylüyor: “Konvansiyonel tarımda, suyun büyük bir kısmı buharlaşma ve toprak sızıntıları yoluyla kaybolur. Ancak topraksız tarımda su, doğrudan bitkilerin köklerine verildiği için daha az su ile daha fazla üretim yapılabilir. Bu da özellikle su kaynaklarının sınırlı olduğu bölgelerde büyük bir avantaj sağlar. Ayrıca, topraklı tarımda karşılaşılan hastalıklar ve zararlılarla mücadele için pestisit ve kimyasal ilaç kullanımı yaygınken, topraksız tarımda bu tür kimyasal içerikler kullanılmaz. Bitkiler, kontrollü bir ortamda yetiştiği için doğal

yöntemlerle sağlıklı bir şekilde büyür. Bu sayede ürünlerin daha temiz ve güvenli olmasını sağlanır. Son olarak, topraksız tarımda kimyasal gübre ve ilaç kullanımı en aza indirgenir. Böylece çevresel kirlenme engellenmiş ve ekosisteme olumsuz etkiler azaltılmış olur.”

“Verimsiz Toprakları Sera Alanına Dönüştürüyoruz”

Jeotermal seralarında minimum su tüketimiyle yüksek kaliteli ve sağlıklı ürün elde edilmesine imkan sağladıklarını belirten Mendi, “Yıl boyunca üretim yapıyoruz ve 4 mevsim taze ürünler üretiyoruz. Öte yandan, jeotermal enerji ile verimsiz toprakları sera alanına dönüştürüyoruz. Bu bölgelerde de jeotermal enerjinin temiz ve doğal ısısı ile sürdürülebilir tarım yapıyoruz. Hem kaynak ve enerji tasarrufu yaparken hem de topraksız ve kimyasal madde kullanılmayan üretim modeli ile doğal ve sağlıklı ürünler yetiştiriyoruz.’’ dedi.

Kaynak: HORECA TREND ve Yediyol Holding

Devamını Oku

HORECA Tedarik

Eksun Gıda Depolama Kapasitesini Yüzde 34 Artırdı!


Türkiye’nin önde gelen un üreticilerinden Eksun Gıda, yeni silo yatırımıyla Konya fabrikasındaki un silosu depolama kapasitesini yüzde 34 artırdı. Kamuyu Aydınlatma Platformu’na (KAP) yapılan açıklamada şirketin Konya fabrikasının un silosunun 4 bin 700 ton stok kapasitesine ulaştığı ifade edildi.

Yayınlandı

on

Vergiler hariç 40 milyon TL’lik yatırım gerçekleştirdiklerini belirten Eksim Holding Gıda Grubu Başkanı ve Eksun Gıda Genel Müdürü Ahmet Demir, “Yeni yatırımımızla birlikte iç piyasaya ve ihracata yönelik sevkiyatlarımızı hızlandırarak operasyonel süreçlerde zaman yönetimi verimliliğini artırdık. Özellikle üretim planlamasında daha geniş bir esneklik sağlayarak aylık üretim ve sevkiyat tonajlarının sürdürülebilirliğini güvence altına aldık” ifadelerini kullandı. 

Sinangil ve Sinangil Gluten YOK markalarıyla 200’ü aşkın ürün çeşidini tüketicilere sunan ve endüstriyel pazarda sektörün öncü üreticilerinden olan Eksun Gıda, yeni yılda da yatırımlarını hız kesmeden sürdürüyor. Kamuyu Aydınlatma Platformu (KAP) duyurusuna göre şirket, Konya fabrikasındaki un silosu depolama kapasitesini yüzde 34,3 artırarak 4 bin 700 tona çıkardı. Tekirdağ ve Konya fabrikalarının toplam kapasitesinde ise yüzde 11,4’lük bir büyüme sağlayan Eksun Gıda’nın toplam un silosu stok kapasitesi 11.700 tona ulaştı.

Sürdürülebilirliğe ve Verimliliğe Katkı Sunacak

Konuyla ilgili yaptığı açıklamalarda vergiler hariç yaklaşık 40 milyon TL’lik bir yatırım gerçekleştirdiklerini belirten Eksim Holding Gıda Grubu Başkanı ve Eksun Gıda Genel Müdürü Ahmet Demir, “Yeni yatırımımızla birlikte iç piyasaya ve ihracata yönelik sevkiyatlarımızı hızlandırarak zaman yönetiminde verimliliği artırdık. Özellikle üretim planlamasında daha geniş bir esneklik sağlayarak aylık üretim ve sevkiyat tonajlarının sürdürülebilirliğini güvence altına aldık. Böylece depolama kapasitemizi artırırken sürdürülebilir kalite anlayışını da desteklemek için adımlar atıyoruz. Eksun Gıda olarak hem müşteri memnuniyetini yükseltmeyi hem de kalite standartlarımızı koruyarak büyümemizi sürdüreceğiz” dedi. 

Operasyonel Süreçlerde İyileştirme Sağlayacak 

Yeni siloların devreye alınmasıyla operasyonel süreçlerde de önemli iyileştirmeler elde ettiklerini kaydeden Ahmet Demir, “Kapasite artırımıyla çeşit fazlalığından kaynaklanan enerji ve işçilik kayıplarını önlerken sevkiyat kaynaklı bekleme sürelerini azaltarak üretimi kesintisiz hâle getirmeyi başardık. Bu durum makinelerin bakım süreçlerini de kolaylaştırarak hem verimliliği hem de ürün kalitesini artırdı. Her ürün kendi silosunda depolandığı için kalite sorunlarının önüne geçerek ürünlerimizi daha yüksek standartlarda üretiyor ve müşterilerimize ulaştırıyoruz” şeklinde konuştu. 

Kaynak: HORECA TREND ve Eksim Holding

Devamını Oku

Popüler Haberler

Copyright © 2024 Orbis Medya Bilgi ve İletişim Teknolojileri Ltd. Şti. Her hakkı saklıdır. Web sitemizdeki haber, makale ve içeriklerin her hakkı saklıdır.
İçeriklerimizin izinsiz kullanımı halinde yasal işlem başlatılacaktır.