Connect with us

Meyveler

İlaç – Bitki Etkileşimine En Çok Neden Olan Bitkiler 

İlaç ve bitki etkileşimine dikkat ediyor musunuz? Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Biyokimya Anabilim Dalı Öğretim Üyeleri Prof.Dr. Aslıhan Avcı ve Doç.Dr. Özlem Doğan, Türk toplumunda çok tartışılan ‘Bitkilerle Tedavi ve İlaç Etkileşimleri’ konusunda önemli bir bilimsel çalışmaya imza attı. 

Yayınlandı

on

İlaç – Bitki Etkileşimine En Çok Neden Olan Bitkiler | HORECA TREND

İlaç – Bitki Etkileşimi… Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Biyokimya Anabilim Dalı Öğretim Üyeleri Prof.Dr. Aslıhan Avcı ve Doç.Dr. Özlem Doğan, Türk toplumunda çok tartışılan ‘Bitkilerle Tedavi ve İlaç Etkileşimleri’ konusunda önemli bir bilimsel çalışmaya imza attı.

Araştırma….

Türkiye’de 65 Yaş Üzeri Bireylerin Yüzde 89’u Hekim Önerisi Dışında Bitkisel Kökenli İlaç ve Karışım Kullanıyor

Ülkemizde yaygınlığı tam olarak bilinmesede pek çok geleneksel hekimlik uygulaması mevcuttur. Rando- mize kontrollü çalışmalardan elde edilen bilimsel kanıt- lar yalnızca akupunktur, bazı bitkisel ilaçlar ve bazı el terapileri için güçlü kanıtlara dayanmaktadır. Bu alanda ülkemizde yapılan bir çalışmada, 65 yaş üzeri bireylerin %92.9’unun hekim önerisi dışında ilaç kullandığı, %89.3’ünün bitkisel kökenli ilaç/karışımlar kullandığı belirlenmiştir. İlaç kullanımı için arkadaş ve akrabalarından öneri alanların ve ilaç yan etkilerinin gö- rülme sıklığının da fazla olduğu bildirilmiştir.

Yapılan Yanlışlıklar Nedeniyle Bitkisel Tedavi Tıbbi Tedavinin Başarısını Etkilemektedir

Halk arasında ve basında bitkisel kaynakların etkilerinin abartılması, tıp eğitimi almamış kişilerce uygulamaların yapılması, bitkilerin toplanma, saklanma ve kullanımında yapılan yanlışlıklar yapılması uygulanan tıbbi tedavinin başarısını etkilemektedir. Hastalar, çoğu kez medikal tedavinin faydasız olacağını düşünerek tedaviyi keserek bitkisel ilaçlara veya tamamlayıcı tedavilere yönelmektedir

Bu alanda ülkemizde yapılan bir çalışmada, 65 yaş üzeri bireylerin %92.9’unun hekim önerisi dışında ilaç kullandığı, %89.3’ünün bitkisel kökenli ilaç/karışımlar kullandığı belirlenmiştir.

Sağlık Personelinden Gizleniyor

Pek çok çalışmada, tamamlayıcı ve alternatif tedavi yöntemlerinin tıbbi tedavi ile doğrudan etkileştiğini ortaya koymuştur. Hastaların %70’nin bitkisel ilaç (fitote- rapötik) veya sağlık destek ürünleri (nutrisötik) kullandığı ve sağlık personelinden gizlediği tespit edilmiştir. Hastaların bu tip ilaçları/karışımları kullanması bazı hastalık durumlarında semptomları gizleyebileceği ve hekimin de doğru tanı koymasını önlediği bildirilmektedir. 100 kanserli hastanın %36’sının medikal tedavi ile bir- likte alternatif tedavi başladığı ve %75’inin kullanmaya devam ettiği gösterilmiştir. Tıbbi bitkiler, diğer ilaçlar gibi tedavi edici etkilere sahiptir. Aşırı doz, kullanım süresi, gebelikte kullanım, kullanılan diğer ilaçlarla etkileşim gibi konular gözden kaçmamalıdır.

İlaç-Bitki Etkileşimi Önemli Bir Halk Sağlığı ve Güvenlik Sorunudur

İlaç-bitki interaksiyonu önemli bir halk sağlığı ve güvenlik sorunudur. Pek çok ilaç-bitki etkileşimi rutinde ayaktan terapötik ilaç takibinde beklenmedik değerlere yol açabilir. Örneğin, diyabetik hastalar ginseng bitkisi alırsa hipoglisemi gelişebilir. Hipertansiyonu olan has- talarda karahindiba hipotansiyona yol açabilir. Meyan kökü, potasyum kaybını arttırarak kardiyak problemleri arttırabilir. Sarı kantaron siklosporin, digoksin gibi ilaçların etksini azaltabilir. Doz aşımı sonucu da bitkiler pekçok yan etki oluşturabilir (organ yetmezliği, foto- toksisite, hipertansiyon vs.).

İlaç – Bitki Etkileşimine En Çok Neden Olan Bitkiler

Sarı kantaron

Genel popülasyon tarafından en sık kullanılan bit- kisel ürünlerden biridir. Hafif ve orta derecedeki depresyonun tedavisinde kullanılmaktadır. Yapısında bulunan hiperisin ve hiperforin farmakololjik aktivite- sini oluşturmaktadır. Sarıkantaron kullanımı diğer ilaçların metaboliz- masını önemli ölçüde etkileme ve değiştirme potansiyeline sahiptir. Birçok ilaç metabolizmasını gerçekeştiren CYP3A4 mikrozomal enzimlerini indükleyici etki gös- terir. Nöronlarda serotonin, noradrenalin, dopamin geri alımını bloke eder. P-glykoprotein yolağını kullanarak ilaçların absorbsiyonunu engelleyerek etkileriniazalt- maktadır. P-glykoproteinin inhibisyonu ile ilaç absorb- siyonunu arttırarak toksisiste oluşmasına neden olur. Fotosensitivite, gastrointestinal iritasyon, başağrısı, alerjik reaksiyonlar, yorgunluk ve huzursuzluk gibi yan etkilere yol açmaktadır. Bir yayında otörler sarı kantaron kullandıktan 3 ay ve 6 hafta sonra meydana gelen 2 tane hipomani vakası bildirmişlerdir.

Ginseng (Panax Ginseng)

Ginseng, Çin, ABD ve Asya ükeleinde yaygın olarak kullanılan bitkisel bir ilaçtır. Asya Ginseng ve Amerikan ginseng olarak ikiye ayrılmaktadır. Yapılarında bulunan ginsenoidler ve biyolojik aktiviteleri birbirlerinden farklılık gösterir. Warfarin ile birlikte kullanılan Amerikan ginseng warfarinin etkinliğini azaltmaktadır, anidiyabetik ilaçlarla birlike kullanıldığında hipoglisemi riskini arttırır.Tip 2 diyabetl hastalarda düzenli kullanıldığında açlık kan şekeri ve HbA1c seviyelerinidüşürmektedir fakat tokluk kan şekerini hızlı şekilde düşürdüğü için hipoglisemi ataklarına yol açmaktadır. Ayaktan tedavi kliniklerindeki kronik hastalar arasında yapılan bir ankette ginseng vitamin desteklerinden sonra en populer bitkisel destektir. Ginseng ve antikanser ajan imanitib arasındaki etkileşim hepatooksisiteye neden olabilir.

Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Biyokimya Anabilim Dalı Öğretim Üyeleri Prof.Dr. Aslıhan Avcı ve Doç.Dr. Özlem Doğan, Türk toplumunda çok tartışılan ‘Bitkilerle Tedavi ve İlaç Etkileşimleri’ konusunda önemli bir bilimsel çalışmaya imza attı.

Gingko

Gingko biloba, gingko ağacının yapraklarından hazırlanır. Terpenoidler ve flavonoidler etken maddeleridir. Gingko biloba CYP4A3 enzim aktivasyonunu inhibe eder. CYPA4, CYP2C9, CYP2C19 ve CYP1A2 aktivite- sine indüktif etki yapar. Ayrıca P-glikoproteini inhibe ederek, ilaçların etkisini azaltabilir. Yang ve ark. ratlarda gingko ve soğan varlığında siklosporinin serum konsan- tarsyonunu azalttığını göstermişlerdir. Granger 2 vakada gingko kullanımıyla valproik asit düzeylerinde değişim olmadığını ancak 2 hafta içinde nöbetlerin geliştiğini bildirmiştir. Glukoz düşürücü ilaç olarak kullanılan tolbutamidin etkisi gingko kullananlarda artmaktadır Gingko, periferik vasküler hastalıklar, nörodejeneratif hastalıklar, tinnitus, vertigo, glokom, kognitif hastalıkların ve alzeheimerin tedavisinde kullanılır. Gingko, trombosit – aktive edici faktörü inhibe ederek kanamalara neden olmaktadır. Fransen ve ark.nın gingko ilobanın 3 tane sağlık yararı etkisi beyin ve periferal sirkülasyonu iyileştirme, ileri yaşa bağlı semptomları azaltma ve hafızayı düzeltme olarak sıralamışlardır.

Sarımsak

Sarımsak (Allium Sativum) kolesterol ve kan basın- cını düşürücü olarak yaygın kullanılan hem baharat hemde bitkisel destekdir. Sülfür içeriği bulunan allicin ve alliinden zengindir. Baharat olarak kullanıldığında aktif içeriüi göreceli olarak düşük olduğundan ilaçlarla herhangi bir etkileşime girmez. Ancak bitkisel ilaç satan yerlerde satılanlar daha yüksek düzeylerde akit yapılar içerir, buda ilaçlar ile kimyasal etkileşime girmesine yol açabilir. Sarımsak trombosit agregasyonunu inhibe edebilir buda warfarinle etkileşime girebileceğini göstermiştir. Cerrahi sonrası gelişen spontan kanamalar ile öncesinde ve sonrasında tüketilen sarımsak ile ilişkilendirildiği etkileşim mevcuttur. Saquinavir kullanan 10 sağlıklı gönüllüde sarımsağın etkileri araştırıldı. Saquinivirin hepatik CYP3A4 metabolizmasını indükleyerek ilacın plazma seviyesini düşürdüğü gösterildi. Belli peryotlarla 1200 mg sarımsak kullanan hastalarda serum konsantrasyonu %54’e düştü. 10 gün sonra serum konsantrasyonları bazal değerlerin %60-70’ine geri döndü.

Ne Yapmalı ?

Tüm dünyada birçok hasta, hastalıkların tedavisinde ve semptomların giderilmesinde bitkisel tedavileri kullan- maktadır. Bazı bitkisel ürünlerin tehlikeli yan etkileri olabilmektedir. Tıbbi tedavi alan hastaların bitkisel te- davi yöntemlerini uygulaması hastaların bilimsel kay- naklı tedavilerden yararlanma şansını azaltmakta veya kaybettirebilmektedir. Bitkisel ürünlerde farmakolojik bilgilerin yetersiz- liği, sağlık çalışanlarının bitki-ilaç etkileşimi yetersiz bilgiye sahip olması güvenilirlik ve yan etklerin tanım- lanmasını zorlaştırmaktadır. Tedavi de kullanılacak bitkilerden iyi sonuç alabil- mek için; doğru bitki olduğundan emin olunmalıdır. Ekstraksiyon yöntemler doğru yapılmalıdır, doğru sak- lanmalıdır. Bilmsel literatür değerlendirilerek doğru dozda alınmalıdır.

Kaynak: HORECA TREND, Bilim ve Sağlık Haber Ajansı

Tamamını Oku
Reklam
Yorum Yapın

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Meyveler

Kivinin Faydaları ve Sağlık İçin Önemi

Meyveler, sağlık için vazgeçilmez besinlerdir. Kivi de bu meyveler arasında hem lezzetiyle hem de “kivinin faydaları” ile öne çıkar.

Yayınlandı

on

Kivinin Faydaları ve Sağlık İçin Önemi | HORECA TREND

Sağlıklı bir yaşamın anahtarı dengeli beslenmedir. Dengeli beslenmede ise meyvelerin yeri oldukça büyüktür. Lezzetleriyle olduğu kadar sağlık faydalarıyla da ön plana çıkan meyvelerden biri de kividir. Peki, “kivinin faydaları” nelerdir? Bu makalede kiviyi yakından tanıyacağız.

Meyvelerin Genel Sağlık Faydaları

Meyveler, sağlıklı bir yaşamın temel taşlarından biridir. Vitamin, mineral ve lif bakımından zengin olan meyveler, vücudun günlük besin ihtiyaçlarını doğal yollarla karşılamaya yardımcı olur.

Düzenli meyve tüketimi, metabolizmayı hızlandırır, bağışıklık sistemini güçlendirir ve doğal enerji kaynağı olarak gün boyunca zindelik sağlar. Aynı zamanda güçlü birer antioksidan kaynağı olan meyveler, vücudu serbest radikallerin zararlı etkilerine karşı korur. Cilt sağlığından sindirime kadar pek çok alanda fayda sağlayan meyveler, sağlıklı beslenme ve dengeli diyet programlarının vazgeçilmez bir parçasıdır.

Kivi Nedir? Kivinin Faydaları Nelerdir?

Kivi, dışı tüylü kahverengi kabuklu, içi parlak yeşil renkli olan, eşsiz tat profiline sahip bir meyvedir. Tatlı ve hafif ekşi aroması sayesinde hem tek başına tüketilebilen hem de salatalardan tatlılara kadar birçok tarifte kullanılan çok yönlü bir meyvedir.

“Kivi nedir?” sorusunun yanıtı, sadece lezzetiyle değil, kökeniyle de ilgi çekicidir: Aslen Çin menşeli olan bu meyve, 20. yüzyılın başlarında Yeni Zelanda’da yetiştirilmeye başlanmış ve dünya genelinde tanınan “kivi” adını da buradan almıştır.

Günümüzde kivi, Akdeniz iklimi başta olmak üzere uygun bölgelerde yaygın olarak yetiştirilmekte ve besleyici değeriyle sofraların vazgeçilmezleri arasında yer almaktadır.

Kivinin faydaları konusunda bilgilndirme için, bir kutuda 4 kivi yer alan bir görsel.

Oldukça lezzetli bir meyve olan kivinin faydaları da oldukça fazla.

Kivinin Faydaları Nelerdir?

Kivi, yalnızca eşsiz tadıyla değil, sağlık üzerindeki çok yönlü faydalarıyla da dikkat çeken bir süper meyvedir. “Kivinin faydaları nelerdir?” sorusuna yanıt arayanlar için işte öne çıkan başlıklar:

C Vitamini Deposu

Kivi, portakal ve limondan bile daha yüksek miktarda C vitamini içerir. Bu sayede bağışıklık sistemini güçlendirir, vücudu hastalıklara karşı korur ve cilt sağlığını destekleyerek daha parlak bir görünüm kazandırır.

Sindirim Sistemine Destek

Kivi, “aktinidin” adı verilen doğal bir enzim içerir. Bu enzim, proteinlerin daha kolay sindirilmesine yardımcı olarak şişkinlik ve hazımsızlık gibi sorunların önüne geçer. Lif açısından da zengin olması, bağırsak sağlığını olumlu etkiler.

Kalp Dostu Meyve

Kivide bulunan çözünür lif ve antioksidanlar, kötü kolesterol (LDL) seviyelerini düşürmeye katkı sağlayabilir. Aynı zamanda kanın pıhtılaşmasını azaltarak kalp ve damar sağlığını korumaya yardımcı olur.

Doğal Enerji Kaynağı

İçeriğindeki doğal meyve şekerleri sayesinde kivi, gün içerisinde ihtiyaç duyulan enerjiyi doğal yollarla sağlar. Özellikle kahvaltı ve ara öğünlerde tercih edilen bir enerji meyvesidir.

Göz Sağlığını Destekler

Kivi, lutein ve zeaksantin gibi güçlü antioksidanları bünyesinde barındırır. Bu bileşenler, yaşa bağlı göz hastalıklarının önlenmesinde ve retina sağlığının korunmasında önemli rol oynar.

Uyku Kalitesini Artırabilir

Kivinin faydalarını sayarken uykuyu da atlamamak gerekiyor. Kivinin içerdiği serotonin ve antioksidanlar, uyku düzeni üzerinde olumlu etkiler gösterebilir. Araştırmalara göre, akşam saatlerinde tüketilen kivi, uykuya geçişi kolaylaştırabilir ve uyku kalitesini artırabilir.

Kivi Nasıl Tüketilmeli?

Kivi, farklı kullanım alanlarıyla mutfaklarda oldukça işlevsel bir meyvedir. Kivinin faydaları konusunda maksimum verim almak için bu meyveyi doğru türketmek de önemli. “Kivi nasıl tüketilmeli?” sorusuna verilebilecek ilk yanıt, elbette doğrudan kabuğu soyularak taze şekilde yenmesidir. Ancak kivi aynı zamanda smoothie tariflerinde, meyve salatalarında, yoğurtla birlikte ara öğünlerde ve hatta hafif tatlılarda da sıkça tercih edilir. Tatlı-ekşi aroması sayesinde hem sabah kahvaltılarında hem de gün içerisindeki atıştırmalıklarda rahatlıkla tüketilebilir.

En iyi lezzeti ve besin değerini almak için olgunlaşmış, hafif yumuşak kiviler tercih edilmelidir. Sert kiviler birkaç gün oda sıcaklığında bekletilerek doğal şekilde olgunlaştırılabilir.

Meyveler genel sağlık için vazgeçilmez birer besin grubudur ve kivi bu grupta, zengin C vitamini içeriği, sindirimi destekleyen enzimleri ve antioksidan yapısıyla ön plana çıkar. “Kivinin faydaları” arasında bağışıklık sistemini güçlendirmesi, enerji vermesi ve göz sağlığını desteklemesi yer alır. Günlük beslenme rutininize kiviyi dahil ederek hem lezzetli bir meyve tüketmiş olursunuz hem de vücudunuza çok yönlü bir sağlık katkısı sağlamış olursunuz.

 

Not: Sağlıklı beslenme kategorisinde daha fazla içerik için HORECA TREND’in “Sağlıklı Beslenme” kategorisini inceleyebilirsiniz.

 

Kaynak: HORECA TREND

Tamamını Oku

Meyveler

D Vitamini Hangi Gıdalarda Bulunur? Canan Karatay Açıkladı…

Prof. Dr. Canan Karatay, “Karatay Sözü” ismini verdiği YouTube kanalı üzerinden “KANDA D VİTAMİNİ DEĞERİ NE OLMALI? başlıklı bir video yayınladı. Karatay, D vitaminin bulunduğu meyve ve sebzeleri açıkladı…

Yayınlandı

on

D Vitamini Hangi Gıdalarda Bulunur? Canan Karatay Açıkladı… | HORECA TREND

Prof. Dr. Canan Karatay, D Vitamini hakkında önemli açıklamalarda bulundu.

D vitamini toksitesi diye bir şeyin hiçbir çalışmada görülmediğini açıklayan Prof. Dr. Canan Karatay, “D vitamini toksitesi diye bir şey görülmemiştir. Hiçbir çalışmada da gösterilmemiştir. Gün ışığından aldığımız gibi yiyecekler de çok önemli. Yiyecekler efendim. Hayvansal yağlar, iç organlarda da çok fazladır. Balıkta çok fazladır. Bunlar çok önemlidir. D vitamini aynı zamanda yağlarda da vardır. D vitamini yağda eriyen bir vitamindir. Yağsız yediğimiz zaman vitamini alsak bile hiçbir faydası yoktur. Onun için hakikaten sağlıklı tereyağı, köy tereyağı. Sağlıklı zeytinyağı ve omega3 mutlaka almamız lazım. Hakikaten yağı vücudumuza sokmamız lazım. Yalnız şunu da belirtmek istiyorum. Bilhassa yağ fazla olan kişilerde D vitamini yağı da eridiği için gidiyor. Yağ hücresine oturuyor. Yağ hücresinde oturduğu sürece de kanda dolaşım olmadığı için kesinlikle yükselmiyor. Ne kadar alırsanız alın, kilolu kişilerde yükselmiyor.” dedi

D Vitaminini Yükseltmek İçin İnsülin Direnci Kırılmalı

Kilolu kişilerde insülin direnci olduğunu dile getiren Prof. Dr. Canan Karatay, “Leptin direnci olan kişilerdir. İnsülin direncini de kırmak için düşük glisemik indeksli yiyecekler tüketeceğiz. Düşük glisemik indeksli dediğimiz yiyecekler. Bir şey yediğimiz zaman ağzımıza koyduğumuz zaman pankreasımızdan insülin salgılatmayan veya insülini az salgılatan yiyeceklere düşük indeksli yiyecekler diyoruz. Bunun başında proteinler geliyor. Sağlıklı doğal proteinler geliyor. Kırmızı et. Yağ sıfır glisemik indeksi, yumurta çok önemli. Yoğurt, tereyağı. Bütün bunlar sıfır. Tabii kompleks karbonhidratlardan da fasulye. Kuru fasulye çok önemli. Fındık, fıstık çok önemli. Ceviz çok önemli. Bütün bunların hakikaten glisemik indeksi düşük olduğu için insülin direncini kırar. İnsülin direnci kırılınca da vitamin değeri yavaş yavaş yükselmeye başlar. Yani bu bir bütün görüyorsunuz ki insülin direnci, leptin direnci, D vitamini azlığı, büyüme hormonu azlığı. Bütün bunlar hepsi interaktif şekilde birbiriyle alakalı, ilgili. Başta insülin direncini kırmamız lazım. Insülin direncini kırmamız için de yürümek çok önemli dans etmek çok önemli ve düşük glisemik indeksli yiyecekler yiyerek tok olarak dolaşmak çok önemli.” diye konuştu.

D Vitaminini Yüksek Tutmak İçin Spor Yapılmalı

Spor yapmanın vücuttaki d vitaminini yüksek tuttuğunu hatırlatan Prof. Dr. Canan Karatay şunları söyledi, “Yürümek çok önemli ama deli danalar gibi koşmak değil. Çünkü kilolu kişilerde veya zayıf kişilerde, devamlı koştuğumuz zaman bilin ki ileri yaşlarda dizlerde ağrı gelişiyor. Devamlı koştuğumuz zaman veya deli danalar gibi koştuğumuz zaman ağrılar oluyor, diz ağrıları oluyor. Adale ağrıları oluyor. Yaptığımız her sporda mikro yırtılmalar meydana gelir adalelerde. Bu adaleler ağrı yapar. Bu adalelerin tekrar yapılanması için vitamine ve kolesterole ihtiyaç vardır. Bunlardan korkmayacağız. En başta hepsini içeren kolajen. Kelle paça işe yarar. Çünkü kelle paçada hem mineraller, hem kolajen, hem de doğal yağı vardır. Vücudun yapılanması için gereken her türlü faktör onda bulunmaktadır. Kolesterolün yükselecek diye korkmayın. Kolesterol olmadan vücut toparlayamaz.”

 

Kaynak: HORECA TREND, Bilim ve Sağlık Haber Ajansı

Tamamını Oku

Meyveler

Mucizevi Doğal Hazine: Glutatyon Nedir?

Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Salim Balin glutatyon hakkında bilgiler sundu.

Yayınlandı

on

Mucizevi Doğal Hazine: Glutatyon Nedir? | HORECA TREND

İnsan vücudunda birçok hücre tarafından sentezlenen mucizevi bir doğal hazine olan glutatyon, son yıllarda adını sıkça duyuruyor. Glutatyonun sebep olduklarına bakıldığında vücudun temizlik görevlisi gibidir. Güçlü bir anti-oksidan kaynağı olan glutatyon, bir yandan bağışıklık sistemini güçlendirirken bir yandan da bedende biriken ağır metallerin, toksinlerin vücuttan atılmasını sağlıyor ve iltihaplanmanın önüne geçiyor.

Kontrol edilmediği takdirde glutatyon; oksidatif stres, diyabet, oto immun hastalıklar (Haşimato Hastalığı vs.), kanser, kardiyovasküler hastalık, Alzheimer, böbrek hastalığı ve daha fazlası dâhil olmak üzere çok sayıda sağlık sorununa ve kronik hastalığa sebep olabilmekte. Oksidatif stres ile aklınıza gelebilecek hemen hemen her hastalık arasında bir bağlantı mevcut. Düzenli yemek yapılan bir mutfakta temizlik ne kadar önemliyse hücrelerin temizliği için glutatyon o kadar önemlidir.

Yaşlandıkça vücudunuzun glutatyon üretme yeteneği azalır ve çeşitli hastalıklara ve sağlık sorunlarına karşı daha savunmasız bırakır. Alkol tüketimi, fast-food, junk-food beslenme alışkanlıkları glutatyon seviyelerini hızlıca düşürüyor.

Glutatyon: Mucizevi Doğal Hazine

Glutatyon Seviyesini Doğal Yollarla Artırmak Mümkün Mü?

Kükürt molekülleri içeren glutatyon, kükürt oranı yüksek yiyecekler yoluyla vücuttaki doğal üretimini artırmaya yardımcı olabilir.

Lahana, karnabahar, turp, sarımsak, soğan, yumurta, kuşkonmaz, avokado, ıspanak, bamya, karnabahar, domates, havuç, brüksel lahanası, pırasa, kabak, maydanoz, kırmızı pancar, zerdeçal, tarçın, kakule, keten tohumu, deniz yosunu ve kimyon gibi besinlerin bir kısmı üretimini desteklerken bir kısmı da glutatyon kaynağı açısından zengindir. Bu besin çeşitliliğini sofralarınızdan eksik etmemeni gerektiğini vurgulayan Op. Dr. Salim Balin, “Yetersiz uyku glutatyon seviyelerini olumsuz etkiler. Düzenli olarak yeterince dinlenmek seviyelerin artmasına yardımcı olabilir. Ayrıca yapılan çalışmalarda orta yoğunlukta (günlük 30 dakika tempolu yürüyüşler) egzersizlerin de glutatyon seviyelerine olumlu katkı sağladığı görülmüştür.” tavsiyelerinde bulundu.

Damar Yolundan Glutatyon Tedavisi

Özellikle bazı hastalıklarda süreci keskin bir şekilde yönetmek ve tersine çevirmek için damardan glutatyon desteği alınabileceğini belirten Op. Dr. Balin, “Bu hastalıkların başında şeker hastalığı, parkinson ve alzheimer hastalıkları, Haşimato hastalığı, karaciğer yağlanması gibi durumlarda iv (damardan) alınabilir.” şeklinde konuştu.

Mucizevi Doğal Hazine

Glutatyon artışı için en etkili yöntemin, damar yoluyla tedavisini almak olduğunu dile getiren Balin, “Çünkü ağız yoluyla alınan takviyeler, yeterince işe yaramıyor. Damar yolu takviyesi alırken mutlaka güvenilir merkezlerden almanızı ve Eczacı odaları vasıtasıyla getirtilen glutatyonların kullanıldığına emin olmalısınız. Merdiven altı tabir edilen yerlerde kaynağı belli olmayan ilaçlar kullanılıyor. Bunlardan kesinlikle uzak durulmalı ve uzman bir hekim kontrolünde damardan tedavisi alınmalı.” ifadelerine yer verdi.

 

Kaynak: HORECA TREND, Bilim ve Sağlık Haber Ajansı

Tamamını Oku

Popüler Haberler

Copyright © 2025 Orbis Medya Bilgi ve İletişim Teknolojileri Ltd. Şti. Her hakkı saklıdır. Web sitemizdeki haber, makale ve içeriklerin her hakkı saklıdır.
İçeriklerimizin izinsiz kullanımı halinde yasal işlem başlatılacaktır.