“Türk Kahvesi Sağlığa Zararlı Değil, Yararlı” | HORECA TREND
Takip edin!

Sağlıklı Beslenme

“Türk Kahvesi Sağlığa Zararlı Değil, Yararlı”

Yayınlandı

on

Kahvenin yararlarını ortaya çıkaran araştırmalara alışkınız ancak son günlerde Türk kahvesinin zararlı olduğunu iddia eden bir araştırma da yayınlandı ve haberlere konu oldu. İstanbul Okan Üniversitesi Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölüm Başkanı, gıda mühendisi Doç. Dr. İlkay Gök bu araştırmaya karşı çıktı.

“Türk kahvesinin, son yıllarda insan sağlığı üzerinde önemli faydaları olduğu keşfedilmeye başlandı. Oysa bir araştırmaya dayanarak hazırlanan haberlerde, Türk kahvesi gibi süzülmeden hazırlanan demleme yöntemlerinde kahveol ve kafestolün yüksek miktarda olduğu ve bu iki bileşenin kolesterolümüzü yükselterek sağlığımıza zararlı olduğu iddia edildi. Söz konusu araştırmada 2000 öncesi yapılan basit düzeydeki çalışmaların sonuçları kullanılıyor. Halbuki bu tarz eski araştırmaların, artık geçerliliğini yitirdiği güncel çalışmalarla kanıtlandı” dedi.

Doç. Dr. İlkay Gök, İstanbul Okan Üniversitesi Gastronomi Yüksek Lisans tez öğrencileriyle Türk kahvesi ve filtre kahvenin toplam antioksidan kapasitesi, fenolik bileşenleri ve duyusal analizi ile ilgili deneysel bir araştırmayı tamamladıklarını aktardı: “Yakında yayınlayacağımız araştırmada Türk kahvesinin daha yüksek antioksidan ve fenolik bileşene sahip olduğunu belirledik. Yani Türk kahvesi tüketmek sağlığımızı destekliyor.”

Doç. Dr. İlkay Gök, açıklamasına şöyle devam etti: “2000 öncesi eski birkaç çalışmada, filtre kağıdından geçirilmeden hazırlanan Türk kahvesi veya “French press” kahvede, yüksek miktarda kafestol ve kahveol bulunduğu ve bu nedenle trigliserid ve LDL kolesterol seviyesini artırabildiği ihtimalinden yola çıkarak zararlıdır açıklamaları yapıldı. Bu açıklamalar yeni çalışma sonuçlarında yer almıyor. Aksine bu iki bileşenin, demleme tekniklerine bağlı olarak sağlığa faydalarını açıklayan çok daha fazla yeni bilimsel çalışma var. Yeni araştırmalar kafestol ve kahveolün antioksidan özelliği, anti-inflamatuar etkisi, kanser ve toksik maddelere karşı koruyucu etkileri olduğunu gösteriyor.

“Günlük 2-3 Fincan Kahve Tüketimi Depresyonla Savaşmaya Yardımcı”

Yapılan araştırmalarda kahvenin dört ana bileşeni olan kafein, klorojenik asit, kafestol ve kahveolün sağlık açısından önemli etkileri tespit edildi. Araştırma sonuçlarına göre günlük 2-3 fincan kahve tüketiminin güvenli olduğu, kahvenin metabolik ve mental sağlığı destekleyici, keyif verici ve uyanıklık artırıcı, yüksek tansiyon ve depresyonla savaşmaya yardımcı, tip2 diyabet, alzheimer ve Parkinson hastalıkları gibi bazı kronik hastalıkları, karaciğer kanseri gibi bazı kanser türlerini ve kardiyovasküler hastalıklar gibi dejenaratif hastalıkları önleyebileceği belirtildi.”

Kaynak: HORECA TREND ve İstanbul Okan Üniversitesi Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölümü

Devamını Oku
Reklam
Yorum Yapmak İçin Tıklayın

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Sağlıklı Beslenme

Şeker Hastalığı (Diyabet) Belirtileri ve Kan Şekeri Kontrol Yöntemleri

Şeker hastalığı, diğer adıyla diyabet, günümüzde giderek yaygınlaşan kronik bir metabolizma hastalığıdır.

Yayınlandı

on

Yazar:

Şeker hastalığı, diğer adıyla diyabet, günümüzde giderek yaygınlaşan kronik bir metabolizma hastalığıdır.

Pankreasın yeterli miktarda insülin üretememesi veya vücudun ürettiği insülini etkili bir şekilde kullanamaması sonucu ortaya çıkan diyabet, kan şekeri seviyelerinin kontrolsüz bir şekilde yükselmesine neden olur. Batıgöz Sağlık Grubu Balçova İzmir Şubesi’nde görev yapan İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Füsun Özkutucu, diyabetin erken teşhisi ve etkili yönetiminin yaşam kalitesi üzerindeki önemine dikkat çekiyor.

Diyabet Belirtilerine Dikkat!

Dr. Özkutucu, diyabetin belirtilerinin genellikle sinsi bir şekilde ilerlediğini ve bu nedenle tanı konulmasının gecikebildiğini belirtiyor. Diyabetin en sık görülen belirtileri arasında aşırı susama, sık idrara çıkma, açıklanamayan kilo kaybı, yorgunluk ve halsizlik yer alıyor. Bunun yanı sıra, genital bölgede kaşıntı, kesik ve yaraların geç iyileşmesi, bulanık görme gibi şikayetler de şeker hastalığının habercisi olabilir. Dr. Özkutucu, bu belirtilerden bir veya birkaçını yaşayan bireylerin vakit kaybetmeden bir sağlık uzmanına başvurmasının önemini vurguluyor.

Diyabet Türleri Nelerdir?

Dr. Özkutucu, diyabetin farklı mekanizmalarla ortaya çıkan çeşitli türleri olduğunu belirtiyor:

  • Tip 1 Diyabet: Genellikle genç yaşlarda ortaya çıkan ve insülin hormonunun mutlak eksikliğiyle karakterize edilen bir diyabet türüdür. Tip 1 diyabet hastalarının yaşam boyu insülin tedavisi alması gerekir.
  • Tip 2 Diyabet: Daha yaygın görülen bu tür, insülin direnciyle karakterizedir. Çoğunlukla yetişkinlerde görülmekle birlikte, günümüzde obezite oranlarındaki artışla birlikte genç yaşlarda da ortaya çıkmaktadır.
  • Gebelik Diyabeti: Hamilelik sırasında hormonların etkisiyle gelişen geçici diyabet türüdür. Doğumdan sonra genellikle kaybolsa da, ileride Tip 2 diyabete yakalanma riskini artırır.

Tedavide Disiplin Şart

Diyabet tedavisinde temel amacın kan şekerini kontrol altına almak olduğunu belirten Dr. Özkutucu, bireysel tedavi planlarının bu süreçte kritik öneme sahip olduğunu ifade ediyor. Tip 1 diyabet hastaları için insülin tedavisinin zorunlu olduğunu vurgulayan Dr. Özkutucu, Tip 2 diyabet hastalarında ise yaşam tarzı değişikliklerinin öncelikli tedavi yöntemi olduğunu söylüyor. Sağlıklı bir beslenme planı oluşturulması, düzenli egzersiz yapılması ve gerektiğinde ilaç tedavisinin eklenmesiyle diyabetin etkili bir şekilde yönetilebileceğini ifade ediyor.

Hastalığın Yönetimi ve Takibi

Dr. Özkutucu, diyabetin disiplin ve kararlılık gerektiren bir hastalık olduğunu belirtiyor. Hastaların, hastalık belirtilerini tanıması, dengeli bir beslenme düzeni oluşturması ve düzenli kontrollerle tedavi sürecine uyum sağlaması gerektiğinin altını çiziyor. Ayrıca, diyabetin uzun vadeli komplikasyonlarından korunmak için uzman hekimlerin yönlendirmelerine sıkı bir şekilde uyulması gerektiğini söylüyor. Diyabetle ilgili şüpheleriniz varsa ya da düzenli bir kontrol yaptırmak istiyorsanız, uzman bir hekimle görüşmeyi ihmal etmeyin.

Kaynak: HORECA TREND ve Bilim ve Sağlık Haber Ajansı

Devamını Oku

Sağlıklı Beslenme

Beslenme ve Bağırsak Sağlığı Neden Önemli?

Bağırsak sağlığı tüm vücut sağlığımızı ilgileniyor? Peki beyin ve bağırsak sağlığının birbiri ile ilişkili olduğunu biliyor muydunuz?

Yayınlandı

on

Yazar:

Bağırsak sağlığı tüm vücut sağlığımızı ilgileniyor. Peki beyin ve bağırsak sağlığının birbiri ile ilişkili olduğunu biliyor muydunuz?

Son yıllarda yapılan bilimsel araştırmalar, insan sağlığına dair bildiklerimizi kökten değiştiren bir gerçeği ortaya koydu. Beyin ve bağırsakların, birbiriyle sürekli iletişim halinde olan ve birbirini etkileyen organlar olduğunu öğrendik. “İkinci beyin” olarak adlandırılan bağırsaklarımız, yalnızca sindirim sistemi için değil, zihinsel sağlığımız için de kritik bir rol oynuyor. Beyin ve bağırsak arasındaki bu çift yönlü iletişim, bağışıklık sisteminden ruh haline, stres yönetiminden genel enerji seviyelerine kadar birçok faktörü etkiliyor.

Bağırsak ve Beyin Arası İlişki

Acıbadem LifeClub Sağlıklı Yaşam Hizmetleri’nden Uzm. Dr. İrem Önlen, beyin ve bağırsak arasındaki ilişki hakkında şunları söyledi: “Bu ifadeyi son zamanlarda çok sık duyuyoruz. Bunun sebebi bağırsakların hormonal aktiviteyle ve sinir sistemi ile yakından etkileşim ve iletişim halinde olmasıdır. Sağlıklı bir bağırsakta mutluluk hormonu denilen “Serotonin”nin %90’ ı üretilir. “Gaba” adı verilen sakinleştirici nörotransmitterin önemli bir kısmı sağlıklı bir bağırsaktaki bakteriler tarafından üretilir. Elbette bu nörotransmitterlerin sempatik ve parasempatik sinir ağları aracılığıyla beynimizle bulunduğu etkileşimin ruh halimizle ilişkisi halen net olarak ortaya konulamamış bir araştırma konusudur.”

Bağırsak Mikrobiyomu Nedir?

Bağırsak florasının yenidoğan döneminde oluştuğunu belirten Uzm. Dr. İrem Önlen, “Sindirim kanalı yüzeyi 250- 400 m2 yani bir tenis sahası kadar bir alandan oluşmaktadır. İnsan vücudunun yaklaşık 2 m2’si deri ile 400 m2’si mukozal yüzey ile kaplıdır. Deri ve mukozal yüzeylerde (İntestinal sistemde, deride, ürogenital sistemde, ağız ve burun boşluklarında) yaşayan bakteri sayısı insanın kendi hücrelerinden daha fazladır. Gastrointestinal Sistemin (GİS) normal florası doğumda sterilken, yenidoğan döneminde kazanılmaktadır. Annenin aldığı besinler, probiyotik alıp almaması, doğum şekli (vajinal veya cerrahi), gebelik yaşı, bebeğin beslenme şekli (anne sütü veya mama) gibi etkenlerle bu flora oluşmaktadır” dedi.

Stres Bağırsakları Nasıl etkiler?

Acıbadem LifeClub hekimlerinden Uzm. Dr. İrem Önlen, stresin vücudu fiziksel, duygusal ve zihinsel olarak etkileyen biyolojik bir yanıt mekanizması olduğunun altını çizdi: “Stresin, bağırsak mikrobiyotasının yapısını ve aktivitesini düzenlediği birkaç yol açıklanmıştır. Özellikle, katekolaminler ve diğer nöroendokrin hormonlar doğrudan mikrobiyal büyümeyi düzenler ve strese yanıt olarak GI yolundaki bağırsak hücreleri tarafından salgılanır. Ek olarak, vagus siniri ve enterik sinir sistemi aracılığıyla sinyalleşmede stres kaynaklı değişiklikler bağırsak hareketliliğini değiştirir ve sindirim aktivitesini azaltır, muhtemelen GI yolundaki fiziksel kuvvetleri düzenleyerek ve substrat bulunabilirliğini değiştirerek bağırsak mikrobiyotasını etkiler. Kan, özellikle şiddetli egzersiz ve ısı stresine yanıt olarak, stres tepkisi sırasında bağırsaklardan uzağa yönlendirilir ve bu da bağırsak mukozasının oksijenasyonunu değiştiren ve oksidatif stres ve inflamasyon yaratabilen bir hipoperfüzyon, iskemi ve reperfüzyon döngüsünü başlatabilir. Stres, kaç ya da savaş mekanizmasını tetikleyerek sempatik sinir sistemini aktivite eder; adrenalin ve kortizol hormonlarını artırır. Bağırsak hareketlerini etkiler, mide asidini artırarak reflü ve mide yanmasına dolayısıyla ülsere neden olur. Böylelikle vücutta inflamasyona neden olarak mikrobiyomun bozulmasına, faydalı bakterileri azaltarak zararlı olanların çoğalmasına neden olur.”

Bağırsak Florası Stresi Nasıl Tetikler?

Bağırsak florasının da stresi önemli ölçüde etkilediğine dikkat çeken Uzm. Dr. Önlen, sözlerini şöyle noktaladı: “Bağırsaktaki sağlıklı mikrobiyom azaldığında beyin stresli durumlara daha duyarlı hale gelir. Özellikle Lactobasillerin ve bifidobacterium gibi bakterilerin azalması stresin artmasına katkıda bulunabilir. Zararlı bakterilerin fazlalaşmasıyla üretilen toksinler beyinde stres tepkilerini artırabilir, böylelikle anksiyete, öfke, panik atak, depresyon gibi duygu durumlarını daha sık yaşamaya başlarız. Bağırsak mikrobiyotasının hem kısa hem de uzun vadede strese verdiği tepkinin, hem sağlığı geliştirici (soğuk maruziyetiyle), hem sağlığı bozucu (psikolojik stres, sirkadiyen bozulma ve yüksek irtifayla) veya her ikisi (fiziksel aktivite ve diyetle) de olabileceğini göstermektedir. Bunun anlamı bağırsak mikrobiyotasının olumsuz stresle ilişkili sağlık sonuçlarına katkıda bulunan bir faktör olabileceği, ancak aynı zamanda konakçı stres tepkisini olumlu şekilde düzenlemek için bir araç da sağlayabileceğidir. Probiyotik ve prebiyotik besinler tüketmek, gerekmedikçe antibiyotik kullanmamak, stres regülasyonu sağlayacak aktivitelerde bulunmak, doğru nefes almak gibi yöntemlerle bağırsak sağlığımızı koruyabiliriz”

Kaynak: HORECA TREND ve Bilim ve Sağlık Haber Ajansı

Devamını Oku

Sağlıklı Beslenme

CHP’li Ali Gökçek: Alkol Sahte, Facia Gerçek

CHP İstanbul Milletvekili ve KİT Komisyonu üyesi Ali Gökçek, Son 48 saatte 23 kişinin sahte içki sebebiyle hayatını kaybetmesi üzerine İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’ya bir soru önergesi yönelterek konuya dikkat çekti.

Yayınlandı

on

Yazar:

CHP İstanbul Milletvekili ve KİT Komisyonu üyesi Ali Gökçek, Son 48 saatte 23 kişinin sahte içki sebebiyle hayatını kaybetmesi üzerine İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’ya bir soru önergesi yönelterek konuya dikkat çekti.

CHP’li Gökçek, açıklamasında şu ifadelere yer verdi:

“Son aylarda, başta İstanbul olmak üzere, ülke genelinde sahte alkollü içeceklerden kaynaklı ölümlerde tehlikeli bir artış yaşanmaktadır. Denetimlerin yetersizliği, kaçakçılıkla mücadelenin gerektiği gibi gerçekleştirilmemesi, yüksek vergi oranları, ortaya çıkan fahiş fiyatlama vatandaşların sağlığını tehdit eden yöntemlerin hayata geçirilmesine sebep olmaktadır. Ortaya çıkan vahim tablonun son yansıması ise son 48 saatte toplam 66 alkol zehirlenmesi vakası sonucunda zehirlenenlerden 23’ünün vefat etmesi ve onlarca kişinin hastanelerde tedaviye alınması ile İstanbul’da görülmüştür”.

Sahte içki konusunun bir halk sağlığı sorununa dönüştüğünü belirten CHP’li Gökçek, Bakan Yerlikaya’ya aşağıdaki soruları yöneltti:

  • Sahte alkollü içecek üretimini ve dağıtımını önlemek için son 1 yılda İstanbul ilinde ve ülke genelinde gerçekleştirilen operasyon sayısı ve bu operasyonlarda ele geçirilen kaçak içki miktarı nedir?
  • Sahte alkollü içecekler konusunda halkı bilinçlendirici ne gibi çalışmalar yapmayı düşünüyorsunuz?
  • Son 1 yılda sahte alkollü içecek tüketimi sebebiyle hayatını kaybeden vatandaşlarımızın sayısı kaçtır?
  • Vatandaşları ucuz alternatif aramaya sevk eden yüksek vergileme konusunda bir adım atmayı düşünüyor musunuz?

Kaynak: HORECA TREND ve Bilim ve Sağlık Haber Ajansı

Devamını Oku

Popüler Haberler

Copyright © 2024 Orbis Medya Bilgi ve İletişim Teknolojileri Ltd. Şti. Her hakkı saklıdır. Web sitemizdeki haber, makale ve içeriklerin her hakkı saklıdır.
İçeriklerimizin izinsiz kullanımı halinde yasal işlem başlatılacaktır.