Glütensiz diyet, glüten içermeyen gıdaların tüketilmesi üzerine kurulu bir beslenme düzenidir. Glüten, buğday, arpa ve çavdar gibi tahıllarda bulunan bir protein çeşididir. Çölyak hastalığı, glüten duyarlılığı, buğday alerjisi gibi glütene karşı sağlık sorunları olan bireyler için glütensiz diyet hayati önem taşır.
Glütene bağlı sağlık sorunlarının iyileştirilmesi
Sindirim sisteminin düzenlenmesi
Enerji seviyelerinin artırılması
Glütensiz diyet uygularken, glüten içeren tahılların tüketiminden kaçınılmalı ve glütensiz alternatiflere yönelik tercihler yapılmalıdır. Glütensiz diyetin temel gıdaları arasında pirinç, mısır, kinoa, patates gibi glüten içermeyen tahıllar; meyve ve sebzeler; et, balık ve tavuk gibi protein kaynakları; süt ürünleri ve yemişler bulunur.
Glütensiz diyet, özellikle başlangıçta zorlayıcı olabilir. Glüten içeren gıdalardan kaçınmak, etiket okuma alışkanlığı gerektirir. Ayrıca, glütensiz gıdalar genellikle daha pahalı olabilir ve ulaşılabilirlik sorunları yaşanabilir.
Etiket okuma: Glüten içeren bileşenleri tanımak ve gıda etiketlerini dikkatlice okumak önemlidir.
Doğal glütensiz gıdaları tercih etme: İşlenmiş glütensiz ürünler yerine, doğal olarak glüten içermeyen meyve, sebzeler, et ve süt ürünleri gibi gıdaları tercih edin.
Yemek pişirme: Evde glütensiz yemek pişirmek, hem maliyetleri düşürebilir hem de glüten kontaminasyonu riskini azaltabilir.
Buğdaysız Yaşam: Glütensiz Diyetin Faydaları
Glütensiz diyet, buğday, arpa, çavdar ve yulaf gibi glüten içeren tahılların tüketiminden kaçınılmasını içeren bir beslenme planıdır. Glüten, bu tahıllarda bulunan bir protein türüdür ve bazı insanlar için sindirim sorunlarına neden olabilir. Glütensiz diyet, özellikle Çölyak hastalığı, glüten hassasiyeti ve buğday alerjisi olan kişiler için önerilmektedir.
Glütensiz diyetin birçok faydası bulunmaktadır:
Sindirim sistemi sağlığının iyileştirilmesi: Glüten, bazı bireylerde sindirim sorunlarına yol açabilir. Bu diyet, sindirim rahatsızlıklarının azaltılmasına yardımcı olur.
Enerji seviyelerinde artış: Glütensiz beslenme, glüten intoleransı olan kişilerde enerji seviyelerini artırabilir.
İltihabın azalması: Glütensiz diyet, iltihabı azaltmaya ve otomatik hastalıkların belirtilerini hafifletmeye yardımcı olabilir.
Kilo vermede yardımcı olabilir: Sağlıklı bir şekilde yapıldığında, glütensiz diyet kilo verme hedeflerine ulaşmada yardımcı olabilir.
Alışveriş ve Yemek Pişirme: Glütensiz Diyet İçin Pratik İpuçları
Glütensiz diyet, buğday, arpa ve çavdar gibi glüten içeren tahılların tüketimini kısıtlayan veya tamamen dışlayan bir beslenme planıdır. Bu diyet genellikle çölyak hastalığı, glüten intoleransı veya glüten hassasiyeti olan kişiler tarafından benimsenir.
Etiket Okuma: Ürün etiketlerini dikkatlice okuyun. ‘Glütensiz’ ibaresi taşıyan ürünler güvenilir seçeneklerdir.
Doğal Glütensiz Gıdalar: Meyve, sebze, et, balık ve yumurta gibi doğal glütensiz gıdaları tercih edin.
Özel Glütensiz Ürünler: Glütensiz makarna, ekmek ve un gibi özel ürünleri tercih edebilirsiniz, ancak fiyatları daha yüksek olabilir.
Çapraz Bulaşmayı Önleyin: Glütensiz yiyecekleri hazırlarken, glüten içeren yiyeceklerle çapraz bulaşmayı önlemek için ayrı mutfak gereçleri kullanın.
Glütensiz Un Karışımları: Glütensiz yemek pişirirken, çeşitli glütensiz unlar (örneğin, pirinç unu, mısır unu) kullanarak lezzetli ve besleyici tarifler oluşturabilirsiniz.
Yaratıcı Olun: Glütensiz diyet sınırlamalarını bir fırsat olarak görün ve yeni tarifler deneyin. Örneğin, sebzeleri farklı şekillerde kullanarak veya glütensiz tahıllarla deneysel yemekler hazırlayarak.
Glütensiz Tariflerle Lezzetli Yemekler Yapın
Glütensiz diyet, özellikle çölyak hastalığı olan bireyler için hayati bir öneme sahiptir. Glüten, buğday, arpa ve çavdar gibi tahıllarda bulunan bir protein türüdür. Çölyak hastaları glüteni sindiremezler ve bu durum sindirim sistemi üzerinde ciddi sorunlara yol açabilir. Ancak glütensiz diyet sadece çölyak hastaları için değil, glüten intoleransı olanlar ve daha sağlıklı seçimler yapmak isteyen bireyler için de popüler bir seçenektir.
Reklam
Glütensiz diyet uygulayanlar için yemek yapmak başlangıçta zorlayıcı görünebilir; fakat birçok lezzetli ve besleyici glütensiz tarif bulunmaktadır. İşte bazı örnekler:
Glütensiz Ekmek: Glütensiz un kullanarak yapılan ekmek, sandviçler için mükemmel bir alternatiftir.
Glütensiz Makarna: Pirinç veya mısır unundan yapılan glütensiz makarnalar, makarna ihtiyacınızı karşılar.
Glütensiz Tatlılar: Badem unu veya hindistancevizi unu gibi alternatif unlar kullanarak hazırlanan tatlılar, her yemeğin sonunda tatmin edici bir lezzet sunar.
Glütensiz tarifler, sağlık ve lezzet açısından zengin alternatifler sunar. Doğru malzemelerle, glütensiz yemekler de en az glüten içeren yemekler kadar lezzetli olabilir.
Kaynak:HORECA TREND, Bilim ve Sağlık Haberleri Ajansı
D Vitamini Hangi Gıdalarda Bulunur? Canan Karatay Açıkladı…
Prof. Dr. Canan Karatay, “Karatay Sözü” ismini verdiği YouTube kanalı üzerinden “KANDA D VİTAMİNİ DEĞERİ NE OLMALI? başlıklı bir video yayınladı. Karatay, D vitaminin bulunduğu meyve ve sebzeleri açıkladı…
Prof. Dr. Canan Karatay, D Vitamini hakkında önemli açıklamalarda bulundu.
D vitamini toksitesi diye bir şeyin hiçbir çalışmada görülmediğini açıklayan Prof. Dr. Canan Karatay, “D vitamini toksitesi diye bir şey görülmemiştir. Hiçbir çalışmada da gösterilmemiştir. Gün ışığından aldığımız gibi yiyecekler de çok önemli. Yiyecekler efendim. Hayvansal yağlar, iç organlarda da çok fazladır. Balıkta çok fazladır. Bunlar çok önemlidir. D vitamini aynı zamanda yağlarda da vardır. D vitamini yağda eriyen bir vitamindir. Yağsız yediğimiz zaman vitamini alsak bile hiçbir faydası yoktur. Onun için hakikaten sağlıklı tereyağı, köy tereyağı. Sağlıklı zeytinyağı ve omega3 mutlaka almamız lazım. Hakikaten yağı vücudumuza sokmamız lazım. Yalnız şunu da belirtmek istiyorum. Bilhassa yağ fazla olan kişilerde D vitamini yağı da eridiği için gidiyor. Yağ hücresine oturuyor. Yağ hücresinde oturduğu sürece de kanda dolaşım olmadığı için kesinlikle yükselmiyor. Ne kadar alırsanız alın, kilolu kişilerde yükselmiyor.” dedi
D Vitaminini Yükseltmek İçin İnsülin Direnci Kırılmalı
Kilolu kişilerde insülin direnci olduğunu dile getiren Prof. Dr. Canan Karatay, “Leptin direnci olan kişilerdir. İnsülin direncini de kırmak için düşük glisemik indeksli yiyecekler tüketeceğiz. Düşük glisemik indeksli dediğimiz yiyecekler. Bir şey yediğimiz zaman ağzımıza koyduğumuz zaman pankreasımızdan insülin salgılatmayan veya insülini az salgılatan yiyeceklere düşük indeksli yiyecekler diyoruz. Bunun başında proteinler geliyor. Sağlıklı doğal proteinler geliyor. Kırmızı et. Yağ sıfır glisemik indeksi, yumurta çok önemli. Yoğurt, tereyağı. Bütün bunlar sıfır. Tabii kompleks karbonhidratlardan da fasulye. Kuru fasulye çok önemli. Fındık, fıstık çok önemli. Ceviz çok önemli. Bütün bunların hakikaten glisemik indeksi düşük olduğu için insülin direncini kırar. İnsülin direnci kırılınca da vitamin değeri yavaş yavaş yükselmeye başlar. Yani bu bir bütün görüyorsunuz ki insülin direnci, leptin direnci, D vitamini azlığı, büyüme hormonu azlığı. Bütün bunlar hepsi interaktif şekilde birbiriyle alakalı, ilgili. Başta insülin direncini kırmamız lazım. Insülin direncini kırmamız için de yürümek çok önemli dans etmek çok önemli ve düşük glisemik indeksli yiyecekler yiyerek tok olarak dolaşmak çok önemli.” diye konuştu.
D Vitaminini Yüksek Tutmak İçin Spor Yapılmalı
Spor yapmanın vücuttaki d vitaminini yüksek tuttuğunu hatırlatan Prof. Dr. Canan Karatay şunları söyledi, “Yürümek çok önemli ama deli danalar gibi koşmak değil. Çünkü kilolu kişilerde veya zayıf kişilerde, devamlı koştuğumuz zaman bilin ki ileri yaşlarda dizlerde ağrı gelişiyor. Devamlı koştuğumuz zaman veya deli danalar gibi koştuğumuz zaman ağrılar oluyor, diz ağrıları oluyor. Adale ağrıları oluyor. Yaptığımız her sporda mikro yırtılmalar meydana gelir adalelerde. Bu adaleler ağrı yapar. Bu adalelerin tekrar yapılanması için vitamine ve kolesterole ihtiyaç vardır. Bunlardan korkmayacağız. En başta hepsini içeren kolajen. Kelle paça işe yarar. Çünkü kelle paçada hem mineraller, hem kolajen, hem de doğal yağı vardır. Vücudun yapılanması için gereken her türlü faktör onda bulunmaktadır. Kolesterolün yükselecek diye korkmayın. Kolesterol olmadan vücut toparlayamaz.”
Reklam
Kaynak: HORECA TREND, Bilim ve Sağlık Haber Ajansı
İnsan vücudunda birçok hücre tarafından sentezlenen mucizevi bir doğal hazine olan glutatyon, son yıllarda adını sıkça duyuruyor. Glutatyonun sebep olduklarına bakıldığında vücudun temizlik görevlisi gibidir. Güçlü bir anti-oksidan kaynağı olan glutatyon, bir yandan bağışıklık sistemini güçlendirirken bir yandan da bedende biriken ağır metallerin, toksinlerin vücuttan atılmasını sağlıyor ve iltihaplanmanın önüne geçiyor.
Kontrol edilmediği takdirde glutatyon; oksidatif stres, diyabet, oto immun hastalıklar (Haşimato Hastalığı vs.), kanser, kardiyovasküler hastalık, Alzheimer, böbrek hastalığı ve daha fazlası dâhil olmak üzere çok sayıda sağlık sorununa ve kronik hastalığa sebep olabilmekte. Oksidatif stres ile aklınıza gelebilecek hemen hemen her hastalık arasında bir bağlantı mevcut. Düzenli yemek yapılan bir mutfakta temizlik ne kadar önemliyse hücrelerin temizliği için glutatyon o kadar önemlidir.
Yaşlandıkça vücudunuzun glutatyon üretme yeteneği azalır ve çeşitli hastalıklara ve sağlık sorunlarına karşı daha savunmasız bırakır. Alkol tüketimi, fast-food, junk-food beslenme alışkanlıkları glutatyon seviyelerini hızlıca düşürüyor.
Glutatyon Seviyesini Doğal Yollarla Artırmak Mümkün Mü?
Kükürt molekülleri içeren glutatyon, kükürt oranı yüksek yiyecekler yoluyla vücuttaki doğal üretimini artırmaya yardımcı olabilir.
Lahana, karnabahar, turp, sarımsak, soğan, yumurta, kuşkonmaz, avokado, ıspanak, bamya, karnabahar, domates, havuç, brüksel lahanası, pırasa, kabak, maydanoz, kırmızı pancar, zerdeçal, tarçın, kakule, keten tohumu, deniz yosunu ve kimyon gibi besinlerin bir kısmı üretimini desteklerken bir kısmı da glutatyon kaynağı açısından zengindir. Bu besin çeşitliliğini sofralarınızdan eksik etmemeni gerektiğini vurgulayan Op. Dr. Salim Balin, “Yetersiz uyku glutatyon seviyelerini olumsuz etkiler. Düzenli olarak yeterince dinlenmek seviyelerin artmasına yardımcı olabilir. Ayrıca yapılan çalışmalarda orta yoğunlukta (günlük 30 dakika tempolu yürüyüşler) egzersizlerin de glutatyon seviyelerine olumlu katkı sağladığı görülmüştür.” tavsiyelerinde bulundu.
Damar Yolundan Glutatyon Tedavisi
Reklam
Özellikle bazı hastalıklarda süreci keskin bir şekilde yönetmek ve tersine çevirmek için damardan glutatyon desteği alınabileceğini belirten Op. Dr. Balin, “Bu hastalıkların başında şeker hastalığı, parkinson ve alzheimer hastalıkları, Haşimato hastalığı, karaciğer yağlanması gibi durumlarda iv (damardan) alınabilir.” şeklinde konuştu.
Glutatyon artışı için en etkili yöntemin, damar yoluyla tedavisini almak olduğunu dile getiren Balin, “Çünkü ağız yoluyla alınan takviyeler, yeterince işe yaramıyor. Damar yolu takviyesi alırken mutlaka güvenilir merkezlerden almanızı ve Eczacı odaları vasıtasıyla getirtilen glutatyonların kullanıldığına emin olmalısınız. Merdiven altı tabir edilen yerlerde kaynağı belli olmayan ilaçlar kullanılıyor. Bunlardan kesinlikle uzak durulmalı ve uzman bir hekim kontrolünde damardan tedavisi alınmalı.” ifadelerine yer verdi.
Kaynak: HORECA TREND, Bilim ve Sağlık Haber Ajansı
Kilo vermeye yardımcı gıdaları Youtube videosunda derleyen Prof. Dr. Yavuz Yörükoğlu, 8 gıda önerisi sundu.
Genetik ve metobolizmanın yalnızca %10 etkilediği kilo vermede, yaşam tarzı ve beslenme alışkanlıkları çok büyük önem taşır. Hareketli olmanın yanı sıra önemli olan sadece tüketilen miktar değil, besinlerin niteliğidir. Önerilen 8 gıdanın 6’sını kalori değerleri düşük, midenin boşalmasını geciktiren ve tokluk hissi sağlayan lifli gıdalar oluşturmaktadır.
Sebzelerin Kralı Brokoli
Zengin vitamin, mineral ve antioksidan içeriğine sahip olan brokoli, yüksek miktarda proteine sahiptir. Aynı zamanda yüksek oranda lif içerir ve bu lifler sayesinde sindirim sistemini düzenleme,kabızlığı önleme ve bağırsak sağlığını iyileştirme gibi faydalı reaksiyonlar sağlar. Brokoli, birçok kanser türüne karşı koruyucu özelliğe de sahip olmakla birlikte kalp sağlığını da destekler.
“Haftada En Az 2-3 Kez Bir Öğün Sadece Salatadan Oluşmalı.”
2. sırada sağlıklı bir beslenme planının önemli bir parçasını oluşturan salatalar ve yeşillikler bulunur. Salata ve yeşillikler vitamin, mineral, antioksidan ve lif bakımından zengindir. Her türlü salata beslenmemizin ana unsuru olmalıdır ve haftada en az 2-3 kez bir öğün sadece salatadan oluşmalıdır.
Türk Mutfağının Vazgeçilmezlerinden Baklagiller
Reklam
Baklagiller; yani fasulye, nohut ve mercimek de bu listede yer alan önemli bir besin çeşididir. Türk mutfağının vazgeçilmez gıdalarından biri olan baklagiller, yüksek oranda protein, kompleks karbonhidratlar ve lif içerir. Haftada en az 2 gün bu baklagillerden biri sofranızda yer almalıdır. Baklagilleri her zaman yemek olarak tüketmeye gerek yok. Çoğu zaman fasulyeyi bir püre şeklinde veya mercimeği haşlanmış salatalara ekleyebilir veya başka yemeklerin garnitürü olarak kullanabilirsiniz. Ne kadar çok tüketirseniz o kadar fayda sağlar.
Lifler Yönünden Çok Zengin Yulaf Ezmesi
Amerika ve Avrupa’da yıllardır önemli bir kahvaltı yiyeceği olarak tüketilen yulaf ezmesi, Türk mutfağında yeni yeni yer almaktadır. Yulaf ezmesinin en önemli özelliği, eriyen ve erimeyen lifler açısından zengin olmasıdır. Özellikle hem midede hem bağırsaklarda jel kıvamında bir kitle oluşturur. Bu jel, bağırsaklarda yağları bir sünger gibi çeker ve emilimlerini azaltır. Bu yolla kanda kolesterol ve yağ oranlarını düşürür, hem de tok tutar.
Erimeyen lifler oldukça faydalı probiyotik bakterilere örnek bir gıdadır. Haftada birkaç gün mutlaka yulaf ezmesi yenilmesini tavsiye eden Prof. Dr. Yörükoğlu; şeker hastası, kalp hastası veya obezite nedeniyle gelen birçok hastaya yulaf ezmesi önerdiğinin de altını çizdi.
Yörükoğlu yanlış tüketilen yulaf ezmesine bir son vermek adına tarif önerisi de sundu: “Bir bardak yulaf ezmesi, bir bardak su, 2-3 parmak süt ve birazcık da hindistan cevizi yağı veya tereyağı bir tencereye eklenerek yulaf ezmesi bir lapa olana kadar 5-6 dakika pişirip bir tabağa koyabilirsiniz. Üzerine yarım muz dilimleyin, lezzetlendirmek için üzerine bir çorba kaşığı kadar pekmez gezdirin ve afiyetle yiyin. Bunun ardından 5-6 saat hiçbir şey yemeyeceksiniz, bunu garanti ederim.”
Son Yılların Parlayan Yıldızı Keten Tohumu
Keten tohumu, hem bitkisel omega-3 alfa-linolenik asitten çok zengin hem liflerden hem de kaliteli proteinlerden ve antioksidanlardan çok zengin bir gıdadır. Keten tohumunun günlük 30 gram kadar taze çekilmiş halde gıdalara katılmasının olağanüstü faydalarını gösteren araştırmalar yapılmıştır. Yörükoğlu, “Günde bir çorba kaşığı kadar taze çekilmiş keten tohumunu yoğurda katabilirsiniz, salatalara serpiştirebilirsiniz, çorbaya veya diğer yemeklere serpiştirerek bu süper gıdadan siz de nasibinizi alabilirsiniz.” şeklinde tüketim önerisi de sundu.
“Günde 1 elma doktoru uzak tutar.”
“Eski bir Amerikan atasözü der ki ‘An apple a day keeps the doctor away’ yani tercümesi ‘Günde 1 elma doktoru uzak tutar.’” diyerek başlayan Yörükoğlu, “Elma, bütün meyveler gibi vitamin, mineral ve antioksidanlardan çok zengin ve çok faydalıdır. Ancak elmayı diğerlerinden farklı kılan çok önemli bir özelliği vardır. Elmanın içinde eriyebilen liflerden pektin çok yüksek miktarda bulunur ve bu pektin mide ve bağırsaklarda midenin boşalmasını geciktirir, tokluk hissi verir, yağları bağlar ve probiyotik bakterilerimizin de önemli bir gıdasını oluşturur. Günde bir tane elma yemeyi adet haline getirin.” şeklinde konuştu.
Reklam
Yağ Yakıcı Özelliğe Sahip Yeşil Çay
Yeşil çay, siyah çaya göre fermente edilmemesi gereğiyle antioksidan yüzdesi çok daha yüksek bir içecektir. Yeşil çay, metabolizmayı hızlandıran ve yağ yakıcı özelliği olan EG-CG olarak kısaltılan çok önemli bir antioksidan içerir. Günde içilen 3-5 çaydan biri mutlaka yeşil olmalı.
İştahınızı Bastırmak İçin Acı Biber
Tüm biberlerin çok yüksek oranda vitamin, mineral ve antioksidan içerdiği yıllardır biliniyor. Acı biberin ekstra bir etkisi olduğu son yıllarda daha iyi anlaşılmaktadır. Karotenoid grubundan bir antioksidan olan capsaicin, diğer antioksidanlardan farklı olarak 3 tane önemli özelliği vardır: Metabolizmayı hızlandırır, yağ yakılmasını tetikler ve iştahı baskılar. Acı biberi taze olarak, toz veya pul biber şeklinde uygun olan tüm gıdalara az da olsa serpiştirmek çok büyük fayda sağlar.
Kaynak: HORECA TREND, Bilim ve Sağlık Haber Ajansı