Susuz ve Kurak Dünya Su Günü! | HORECA TREND
Takip edin!

Çevre

Susuz ve Kurak Dünya Su Günü!

Dünya Su Günü her yıl 22 Mart’ta su kaynaklarının korunması amacıyla 1993 yılından bu yana kutlanıyor. Suyun, her ne kadar yaşamın döngüsünün temeli olduğunu bilsek de su kullanımındaki yanlış uygulamalar suyun varlığını tehlikeye atıyor. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’ne göre dünyadaki tatlı suyun yüzde 70’i tarımda kullanılıyor.

Yayınlandı

on

Sulak alan ekosistemleri yeryüzünün en üretken ve zengin sistemleri. Aynı zamanda en hızlı zarar gören ve yok edilen yaşam alanları. Türkiye sulak alan çeşitliliği ve sayısı açısından zengin bir coğrafya. Türkiye’deki sulak alanların büyük çoğunluğu uluslararası öneme sahip Önemli Doğa Alanı (ÖDA) statüsünde.

Bugüne kadar Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından bu alanların 14’ü Ramsar Alanı (Uluslararası Öneme Sahip Sulak Alanlar), 59’u Ulusal Öneme Haiz Sulak Alan ve 32’si Mahalli Öneme Haiz Sulak Alan statüsüyle koruma altına alındı. Bu alanlar hem üreme döneminde hem de göç döneminde kuşlar için hayati önem taşıyor. Yıl boyunca su kuşlarının güvenli bir şekilde üremesi, beslenmesi ve yeniden göç etmesi bu ekosistemlerin var olmasına ve korunmasına bağlı.

1970’ten Bu Yana Dünyadaki Omurgalı Nüfusu Yüzde 69 Azaldı

Son altmış yılda kaybedilen sulak alanların yüzölçümü iki milyon hektara, yani yaklaşık bir buçuk Marmara Denizi büyüklüğüne ulaştı. Biyoçeşitliliğin hızla yok olmakta olduğunu gösteren raporlarsa birbirini takip ediyor. 1970’ten bu yana dünyadaki omurgalı nüfusu yüzde 69 azaldı. Bu sayı tatlı su türleri için ise yüzde 83’e ulaşmış durumda ve bu durum sulak alanların ciddi ölçüde tahrip edildiğinin de bir göstergesi.

Türkiye yanlış politikaların da etkisiyle iklim değişikliğinden yüksek derecede etkilenecek ülkeler arasında. Kuraklığın etkilerinin arttığı ülkemizde son 22 yılın en kurak ocak ayı yaşandı. Hem kuraklıkta hem de sel olaylarının şiddetinde artış var. Hava olaylarındaki değişimlere adapte olabilmek için ilk olarak sulak alan ekosistemlerinin restore edilmesi gerekiyor. Sulak alanlar iklim değişikliğinden kaynaklı fırtına, sel ve kıyı şeridi erozyonunun etkilerini azaltıyor. Ayrıca yeraltı suyu depolarını doldurması ve suyu doğal olarak filtre etmesi özellikleri nedeniyle kritik öneme sahip.

Türkiye’de Yıllık Su Tüketimi 54 Milyar Metreküp

Suyun, her ne kadar yaşamın döngüsünde kilit rol oynadığını bilsek de su kullanımındaki yanlış uygulamalar suyun varlığını tehlikeye atıyor. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’ne göre dünyadaki tatlı suyun yüzde 70’i tarımda kullanılıyor.

Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından 2019-2023 dönemi için hazırlanan Ulusal Su Planı’na göre, Türkiye’de yıllık su tüketimi 54 milyar metreküp civarında. Bunun 40 milyar metreküpü (yüzde 74) sulamada, 7 milyar metreküpü (yüzde 13) içme-kullanmada ve 7 milyar metreküpü (yüzde 13) sanayi suyu ihtiyaçlarının karşılanmasında kullanılıyor.

Reklam

Yanlış Su ve Tarım Politikalarının Değişmesi Gerekiyor

Doğa Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Dicle Tuba Kılıç “Anadolu’nun sulak alanları yarım asırdır yanlış su ve tarım politikalarıyla yok ediliyor. Ulusal Su Planı verilerine göre su kaynaklarımızın %74’ü tarımsal sulamada kullanılıyor. Dolayısıyla suyun döngüsünün ve sulak alan ekosistemlerinin yaşaması için ilk değişim tarım politikalarıyla başlamalı. Sulak alanların var olması ve suyun döngüsünün korunması Anayasal güvence altına alınmalı. Aksi halde hem ekolojik hem de ekonomik olarak pek çok kayıp vereceğiz.” dedi.

Kaynak: HORECA Trend ve Doğa Derneği

Devamını Oku
Reklam
Yorum Yapmak İçin Tıklayın

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Çevre

ETi, Kahve Posalarını İleri Dönüştürerek 598 Kilogramlık Karbon Salımının Önüne Geçti

“Yaşasın Dünya” diyerek gelecek nesillere sürdürülebilir ve mutlu bir dünya bırakabilmek amacıyla farkındalık projeleri yürüten ETi, önemli bir çalışmayı daha hayata geçirdi. Kahve posalarından biyomalzeme üreten Wastespresso ile iş birliğine giden ETi, İstanbul ofislerinde tükettiği 578 kilogram kahve posasının mikro atık yönetimi çalışması ile değerlendirilmesiyle, iş birliğine başlanan Aralık 2023 tarihinden bu yana 598 kilogramın üzerinde karbon salımını engelledi.

Yayınlandı

on

Sürdürülebilirliği faaliyetlerinin odağına yerleştiren ve mutluluğu gelecek nesillere aktarabilmek hedefiyle çalışmalar yürüten ETi, mikro atıklarını dönüştürerek karbon ayak izini azaltma konusunda önemli bir adım attı. Bu doğrultuda kahve posalarını sürdürülebilir biyomalzeme teknolojisi çözümleri ile ileri dönüştürerek kullanan ve veri odaklı atık yönetimi çözümleri sunan yerli sosyal girişim olan Wastespresso ile iş birliği yapan şirket, İstanbul’daki ofislerinde kullanılan kahvelerden çıkan posaları düzenli olarak toplayıp, bu atıkları ileri dönüşümde kullanarak, “Yaşasın Dünya” çatısı altında lanse ettiği sürdürülebilirlik çalışmalarına bir yenisini daha eklemiş oldu.

Bin 883 Metrekare Arazinin Ormana Dönüştürülmesine Eş Değer

Sürdürülebilirlik stratejisini tüm iş süreçlerinde yaygınlaştırmaya özen gösteren ETi, bu iş birliği sayesinde yılbaşından itibaren kahve posalarının geleneksel yöntemle bertarafı yerine sürdürülebilir alternatif biyoplastik hammadde üretimi yöntemiyle toplamda 598 kilogram sera gazının atmosfere salımını engelledi. Ofislerde üretilen 578 kilogram kahve posasının çöpe atılması yerine, Wastespresso sayesinde döngüsel ekonomiye kazandırılması sayesinde 598 kilogram karbon ayak izi eş değerinde sera gazının oluşmasının da önüne geçilmiş oldu. Bu fayda ise yaklaşık 256 litre benzin kullanımının oluşturduğu negatif etkiyi engellerken, 2 bin 425 metrekare arazinin ormana dönüştürülmesine de eş değer bir kazanım sağlıyor.

Kaynak: HORECA TREND ve ETİ

Devamını Oku

Çevre

Eksim Gönüllülerinden Geleceğe Yeşil Miras

Eksim Holding, Koru Derneği ve Orman Müdürlüğü iş birliğiyle Konya’da gerçekleşen ağaçlandırma etkinliğinde 2 bin fidan toprakla buluşturmaya başladı. Bölgenin ekosistemine uyumlu ve iklim koşullarına dayanıklı türlerden seçilen fidanlar, Eksim Holding çalışanlarının sosyal sorumluk anlayışı ile hayata geçirdiği ‘Eksim Gönüllüleri’ tarafından dikildi.

Yayınlandı

on

Gıda, yenilenebilir enerji ve elektrik dağıtım sektörlerinde faaliyet gösteren Eksim Holding, grup şirketi Eksun Gıda’nın üretim tesisinin bulunduğu Konya’da yeşil alanların artırılması ve doğanın korunması adına ağaçlandırma projesi gerçekleştirdi. Sürdürülebilir Yaşam ve Çevreyi Koruma Derneği (KORU) ve Orman Müdürlüğü iş birliğiyle hayata geçen geçen proje kapsamında 2 bin fidan toprakla buluşturmaya başladı. Fidanlar, Eksim Holding çalışanlarının sosyal sorumluk anlayışı ile hayata geçirdiği ‘Eksim Gönüllüleri’ tarafından dikildi.

“Dikilen Her Fidan Yeşil Türkiye’ye Katkı Sunacak”

Eksim Holding grup şirketi Eksun Gıda’nın Konya Fabrika Müdürü Yusuf Açıkgöz, etkinlikte yaptığı konuşmada, çevre bilincinin şirketin kurumsal sorumluluk anlayışının merkezinde yer aldığını belirtti. Açıkgöz, “Eksun Gıda olarak sürdürülebilirlik vizyonumuz doğrultusunda doğaya katkı sağlayan çalışmalara öncülük etmekten mutluluk duyuyoruz. Bugün burada dikilen her fidan, yeşil Türkiye için katkı sağlayacak. Şirket olarak ürünlerimizin yanı sıra çevreye ve topluma olan katkılarımızla da iz bırakmak istiyoruz” dedi.

Ekosisteme Uyumlu Fidanlar Dikildi

Etkinlikte, bölgenin ekosistemine uyumlu ve iklim koşullarına dayanıklı türlerden seçilen fidanlar dikildi. Ağaçlandırma projesi, bölgenin biyolojik çeşitliliğine ve çevresel sürdürülebilirliğine katkı sağlarken uzun vadede toprak erozyonunu önlemede önemli bir rol oynayacak.

Eksim Gönüllüleri Çevre İçin Sahaya İndi

Reklam

Eksim Holding’in sosyal sorumluluk projelerinde aktif olarak yer alan Eksim Gönüllüleri, çevreye duyarlı uygulamaları ve doğa dostu projeleri desteklemek amacıyla sahada gönüllü olarak görev aldı. Şirketin sürdürülebilirlik vizyonuna paralel olarak, çevre bilincini artırmayı ve toplumda farkındalık yaratmayı hedefleyen Eksim Gönüllüleri, sürdürülebilir bir gelecek için çalışmalarını kararlılıkla sürdürüyor.

Kaynak: HORECA TREND ve Eksim Holding

Devamını Oku

Çevre

Yeşil Teknolojiler ve Pazarlama : Karbon Ayak İzini Azaltan Kampanyalar

Günümüzde çevresel sürdürülebilirlik, şirketlerin ve tüketicilerin gündeminde giderek daha önemli bir yer tutuyor. İklim değişikliği, doğal kaynakların tükenmesi ve çevre kirliliği gibi konular hem bireysel hem de kurumsal düzeyde ciddi endişelere yol açıyor. Bu bağlamda, yeşil teknolojiler ve sürdürülebilir pazarlama stratejileri, markaların hem çevresel sorumluluklarını yerine getirmelerine hem de tüketicilerle daha güçlü ve anlamlı bağlar kurmalarına olanak tanıyor. Peki, markalar pazarlama stratejilerinin ne kadarına yeşil bir perspektiften bakıyor? İnomist İletişim Danışmanlığı Ajans Başkanı Sibel Selvi, giderek daha önemli hale gelen karbon ayak izini azaltan kampanyalar ve yeşil pazarlama anlayışını değerlendirdi.

Yayınlandı

on

Nedir Bu Yeşil Teknoloji?

Yeşil teknolojiler; çevreye minimum zarar veren, enerji verimliliğini artıran ve doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımını destekleyen yenilikçi çözümler olarak tanımlanabilir. Bu teknolojiler hem üretim süreçlerinde hem de ürün ve hizmetlerin sunumunda kullanılabilir. Sürdürülebilir pazarlama ise çevresel sorumluluk ve etik değerleri merkeze alan bir pazarlama yaklaşımıdır. Bu yaklaşım, tüketicilerin çevreye duyarlılığını ve sürdürülebilir ürünlere olan talebini göz önünde bulundurarak marka değerini artırmayı hedefliyor. Karbon ayak izini azaltan pazarlama kampanyaları hem çevresel sürdürülebilirliği destekliyor hem de markaların itibarını güçlendiriyor.

Gelecek İçin Bir Ağaç Diktiniz mi?

Karbon nötr ürün ve hizmetler, üretim ve dağıtım süreçlerinde ortaya çıkan karbon emisyonlarının dengelemesini sağlayan projelerle destekleniyor. Bu, genellikle yenilenebilir enerji, ormanlaştırma ve enerji verimliliği gibi alanlarda karbon dengeleme projelerine yatırım yaparak gerçekleştiriliyor. Örneğin bir kozmetik markası, ürünlerinin üretiminden kaynaklanan karbon emisyonlarını dengelemek için ağaç dikim projelerine yatırım yapabiliyor ve bu durumu pazarlama kampanyalarında vurgulayabiliyor. Yeşil ürün sertifikaları ve etiketleme ise tüketicilere ürünlerin çevresel açıdan sürdürülebilir olduğunu garanti ediyor. Bu sertifikalar, ürünlerin çevreye olan etkilerini minimize ettiklerini ve belirli çevresel standartları karşıladıklarını gösteriyor. Örneğin bir gıda markası, organik ve çevre dostu üretim süreçlerini belgeleyen sertifikalara sahip olabiliyor ve bu sertifikaları ürün ambalajlarında ve pazarlama materyallerinde kullanabiliyor.

Eğitim ve Farkındalık Kampanyaları ile Yeşilin Her Tonuna Yer Açın

Eğitim ve farkındalık kampanyaları, tüketicilere çevresel sürdürülebilirlik hakkında bilgi vermeyi ve onların çevre dostu davranışlar benimsemelerini teşvik etmeyi amaçlıyor. Bu tür kampanyalar, markaların çevresel sorumluluklarını göstermeleri ve tüketicilerle daha güçlü bağlar kurmaları için önemli bir araç. Örneğin bir elektronik şirketi, enerji verimliliği hakkında eğitim videoları ve bilgilendirici içerikler paylaşarak tüketicilerin bilinçlenmesini sağlayabiliyor.

Reklam

Patagonia: ‘Don’t Buy This Jacket’ Kampanyasını Duydunuz mu?

Outdoor giyim markası Patagonia, 2011 yılında Black Friday döneminde ‘Don’t Buy This Jacket’ (Bu Ceketi Satın Almayın) kampanyasını başlattı. Kampanyanın amacı, aşırı tüketim ve çevresel etkiler konusunda farkındalık yaratmaktı. Patagonia, tüketicilerden yeni bir ceket satın almak yerine mevcut kıyafetlerini onarmalarını ve yeniden kullanmalarını istedi. Bu kampanya, markanın çevresel sorumluluk konusundaki kararlılığını ortaya koydu ve büyük bir ilgi topladı.

Sonuç Olarak…

Yeşil teknolojiler ve sürdürülebilir pazarlama, markaların çevresel sorumluluklarını yerine getirmelerine ve tüketicilerle daha güçlü bağlar kurmalarına olanak tanıyor. Karbon ayak izini azaltan kampanyalar hem çevresel sürdürülebilirliği destekliyor hem de markaların itibarını ve müşteri sadakatini artırıyor. Karbon nötr ürün ve hizmetler, yeşil ürün sertifikaları, eğitim ve farkındalık kampanyaları gibi sürdürülebilir pazarlama stratejileri, markaların çevresel sorumluluklarını göstererek tüketicilerle daha derin ve anlamlı bağlar kurmalarını sağlıyor. Bu bağlamda, yeşil teknolojiler ve sürdürülebilir pazarlamanın hem çevreye hem de işletmelere uzun vadeli faydalar sunacağı atlanmamalı, markalar bir an önce pazarlama kartelalarına yeşilin tonlarını eklemeli!

İnomist İletişim Danışmanlığı Hakkında

İletişim alanındaki yenilikler doğrultusunda, kurumların marka değeri ve kurumsal itibarını geliştirmek, rekabet gücünü ve farkındalığını artırmak amacıyla İnovatif Medya ve İletişim Stratejileri planlayan ve uygulayan İnomist İletişim Danışmanlığı, çalıştığı kurumları ve kişileri müşteriden öte “yol arkadaşı” olarak görüyor ve onlarla birlikte takım ruhuyla hareket ediyor. Kurumların iş hedeflerine paralel iletişim hedef ve stratejilerini oluştururken inovatif olduğu kadar gerçekçi, kurumun ve toplumun değerlerine uygun planlı ve hızlı çözümler sunuyor. Bütüncül iletişim anlayışıyla yol alan ajansın temel hizmet alanı içinde; marka iletişimi, medya ilişkileri yönetimi, konu ve gündem yönetimi, pazarlama iletişimi, lider iletişimi, risk yönetimi ve kriz iletişimi, kurumsal sosyal sorumluluk iletişimi, sponsorluk iletişimi, kurum içi iletişim, içerik pazarlama, sosyal medya hesap yönetimi ve dijital pazarlama yer alıyor.

Kaynak: HORECA TREND ve İnomist İletişim Danışmanlığı

Reklam

Devamını Oku
Reklam
Reklam

Popüler Haberler

Copyright © 2024 Orbis Medya Bilgi ve İletişim Teknolojileri Ltd. Şti. Her hakkı saklıdır. Web sitemizdeki haber, makale ve içeriklerin her hakkı saklıdır.
İçeriklerimizin izinsiz kullanımı halinde yasal işlem başlatılacaktır.