Rize’nin Yöresel Lezzeti İstanbul’a Taşındı | HORECA TREND
Takip edin!

Restoran

Rize’nin Yöresel Lezzeti İstanbul’a Taşındı

Karadeniz’in lezzetleri sınır tanımıyor. Adeta Dubai çikolatasının dünyayı fethetmesi gibi, Türkiye’nin dört bir yanına yayılıyor. Sıra Rize’nin taş kavurmasına geldi. Rize mutfağının köklü lezzetlerinden kavurmayı bin yıllık pişirme yöntemiyle İstanbul’a taşıyan restoran, pileki taşında kavurmanın inceliklerini metropollüler için sunarak kısa sürede geniş bir kitleye hitap etmeyi başardı. Geleneksel kavurma tekniklerini modern bir ortamda sunan marka, misafirlerine hem lezzet hem de nostaljik bir deneyim yaşatıyor.

Yayınlandı

on

Türkiyenin yöresel lezzetleri, tıpkı Dubai çikolatasının dünyayı fethetmesi gibi, ülkemizin farklı köşelerine doğru yolculuğa çıkıyor. Egenin zeytinyağlılarından İç Anadolunun gözlemelerine kadar uzanan serüvende sıra artık Karadenizin incisi Rizenin kavurmasına geldi. Rize mutfağının köklü lezzetlerinden kavurmasını bin yıllık pişirme yöntemiyle İstanbula taşıyan Taş Kavurmanın Kurucusu Murat Yığcı, pileki taşında kavurmanın inceliklerini metropollüler için sunarak kısa sürede geniş bir kitleye hitap etmeyi başardı.

Kuruluşumuzun Üstünden Henüz 3 Ay Geçmesine Rağmen Uzun Kuyruklar Oluşuyor

İstanbulda, Rize kavurmasının otantik halini deneyimlemek isteyenlere pileki taşı üzerinde pişirilen etleriyle geleneksel bir lezzet sunduklarını belirten Murat Yığcı, Rizenin bin yıllık geleneksel pişirme yöntemini İstanbula taşıdık. Pileki taşının özel yapısı, ısının her tarafa eşit dağılmasını sağlayarak etin içinin yumuşacık, dışının ise çıtır olmasını garanti ediyor. Yüzyıllardır süregelen bu pişirme tekniği, etin doğal aromasını bozmadan pişmesini sağlıyor. Kendimize özel tarifimizle yaptığımız baget ekmeklerimiz de misafirlerimizden tam not alıyor. Kuruluşumuzun üstünden henüz 3 ay geçmesine rağmen işletmemizin önünde uzun kuyruklar oluşuyordedi.

Türkiyede Bir İlki Gerçekleştirdik

Türkiyede bir ilki gerçekleştirdiklerini ve kısa sürede büyük bir ilgi gördüklerini dile getiren Taş Kavurma Kurucusu Murat Yığcı, Meşhur Rize kavurmasını bin yıllık geleneksel bir yöntem olan pileki taşı üzerinde pişirerek misafirlerimize sunuyoruz. Pileki taşı, yüksek ısıyı uzun süre muhafaza edebilen ve etin iç kısmını eşit bir şekilde pişirmeye yardımcı olan doğal bir taş türü. Taşın üzerinde etin pişirilmesi, etin lezzetini daha yoğun hale getiriyor ve etin dışı çıtır, içi ise yumuşak ve sulu kalıyor. Bu pişirme tekniği, etin tüm doğal lezzetlerinin korunmasını sağlıyor. Tavada ya da fırında pişirilen kavurmadan daha farklı, daha özgün bir tat vaat ediyor.

Pileki taşında kavurma ile hem yöresel yemek kültürünü yaşatıyoruz hem de eşsiz bir lezzet deneyimi sunuyoruz. Kendi özel tarifimizle hazırladığımız baget ekmeğimiz lezzetiyle müşterilerimizden tam not alıyor. Yöresel ve doğal malzemelerle hazırlanan kavurmamız, pişirme yöntemiyle hem lezzeti hem de tekniği açısından sektörde fark yaratıyor. Ana yemeğin ardından tatlı severleri de unutmayarak meşhur Hamsiköy sütlacı ile damaklarda iz bırakıyoruzifadelerini kullandı.

Misafirlerimizin Çoğunluğunu Aileler Oluşturuyor

Özgün lezzeti, müşteri memnuniyeti ve yöresel tatlara verdikleri önemle sektörde emin adımlarla ilerlemeye devam edeceklerini vurgulayan Taş Kavurma Kurucusu Murat Yığcı, Misafirlerimizin %70 ila 80ini ailelerden oluşuyor. Yemekle arası iyi olmayan çocuklar dahi severek kavurma yiyor. Bu ilgi, özellikle çocukların yemekten keyif almasıyla daha da anlam kazanıyor. Müşteri memnuniyeti, geribildirimler bizler için çok kıymetli. Sabah 11:00den gece 03:00e kadar hizmet verdiğimiz işletmemizde, yoğun tempomuza rağmen müşteri memnuniyetini en üst düzeyde tutmayı başarıyoruz. Öyle ki her saat sıcak kavurmamız bulunuyor. Yaklaşık 150-200 kişilik kapasitemizle, günün her saatinde misafirlerimizi ağırlıyoruz” şeklinde konuştu.

Her Şubeyi Bizzat Kendimiz Açacağız

Taş Kavurma Kurucusu Murat Yığcı sözlerini şöyle tamamladı:

Taş Kavurma, özgün pişirme yöntemiyle sadece bir lezzet sunmuyor, aynı zamanda sektördeki geleneksel anlayışa da meydan okuyor. Türkiyede bir ilk olan pileki taşı pişirme tekniği, sadece kavurmanın lezzetini artırmakla kalmıyor. Bu teknikle üretilen kavurma, kendine özgü bir karakter ve eşsiz bir tat kazanıyor. Bu yenilikçi yaklaşım, bizi sektördeki diğer işletmelerden ayırarak farklı bir konumda tutuyor. Kısa sürede büyük kitlelere ulaşmayı başardık. Şubeleşme süreci için ilk adımlarımızı atıyoruz. Hızlı bir şekilde büyümeyi hedefliyoruz. Her şubeyi bizzat kendimiz açacağız.

Kaynak: HORECA TREND ve Taş Kavurma

Devamını Oku
Reklam
Yorum Yapmak İçin Tıklayın

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Restoran

Aila’da Lezzet Dolu Akşamlar

Türk mutfağını yenilikçi bir şekilde yorumlayan ve Michelin Rehberi Türkiye 2023, 2024 ve 2025’te tavsiye edilen restoran olarak seçilirken Gault & Millau tarafından da bir şapka ile ödüllendirilen Aila, enfes menüsüyle misafirlerini ağırlamaya devam ediyor.

Yayınlandı

on

Michelin Rehberi Türkiye tarafından 2025’te de tavsiye edilen restoran seçilip listedeki yerini korurken Gault & Millau tarafından da bir şapka ile ödüllendirilen Aila, yetenekli Mutfak Şefi Kemal Can Yurttaş imzasını taşıyan Anadolu mutfağından lezzetlerin yer aldığı menüsüyle misafirlerini unutulmaz bir gastronomi yolculuğuna davet ediyor.

Mutfak Şefi Kemal Can Yurttaş’ın imza lezzetlerini en taze ve mevsimsel malzemeler ile sunan Aila, damaklarda unutulmaz izler bırakacak.

Fairmont Quasar Istanbul’da yer alan ve sürdürülebilir gastronomi konsepti ile ön plana çıkan Aila, sıcak bir ortam ve bir lezzet deneyimi sunuyor.

Kaynak: HORECA TREND ve Aila

Devamını Oku

Restoran

İstanbul’da Bir İtalyan Klasiği: Zeffirino 1939

1939 yılında Cenova’da kurulan efsanevi İtalyan restoranı Zeffirino 1939, 14 Mart itibarıyla İstanbul’daki kapılarını resmen açtı.

Yayınlandı

on

Gastronomi mirası ve mutfak mükemmeliyetiyle tanınan Zeffirino, bugüne kadar Frank Sinatra, Muhammad Ali, Sophia Loren, Céline Dion, Rihanna, Kendall & Kylie Jenner ve Gal Gadot gibi dünya çapında ünlü isimleri ağırladı. Monte Carlo ve Paris’teki başarılarının ardından restoran şimdi de Riccardo Giraudi vizyonuyla İstanbul’a geldi. Giraudi; dünyaca ünlü Beefbar, Le Petit Beefbar, African Queen ve Song Qi gibi restoranların da yaratıcısı olarak biliniyor.

İtalyan-Monakolu Riccardo Giraudi, restoran dünyasındaki sınırsız yaratıcılığıyla tanınıyor. Paris’ten São Paulo’ya, Mykonos’tan New York’a kadar dünyanın en prestijli şehirlerinde Beefbar konseptini başarıyla büyüten, İtalyan mutfağına ve Cenova’daki en ikonik adreslerden biri olan Zeffirino’nun mirasına tutkuyla bağlı olan Giraudi, Belloni Ailesi’ni bu gastronomi hazinesini İtalya sınırlarının ötesine taşımaya ikna ederek, Monte Carlo ve Paris’teki başarılı açılışların ardından Zeffirino’yu kültür ve gastronominin kusursuz uyumla buluştuğu İstanbul’a getirmekten büyük heyecan duyuyor.

Zeffirino 1939, kendine özgü lezzetleri ve dünyanın en iyi pesto soslarından biri olarak kabul edilen ünlü Genovese pesto’suyla uluslararası gastronomi sahnesinde seçkin bir yere sahip. Belloni Ailesi tarafından üç nesildir özenle korunan tarifleriyle, İtalyan misafirperverliğinin ve kusursuz servisin tüm inceliklerini sunuyor. Her yemek sanatsal bir yaklaşımla hazırlanıyor ve profesyonel ekip tarafından sunum adeta görsel bir şölene dönüşüyor.

İtalya’nın zengin mutfak mirasını Ortaköy’deki Boğaz manzaralı yeni mekânına taşıyan restoran, Ortaköy Camii ve Kız Kulesi gibi ikonik yapılarla çevrili 360 derece Boğaz manzarasıyla misafirlerine unutulmaz bir deneyim sunuyor. İstanbul’daki bu etkileyici manzara ve kültürel konum, Zeffirino İstanbul’u diğer şubelerinden ayıran en özel detaylar arasında yer alıyor.

Zeffirino 1939 aynı zamanda interaktif bir gastronomi deneyimi de sunuyor. Bazı imza lezzetler masada hazırlanarak servis ediliyor; böylece misafirler bu süreci izleyip tatların keyfini çıkarabiliyor. Bu eşsiz sunum, İtalyan mutfağının otantik ruhunu daha da güçlü hissettiriyor.

Zeffirino İstanbul’un menüsünde ünlü Genovese pesto, günlük taze el yapımı makarnalar ve özenle seçilmiş klasik ve modern İtalyan lezzetleri yer alıyor. Misafirler; Zeffirino’nun imzası Stracchino Peyniriyle hazırlanan, yavaş pişirilmiş Focaccia Formaggi; özel pesto sosuyla geleneksel Mortaio kasesinde masada servis edilen el yapımı Mandilli al Pesto ve yoğun kıvamlı, ev yapımı Antep fıstıklı Gelato Pistacchio gibi lezzetlerin tadını çıkarabiliyor.

Restoranın tasarımı ise Cedric Capron tarafından hayal edilip SAVATLI Architecture tarafından hayata geçirildi. Terrazzo, mermer ve ahşabın doğal sıcaklığıyla şekillenen mekânda, cilalı ceviz paneller ve el işçiliği detaylar geleneksel zanaatkârlıkla modern estetiği buluşturuyor. Yumuşak dokulu kumaşlar ve özgün desenler ise mekâna sıcak ve davetkâr bir karakter katıyor. Günün her saatine uyum sağlayabilen bu zarif atmosfer, misafirlerine kusursuz bir deneyim vadediyor.

Kaynak: HORECA TREND ve Zeffirino İstanbul

Devamını Oku

Restoran

Misina Balık Eşsiz Kalkan Lezzetini 990 Liradan Emeklilerle Buluşturuyor

Karadeniz’in eşsiz ve kendine özgü lezzeti ile kalkan balığı Misina Balık’ın menüsünde önemli bir yere sahip. Kurulduğu günden bugüne misafirlerine deniz mutfağının seçkin lezzetlerini, erişilebilir fiyatlarla sunmayı amaçlayan Misina Balık, emekliler için yeni bir kampanya başlattı.

Yayınlandı

on

Kampanya kapsamında Ramazan ayı boyunca her Pazar günü, emekliler kalkan balığını, kilogramı 990 liradan tüketebilecekler. Misina Balık, Kalkan balığının çıkarıldığı  ayların bereketini emekli misafirleriyle paylaşmayı hedefleyerek, iki farklı pişirme usulü ile servis ettiği kalkan balığını herkes için ulaşılabilir fiyatlarla sunuyor. Başka hiçbir restoranda olmayan tandır usulü pişirme ise kalkanın lezzetine lezzet katıyor.

Emeklilere uygun fiyatlı balık ziyafeti sunmayı amaçlayan kampanyayı, Misina Balık Kurucusu Suat Yılmaz, “Normalde kalkanın boğazdaki işletmelerde kilosu 7 bin lirayı buluyor. 6,5 kiloluk bir kalkanın fiyatı bu hesapla 55 bin liraya kadar çıkıyor. Biz ise kilosunu 3 bin 950 liradan misafirlerimizle buluşturuyoruz. 6,5 kiloluk bir kalkan için 26 bin lira ödüyor misafirlerimiz. Yani diğer işletmelerden bir asgari ücret tutarında daha uygun fiyatla kalkanı misafirlerimizle buluşturuyoruz” sözleriyle anlattı.

Misina Balık Kurucusu Suat Yılmaz: Tüm Emeklileri Bekliyoruz

Yılmaz, “Kuruluşumuzdan bu yana Marmara ve Ege’nin eşsiz balık lezzetlerini uygun fiyatlarla misafirlerimizle paylaşmayı amaçlıyoruz. Mottomuz, mevsiminde taze, lezzetli ve erişilebilir balık. Sadece damak tadı için değil, sağlık için de balığın erişilebilir olmasını amaçlıyoruz. Ramazan ayı boyunca her Pazar 12.00-00.00 arasında emeklilerimizi uygun fiyatla sunduğumuz kalkan ziyafetine davet ediyoruz” çağrısında bulunuyor.

Misina Balık Hakkında

Suat Yılmaz tarafından kurulan Misina Balık, Aralık ayından Şubat ayına kadar, hamsi, lüfer, uskumru, mercan, levrek, tekir, torik, palamut ve kalkan balıklarını taze ve mevsiminde sunmayı amaçlıyor. Ekibiyle, türüne göre uygun pişirme yöntemleriyle sunulan balıklara ise Türk meze kültürünün geniş yelpazesi eşlik ediyor. Damak çatlatan lezzetlerini İstanbul’daki lezzet kaşiflerine sunan Misina Balık misafirlerini yeni tatlar ile buluşturmaya devam ediyor.

Kaynak: HORECA TREND ve Misina Balık

Devamını Oku

Popüler Haberler

Copyright © 2025 Orbis Medya Bilgi ve İletişim Teknolojileri Ltd. Şti. Her hakkı saklıdır. Web sitemizdeki haber, makale ve içeriklerin her hakkı saklıdır.
İçeriklerimizin izinsiz kullanımı halinde yasal işlem başlatılacaktır.