Michelin Yıldızlı Şefler Sezon Boyunca Ela Excellence Resort Belek Misafirleriyle Buluştu | HORECA TREND
Takip edin!

Otel

Michelin Yıldızlı Şefler Sezon Boyunca Ela Excellence Resort Belek Misafirleriyle Buluştu

Ela Excellence Resort Belek; dünyaca ünlü Michelin yıldızlı şefleri ağırladı. Temmuz ayında Şef Julien Hennote’un sunumuyla başlayan etkinlik, yedi şefin menü sunumuyla tamamlandı. Menü sunumlarının sonuncusu Evdeki Şef unvanıyla tanınan Michelin yıldızlı şef Gregory Mirer’in gastronomi şöleniyle gerçekleşti.

Yayınlandı

on

Uluslararası standartlarda kişiye özel tatil anlayışı ile hizmet veren Ela Excellence Resort Belek; dünyaca ünlü Michelin yıldızlı şefleri ağırladı. 10-12 Temmuz tarihlerinde Fransız Şef Julien Hennote’un sunumuyla başlayan etkinlik, yedi şefin menü sunumuyla 7-9 Eylül tarihlerinde tamamlandı. Menü sunumlarının sonuncusu ‘Evdeki Şef’ unvanıyla tanınan Michelin yıldızlı şef Gregory Mirer’in gastronomi şöleniyle gerçekleşti.

İsim değişikliğine uzanan kapsamlı bir dönüşümle, uluslararası standartlarda kişiye özel tatil anlayışıyla hizmet veren Ela Excellence Resort Belek; misafirlerine unutulmaz bir gastronomi deneyimi yaşattı. 10-12 Temmuz tarihlerinde başlayan Michelin yıldızlı şefler programı, yedi şefin eşsiz sunumuyla Eylül ayında sonlandı.

Michelin yıldızlı şefler programının son menü sunumunu 7-9 Eylül tarihleri arasında ‘Evdeki Şef’ unvanıyla tanınan Michelin yıldızlı şef Gregory Mirer gerçekleştirdi. Mirer’in menü sunumu yerel malzemelerin, Fransız mutfağına uygulandığı bir gastronomi şöleni şeklinde gerçekleşti.

Michelin Yıldızlı Şefler Programında Son Olarak Gregory Mirer Ağırlandı 

‘Evdeki Şef’ temasıyla özel menülerini hazırlayan ve misafirlerine sunan Şef Gregory Mirer, Ela Excellence Resort Belek’in Michelin yıldızlı şefler programında ağırladığı son isim oldu. Şef Mirer’in 7-9 Eylül tarihleri arasında gerçekleştirdiği sunumlarda, balzamik tartar ve pesto kremasıyla hazırlanan çıtır karides, iceberg lahana, wasabi kreması ve taze narenciyelerle servis edilen zeytinyağı ile marine edilmiş somon, mantar ve parmesan sos ile verilen yumurta sarısı, patates ve biberiyeli mousse, havuç, çarkıfelek meyveli mousse, gevrek rezene ve yuzu ile fırınlanmış dülger filetosu, geleneksel hardal cipsi ile hazırlanmış kümes hayvanları, kremalı mısır ve siyah susam yemeği ve son olarak kızarmış badem köpüğü kırıntıları, taze vanilyalı dondurma ile servis edilen fırınlanmış ballı şeftali misafirlerin beğenisine sunuldu.

Ela Excellence Resort Belek’in misafirlerine sunduğu gastronomi deneyimleri 25-27 Ekim tarihleri arasında gerçekleşecek Olive Fest ile devam edecek. Ela Excellence Resort Belek bahçelerinden toplanan zeytinlerle ‘zeytin hasadının’ kutlanacağı Olive Fest’te şef sofraları, atölyeler ve tadım sohbetleri yer alacak.

Kaynak: HORECA TREND ve Ela Excellence Resort Belek

Devamını Oku
Reklam
Yorum Yapmak İçin Tıklayın

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Otel

Yangın Güvenliğinde Eksiklikler Felaketi Getirdi!

Bolu Kartalkaya’da 36’sı çocuk 78 kişinin ölümüne neden olan otel yangınını ve yangın güvenliği konusunu değerlendiren İş Sağlığı ve Güvenliği Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Nuri Bingöl, “Dedektörler, yangına hızlı müdahale imkânı sağlar. Bu sistemler sayesinde daha başlangıç aşamasında, genellikle 15 saniye içinde uyarı verir. 90 desibelin üzerinde bir sesle herkesi haberdar eder ve böylece tahliye için büyük bir zaman avantajı sağlanır.” dedi.

Yayınlandı

on

Denetim konusuna da değinen Dr. Öğr. Üyesi Nuri Bingöl, “Denetim olsa eksikler olmaz. Uyarı sistemlerinin çalışır vaziyette olması lazım. Sprinkler sistemlerinin çalışır vaziyette olması lazım. Yangın çıktığında o sistemin çalışmadığını anladığımızda o ruhsatının da iptal edilmesi gerekebilir. Bizde böyle denetimler yok.” dedi.

Üsküdar Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekan Yardımcısı, İş Sağlığı ve Güvenliği Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Nuri Bingöl, Bolu Kartalkaya’da 36’si çocuk 78 kişinin ölümüne neden olan otel yangınını ve yangın güvenliği konusunu değerlendirdi.

Yanmaz Denildiğinde Akla İlk Gelen Betonarme Yapılar…

Yangının, “yangın üçgeni” denilen yanıcı madde, oksijen ve tutuşturucu kaynaktan oluştuğunu kaydeden Dr. Öğr. Üyesi Nuri Bingöl, yanmaz malzeme denildiğinde ilk akla gelenin, betonarme karkas yapıları olduğunu, bu tür yapıların üzerine sıva, alçı gibi yanmaz özellikteki yöntemler uygulanabildiğini, camın da yanmaz koşullar arasında yer aldığını ve bu tür binalarda kullanılmasının tercih edilebildiğini dile getirdi.

Dış Cephede Yapılan Yanlış Uygulamalar Ciddi Tehlikeye Neden Oluyor

Yangın güvenliği açısından, dış cephe, ahşap malzemeler ve halı kullanımına değinen Dr. Öğr. Üyesi Nuri Bingöl, “Burada önemli olan halıların türü. Yanıcı özellikteki halılar, basit bir sigara külüyle bile ateşlenebilir. Halıların zor yanıcı olanları uygulanmalı. Dış cephede ise yapılan yanlış uygulamalar ciddi tehlikeye neden oluyor. Türkiye’de Binaların Yangından Korunma Yönetmeliği’ne göre, yangına güvenli, dirençli malzemeler A1 sınıfı yanmaz, A2 sınıfı zor yanıcı şeklinde sınıflandırılmış. Alüminyum dış cephe kaplamaları zor yanıyor ama yandığında da sönmesi çok zor, çünkü metal yanmasına dönüşüyor. Bazı uygulamalarda içeriye sirayet etmesin diye taş yünü gibi yanmaz malzemelerle destekleniyor. Alüminyum dış cephe kaplama veya Kartalkaya’da gördüğümüz ahşap giydirme kaplamalar da söz konusu. Zor yanan ama tutuştuğunda yanan bir malzeme. Pistlerin olduğu tarafta onlar da yandı. Zor da yansa yandı.” dedi.

Dedektörler, Yangına Hızlı Müdahale İmkânı Sağlıyor

Binaların Yangından Korunma Yönetmeliğine işaret eden Dr. Öğr. Üyesi Nuri Bingöl, “Binanın yüksekliğiyle, kullanım kapasitesiyle alakalı mevzuat hükümleri var. Bu mevzuat hükümlerinden bir tanesi erken uyarı ve algılama sistemleri. Özellikle dedektörler, yangına hızlı müdahale imkânı sağlar. Bu sistemler sayesinde daha başlangıç aşamasında, genellikle 15 saniye içinde uyarı verir. 90 desibelin üzerinde bir sesle herkesi haberdar eder ve böylece tahliye için büyük bir zaman avantajı sağlanır. Yangın yaklaşık bir buçuk, iki dakika yatay seyirde seyreder. Bir anda hızlanmaya başlar ve anormal bir şekilde de büyür. Yangından kaçış için yaklaşık bir buçuk, iki dakikalık zamanı olabilir. Tabii bu süre yanıcı malzemenin vasfına göre değişebilir, uzayabilir veya kısalabilir.” diye konuştu.

Kaçış Merdivenlerine Fanlarla Yukarıdan Hava Basılması Gerekiyor 

Kaçış sistemlerinin de çok önemli olduğunu ifade eden Dr. Öğr. Üyesi Nuri Bingöl, “Binanın kullanım düzenine bağlı olarak, 500 kişilik bir yapı için en az 3, daha fazla kişi için ise 4 kaçış çıkışı olması gerekmektedir. Koridor genişlikleri genellikle 2 ila 2,5 metre olarak planlanmalı, bu sayede tahliye sırasında rahat bir şekilde hareket edilmedi sağlanır. Kaçış merdivenleri ise pozitif basınçlandırılmış şekilde tasarlanmalıdır. Bu, yüksek sıcaklıktaki dumanın merdivenlere dolmasını önlemek için gereklidir. Fanlarla yukarıdan hava basılması gerekiyor ki insanlar oradan güvenle kaçabilsin. Bunlar olmadığı zaman da işte böyle facialarla karşılaşırız.” şeklinde konuştu.

Söndürme Sistemleri, Yangını Yüzde 96.7 Oranında Başarıyla Söndürebilir

Bazı yangınların hızla büyüdüğüne işaret eden Dr. Öğr. Üyesi Nuri Bingöl, “Otomatik söndürme sistemleri, özellikle otel gibi binalarda zorunlu olarak olması gereken önemli bir güvenlik önlemidir. Ancak bu sistemlerin mevcut olmaması veya çalışmaması büyük bir dezavantaj yaratır. Söndürme sistemleri, yangını yüzde 96.7 oranında başarıyla söndürebilir. Söndürülemediği takdirde çoğalmayı baskılayarak itfaiyenin olayının yerine gelmesi için kritik zaman kazandırır.” dedi.

Hızlı Tahliye Yapılamamış

Kartalkaya’daki yangında ölenlerden bazılarının odada giyinmeye çalıştıklarının tespit edildiğini dile getiren Dr. Öğr. Üyesi Nuri Bingöl, “Orada da zaman kaybetmişler anlaşıldığı kadarıyla. Dolayısıyla hızlı tahliye yapılamamış. Çıkış yolu bulunamamış. Duman bastırdığında göz gözü görmeyecek şekilde yüksek sıcaklıklarla beraber odanın dışına çıkamayacak duruma geliniyor. Dolayısıyla kaçış merdivenleri çok önemli.” ifadesinde bulundu.

Otel Betonarme Ama İçerideki Malzemeler Sıkıntılı

Otelin betonarme bir bina olduğunu ancak dış cephesini yalıtım malzemesi kullanılmış ahşaptan oluştuğunu hatırlatan Dr. Öğr. Üyesi Nuri Bingöl, “Ahşap kaplamayı kimyasala batırıyorlar. 5-6 saat kimyasalda tutuyorlar. Genelde Bolu’da yapılan bir iş o bu. O da ve ısıyla ilgili iletkenliğini azaltarak yanmazlığını biraz azaltıyor, daha zor yanar hale getiriyor. İçerideki malzemelerle ilgili sıkıntı var. Orada lambriler var. Onlar kolay yanıcı malzemeler. Onlar yangın yükünü arttırmış.” diye konuştu.

Bir Mevzuat Değişikliği Gerekiyor…

Denetim konusuna da değinen Dr. Öğr. Üyesi Nuri Bingöl, şöyle devam etti:

“Denetim olsa eksikler olmaz. Uyarı sistemlerinin çalışır vaziyette olması lazım. Sprinkler sistemlerinin çalışır vaziyette olması lazım. Yangın çıktığında o sistemin çalışmadığını anladığımızda o ruhsatının da iptal edilmesi gerekebilir. Bizde böyle denetimler yok. Biz ruhsat alma aşamasından sonra bir daha kimse uğramıyor. Turizm Bakanlığının denetiminde olan bir yeri ne itfaiye ne emniyet gelip de denetleyebiliyor. Turizm Bakanlığı da denetlerken itfaiye raporu var mı, yok mu diye bakıyor. Onlar da çıkartıp önceden aldıkları raporu gösteriyorlar. Ama içeride bir tadilat yapmışlar, değişiklik yapmışlar veya sistem çalışmamış, periyodik bakımlarını yaptırmamışlar kimse bilmiyor. Açıklama yapıldı, 2021 ve 2024’te yangınla ilgili uygunluk raporu var. Ama Turizm Bakanlığı sistemin çalışıp çalışmadığını denetlemiyor. İtfaiyenin uhdesinde olduğu için itfaiyenin verdiği kâğıt üzerindeki rapora güveniliyor. O raporda bazen kafeteryayla ilgili oluyor. Bazen başka bir şeyle ilgili oluyor. Dolayısıyla biz kâğıt üzerinde işlemlerimizi iyi yapıyoruz. Dolayısıyla burada da bir mevzuat değişikliği gerekiyor. Nasıl iki araçlarımızı periyodik muayeneye tabi tutuyoruz TÜVTÜRK istasyonlarında iki senede bir, mevzuata itfaiyenin yapacağı bu şekilde bir denetleme eklenmeli.”

Denetimle İlgili Mekanizma Oluşturulması Lazım

Turizm Bakanlığının yangın güvenliğini denetleyebilecek mekanizmayı oluşturmasının gerekebileceğini ifade eden Dr. Öğr. Üyesi Nuri Bingöl, “Şu anda belediyelerin uhdesinde çalışan itfaiyelerin gözetiminde bu denetimler iskân veya ruhsat alana kadar yapılıyor. Denetlemeler periyodik olarak yapılmalı. Denetimle ilgili mekanizma oluşturulması lazım” şeklinde sözlerini tamamladı.

Kaynak: HORECA TREND ve Dr. Öğr. Üyesi Nuri Bingöl (Üsküdar Üniversitesi)

Devamını Oku

Otel

Yangın Sonrası Tatilcilerin Tavrı Toplumsal Duyarlılığı Sorgulattı!

Kartalkaya’daki otel yangını enkazında hâlâ cesetler aranırken, çevredeki otellerde olup bitene kayıtsız bir şekilde piste çıkan tatilcilerin oluşturduğu tabloyu değerlendiren Üsküdar Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Başkanı Prof. Dr. Barış Erdoğan, “Aynı karede acı ve eğlenceyi buluşturan bu manzara, bugün empati ve toplumsal duyarlılık adına geldiğimiz noktayı sorgulamamız gerektiğini açıkça gözler önüne seriyor.” dedi.

Yayınlandı

on

“Eskiden tasada ve sevinçte ortak bir ‘millet olma’ bilinci vardı; bu da felaketler karşısında kenetlenmemizi, acıyı bölüşüp dayanışmayı mümkün kılıyordu.” diyen Prof. Dr. Barış Erdoğan, “Özellikle ‘Bana bir şey olmadı, o hâlde şanslıyım’ düşüncesi, acıyı görmezden gelmek ve onu zihinsel olarak uzak tutmak için kullanılan bir savunma mekanizması olarak karşımıza çıkıyor.” diye konuştu.

Üsküdar Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Başkanı Prof. Dr. Barış Erdoğan, Kartalkaya’daki oteldeki yangın enkazında hâlâ cesetler aranırken, çevredeki otellerde olup bitene kayıtsız bir şekilde piste çıkan tatilcilerin oluşturduğu tabloyu değerlendirdi.

Kayıtsız Bir Şekilde Piste Çıkan Tatilciler…

Prof. Dr. Barış Erdoğan, yangın sonrasına yaşananlara ilişkin, “Kartalkaya’daki oteldeki yangın enkazında hâlâ cesetler aranırken, çevredeki otellerde olup bitene kayıtsız bir şekilde piste çıkan tatilcilerin oluşturduğu tablo toplum olarak vicdanlarımızı bir kez daha derinden yaraladı. Aynı karede acı ve eğlenceyi buluşturan bu manzara, bugün empati ve toplumsal duyarlılık adına geldiğimiz noktayı sorgulamamız gerektiğini açıkça gözler önüne seriyor.” dedi.

Yas, Dayanışma ve Komşuluk Gibi Kavramların Büyük Ölçüde Aşındığına Tanık Oluyoruz

Toplumumuzun kültürel belleğinde yüzyıllardır derin kökleri olan yas, dayanışma ve komşuluk gibi kavramların büyük ölçüde aşındığına tanık olunduğunu dile getiren Prof. Dr. Barış Erdoğan, şöyle devam etti:

“Eskiden, yakın bir çevremizde cenaze olduğunda bırakın eğlenmeyi evde televizyon veya radyo açmaktan bile kaçınırdık. Yüksek sesle gülmeyi bile uygun bulmayan bu yaklaşım, Anadolu irfanının derin bir empati kültürüne nasıl ev sahipliği yaptığını gösteriyordu. Böyle bir tavır, sadece nezaket kuralı değil aynı zamanda kederli olanın acısını yüreğimizde hissetmenin bir yansımasıydı. Gelgelelim, günümüzde bu duyarlılığın giderek zayıfladığını görüyoruz. Orman yangınları ya da depremler gibi büyük felaketler söz konusu olduğunda, olaydan etkilenmeyen bazı kesimlerin hiçbir şey olmamış gibi hayatlarına devam etmesi bunun en somut göstergesi. Oysaki eskiden tasada ve sevinçte ortak bir ‘millet olma’ bilinci vardı; bu da felaketler karşısında kenetlenmemizi, acıyı bölüşüp dayanışmayı mümkün kılıyordu. Bugün ise bu paylaşma duygusunun zayıfladığını gözlemlemek ne yazık ki zor değil.”

Hem Dayanışma Reflekslerimiz Köreliyor Hem de Empati Kültürümüz Erozyona Uğruyor!

Bu değişimin ardında çeşitli etkenlerin yattığını da kaydeden Prof. Dr. Barış Erdoğan, “Öncelikle, modern şehirleşme ve bireyselleşmenin yaygınlaşmasıyla birlikte, kendimizi kolektif bir yapının parçası gibi görmek yerine özel alanlarımıza çekilmeyi daha çok tercih eder hâle geldik. Kendi hayatlarımıza ve sorunlarımıza odaklanmak, toplumsal sorumluluk ve hassasiyeti ikinci plana itiyor. Böylece hem dayanışma reflekslerimiz köreliyor hem de empati kültürümüz erozyona uğruyor. Buna ek olarak, günümüzün popüler kültürü ‘anı yaşamak’ ve ‘hayattan keyif almak’ mottoları üzerine kurulu. Tüketim kültürü, bizi durmaksızın yeni deneyimler, alışveriş ve eğlencenin peşinde koşturmaya yönlendiriyor. Sürekli değişen, hızla akıp giden gündem içinde, toplumsal acılar ve kayıplar kısa sürede gündemden düşüyor.” şeklinde konuştu.

‘Bana Bir Şey Olmadı, O Hâlde Şanslıyım’ Düşüncesi Acıyı Görmezden Geliyor…

Öte yandan sosyal medyanın bu süreçteki etkisinin de yadsınamaz olduğunu belirten Prof. Dr. Barış Erdoğan, şöyle devam etti:

“Toplumsal acılar ve kayıplarla ilgili haberler çok hızlı biçimde dolaşıma giriyor fakat aynı hızla gündemden düşüyor. Bu durum bazen ‘duyarsızlaşmaya’ kapı aralıyor. Eskiden yerel ölçekte yaşanan acılar çevredekiler tarafından daha uzun süre hissedilir ve paylaşılırdı; oysa şimdi dünyanın her köşesinden felaket görüntüleriyle sürekli karşılaşan insanlar, olağan dışı durumlara bile hızla alışabiliyor. Özellikle ‘Bana bir şey olmadı, o hâlde şanslıyım’ düşüncesi, acıyı görmezden gelmek ve onu zihinsel olarak uzak tutmak için kullanılan bir savunma mekanizması olarak karşımıza çıkıyor.”

Yas Tutanlara ve Kayıplara Saygı Göstermek Toplumun Temel Değerlerinden Biri…

Tüm bu gelişmelere rağmen, unutulmaması gereken temel gerçeğe işaret eden Prof. Dr. Barış Erdoğan, “Acılar paylaşıldıkça hafifler. Yas tutmak ya da en azından yas tutanlara ve kayıplara saygı göstermek, yalnızca eski bir gelenek değildir; aynı zamanda bir toplumu toplum yapan temel değerlerden biridir. Eğer bu değerleri korumak istiyorsak, dayanışmayı yeniden canlı tutacak, empatiyi güçlendirecek adımlar atmamız gerekiyor. Toplumsal sorumluluk ve duyarlılık yalnızca acı anlarında değil, gündelik hayatın her alanında kolektif bilinci ve insanî değerleri diri tutabilmekle mümkün. Ortak geçmişimizde var olan dayanışma ruhunu geleceğe taşımak, hepimizin omuz omuza yürütmesi gereken bir görevdir.” şeklinde sözlerini tamamladı.

Kaynak: HORECA TREND ve Üsküdar Üniversitesi, Prof. Dr. Barış Erdoğan

Devamını Oku

Otel

The Peninsula, Victoria & Albert Müzesi ile Yeni Ortaklığını Duyuruyor

The Peninsula ve Victoria & Albert Museum iş birliği, The Peninsula’nın ‘Art in Resonance’ programını, yükselen ve kariyerinin ortasındaki modern sanatçıları desteklemek üzere iki kurumu bir araya getiren yenilikçi bir ortaklıkla güçlendiriyor.

Yayınlandı

on

Dünyanın dört bir yanında bulunan otellerinde yıllardır sanata olan bağlılığını sürdüren The Peninsula, sanata olan bu uzun soluklu bağlılığında yeni bir sayfa açtığını duyurdu. The Peninsula, 2025 yılından itibaren Londra’nın ünlü Victoria ve Albert Müzesi (V&A) ile birlikte küratörlüğünü üstlendiği bir dizi modern sanat enstalasyonunu, Art Basel Hong Kong 2025’te  The Peninsula Hong Kong’da açılacak bir sergiyle hayata geçiriyor.

Ortak mirasları ve mükemmelliğe olan bağlılıklarıyla tanınan iki ikonik kurumu bir araya getiren bu yeni işbirliği, lüks otel alanında dünya standartlarında sanat deneyimleri konusunda çıtayı yükseltmeyi amaçlıyor.

The Hongkong and Shanghai Hotels, Limited‘in Genel Müdürü ve Operasyon Direktörü Gareth Roberts, “Yaratıcı sanatların dünyadaki en önde gelen kolektif öncüsü olan V&A ile çalışmaktan daha fazla heyecan duyamazdık” dedi. “Birçok açıdan bu ortaklık, konuklarımız ve genel olarak toplum için sınırları zorlayan sanat dallarını kucaklamaya çalıştığımız ‘Art in Resonance’ programı için atılan büyük bir adım gibi görünüyor.”

Çığır Açan Sanatın Erişim Alanını Genişletmek

The Peninsula ve V&A, yaptıkları kapsamlı anlaşmayla, yenilikçi modern sanat eserlerine halkın erişimini işbirliği içinde genişletmeyi amaçlıyor. V&A, küratöryel bilgisini otel grubunun beğenilen ‘Art in Resonance’ programına taşıyarak yeni bir perspektif ve bakış açısının yanı sıra, programdan doğrudan yararlanacak olan yükselen ve kariyerinin ortasındaki sanatçılara gerçek anlamda küresel bir erişim imkanı sağlıyor.

Bu işbirliği, V&A ve çeşitli The Peninsula lokasyonları için özel olarak yaratılmış eserler ortaya koyarak ‘Art in Resonance’ eserlerinin yeni kitlelere ulaşmasını hedefliyor.

Bu işbirliğinin ilk aşaması Mart 2025 sonunda The Peninsula Hong Kong’da yeni bir ‘Art in Resonance’ enstalasyonu ile hayata geçirilecek. Art Basel Hong Kong 2025 ile eş zamanlı olarak gerçekleştirilecek olan bu sergi için The Peninsula ve V&A, V&A’nın Asya Bölgesi Küratörü Dr. Xiaoxin Li’nin küratörlüğünde yeni tasarlanan bir eseri otelin büyük lobisinde belirgin bir şekilde sergileyecek ve ‘Art in Resonance’ yaratıcıları tarafından tasarlanan diğer iki yeni eserle tamamlanarak otelin tarihi cephesini ve klasik iç mekanlarını göz kamaştırıcı yeni bir ışıkla konukların ve ziyaretçilerin doğrudan erişebileceği yeni bir sergide tanıtacak.

V&A Direktör Yardımcısı ve Operasyon Direktörü Tim Reeve, “Seçilen bu sanatçılar tarafından paylaşılan yaratıcı vizyon, yeni ortaklığımızın ruhunu mükemmel bir şekilde somutlaştırıyor.” dedi. “Bu eserlere daha geniş bir erişim sağlamak için The Peninsula ile birlikte çalışmak, V&A’nın tasarım ve yaratıcılığı tüm biçimleriyle destekleme, kültürel bilgiyi ilerletme ve her yerdeki üreticilere, yaratıcılara ve yenilikçilere ilham verme misyonunu yansıtıyor.”

Art in Resonance Hakkında

The Peninsula’nın oluşturduğu Art in Resonance programı, 2019’dan bu yana, kariyerinin başındaki ve ortasındaki önemli sanatçıların çalışmalarını öne çıkarıyor. Finansman, küratör desteği ve sergi alanı sağlayarak Art in Resonance, bu yaratıcıların önemli yeni kamusal sanat eserleri üretmelerine olanak tanırken, aynı zamanda Peninsula misafirlerine derinlemesine sürükleyici sanat deneyimleri sunuyor.

Victoria & Albert Müzesi Hakkında

V&A, Birleşik Krallık’ın dört bir yanında yer alan ve kendini yaratıcılığın gücüne adamış bir müzeler ailesi olup misyonu, tasarım ve yaratıcılığı tüm biçimleriyle savunmak, kültürel bilgiyi ilerletmek ve her yerdeki üreticilere, yaratıcılara ve yenilikçilere ilham vermektir. Sergiler, etkinlikler, eğitim programları, dijital deneyimler, koruma, araştırma ve her yaratıcı disiplini kapsayan 2,8 milyondan fazla nesneden oluşan ve sürekli gelişen ulusal koleksiyonu aracılığıyla yaratıcılığın 5.000 yıllık öyküsünü paylaşmaktadır.

The Hongkong and Shanghai Hotels, Limited (HSH) Hakkında

1866 yılında kurulan ve Hong Kong Menkul Kıymetler Borsası’nda (00045) işlem gören HSH, Asya, ABD ve Avrupa’nın önemli destinasyonlarında prestijli otel, ticari ve konut projelerinin mülkiyeti, geliştirilmesi ve yönetimi, ayrıca turizm ve eğlence, kulüp yönetimi ve diğer hizmetlerle faaliyette bulunan bir Grubun holding şirketidir. The Peninsula Hotels portföyünde The Peninsula Hong Kong, The Peninsula Shanghai, The Peninsula Beijing, The Peninsula Tokyo, The Peninsula New York, The Peninsula Chicago, The Peninsula Beverly Hills, The Peninsula Paris, The Peninsula Bangkok ve The Peninsula Manila, The Peninsula London ve The Peninsula Istanbul yer almaktadır. Grubun tesis portföyünde Hong Kong’da The Repulse Bay Complex, The Peak Tower ve St. John’s Building; Ho Chi Minh City, Vietnam’da The Landmark ve Paris, Fransa’da 21 avenue Kléber yer almaktadır. Grubun kulüp ve hizmet portföyünde ise Hong Kong’daki The Peak Tram; Bangkok, Tayland’da Thai Country Club; Carmel, California’da Quail Lodge & Golf Club; ayrıca yine Hong Kong’da Peninsula Kulüpleri ve Danışmanlık Hizmetleri, Peninsula Merchandising ve Tai Pan Laundry sayılabilir.

Kaynak: HORECA TREND ve Victoria & Albert Museum

Devamını Oku

Popüler Haberler

Copyright © 2024 Orbis Medya Bilgi ve İletişim Teknolojileri Ltd. Şti. Her hakkı saklıdır. Web sitemizdeki haber, makale ve içeriklerin her hakkı saklıdır.
İçeriklerimizin izinsiz kullanımı halinde yasal işlem başlatılacaktır.