Metro Türkiye’den ‘Sudan Doğan Gelecek’ Projesi ile Sürdürülebilir Balıkçılıkta Öncü Bir Adım Daha | HORECA TREND
Takip edin!

Sürdürülebilirlik

Metro Türkiye’den ‘Sudan Doğan Gelecek’ Projesi ile Sürdürülebilir Balıkçılıkta Öncü Bir Adım Daha

Metro Türkiye, sürdürülebilir balıkçılık vizyonu doğrultusunda sektöre öncülük edecek yepyeni bir çalışmaya daha imza attı. Muğla’da gerçekleştirilen tesis yatırımıyla Akuaponik sistemi kuruldu. Türkiye’deki perakende sektöründe bir ilk olan bu sistem ile su ürünleriyle bitki yetiştiriciliği birleşmiş oldu. 

Yayınlandı

on

‘Sudan Doğan Gelecek’ adı verilen yeni projede, akuaponik yöntemiyle levrek ve deniz börülcesini aynı sistem içerisinde yetiştirmeye başlayan Metro Türkiye’nin öncülük ettiği bu girişim; su kalitesi, sıcaklık ve hastalık yönetimi gibi faktörler üzerinde daha fazla kontrol imkânı sunuyor. Metro Türkiye bu projede; HATKO Su Ürünleri, Danimarka merkezli Alpha Aqua ve Türkiye’deki ortakları Nordic ile anlaştı.

Yaklaşık 35 yıldır hizmet verdiği ülkemizde sürdürülebilir balıkçılık konusunda birçok ilke imza atan Metro Türkiye, sektöre öncülük edecek bir girişimi daha hayata geçirdi. Su ürünleri ile suda bitki yetiştiriciliğini birleştiren Akuaponik yönteminin uygulandığı yeni tesis yatırımıyla ‘Sudan Doğan Gelecek’ adını verdiği yeni projesiyle Metro Türkiye, levrek ile deniz börülcesini aynı sistem içerisinde üretmeye başladı. Su kalitesi, sıcaklık ve hastalık yönetimi gibi faktörler üzerinde daha fazla kontrol imkânı sunan sistem, bu sayede sürdürülebilir balıkçılığa katkı sağlarken verimliliği ve ürün kalitesini de artırıyor. Sistemle birlikte bir levreğin 14-15 ayı bulan yetişme süresi 9 aya kadar düşüyor.  Metro Türkiye, bu proje kapsamında 3 önemli iş ortağını da bir araya getirmiş oldu. Kapalı devre akuakültür sistemi (RAS) ile tasarlanan yeni ve son teknoloji ürünü tesisin tasarımı ve tedariki için Danimarka merkezli Alpha Aqua ve Türkiye’deki ortakları Nordic ve köklü deneyimiyle ülkemizin önde gelen balık üreticisi HATKO Su Ürünleri ile iş birliği sağladı.

Gelecek kuşakların da zengin deniz ürünlerini yiyebilmeleri için sürdürülebilir balıkçılık anlayışıyla birçok çalışmaya ve projeye hayat verdiklerini ifade eden Metro Türkiye Satın Almadan Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi Deniz Alkaç, “Metro Türkiye olarak balığı ticari bir ürün olması kaygısındansa, gelecek nesillere bırakılması gereken bir değer olarak görüyoruz. Denizlerdeki balık stoklarının ve türlerinin korunması amacıyla sürdürülebilir balıkçılığı 2010 yılından beri satın alma politikamızın odağında tutuyoruz. Sadece denizlerimizdeki değil çiftliklerde yetiştirilen balıkların da sürdürülebilirlik yaklaşımıyla ele alınması gerekiyor” diye konuştu.

Bitkiler, Balık Tanklarından Gelen Zengin İçerikli Su ile Yetiştiriliyor

Sürdürülebilir balıkçılık konusunda öncü bir adım daha atarak akuaponik sistemle levrek ile birlikte deniz börülcesi üretimine başladıklarını açıklayan Alkaç, “Sudan Doğan Gelecek adını verdiğimiz bu projede bitkiler, balık tanklarından gelen zengin içerikli su ile yetiştiriliyor. Bu, balıklar ve bitkiler arasında karşılıklı fayda sağlayan bir ilişki yaratarak kapalı döngü bir ekosistemi ortaya çıkarıyor. Ülkemizde sürdürülebilir balıkçılığın öncüsü olarak bu sistemle levrek ve deniz börülcesi üretimine adım attık. Muğla’da inşa edilen tesiste, levrek üretiminde ‘Yediği Önünde Yemediği Yarında’ projesinde olduğu gibi deniz balığı oranı azaltılmış ve alg yağı içeren yem kullanacağız. Bu özel yem ile Omega-3 bakımından daha zengin balıklar üreterek, sağlıklı beslenmeye de katkıda bulunuyoruz. Tesisin kısa sürede tamamlanmasının ardından ilk balık hasadının 9 ay içerisinde gerçekleşmesini ve ilk ürünlerimizi Metro Premium markamızla gelecek yılın ilk aylarında raflara taşımayı planlıyoruz” dedi.

“Sürdürülebilir ve Sağlıklı Protein Üretimi İçin Gerekli Bir Adım”

Reklam

Kapalı devre akuakültür teknolojisinin sunduğu faydalardan bahseden Alpha-Aqua Küresel Ticaret Direktörü ve Nordic Kurucu Ortağı Yasin Kasa, “Yüksek balık refahı, hassas su kalitesi kontrolü, balık iştahına dayalı otomatik besleme ve atık yönetimi sayesinde yüksek üretim verimliliği sunan bu yöntem, kaynak kullanımı ve sürdürülebilirlik açısından geleneksel su ürünleri yetiştiriciliği yöntemlerinden daha iyi bir performans sergilemesi nedeniyle gelecekte sürdürülebilir ve sağlıklı protein üretimi için gerekli bir adım. Su kullanımını önemli ölçüde azaltan, kapalı atık arıtımı yoluyla çevresel etkiyi en aza indiren ve tasarımıyla biyogüvenliği artıran kapalı devre akuakültür sistemleri, sürdürülebilir su ürünleri yetiştiriciliği için hayati öneme sahip. Kapalı devre akuakültür sistemi teknolojisi aynı zamanda nakliye açısından daha düşük karbon ayak izi sağlıyor” diye konuştu.

Balık Refahı ve Verimlilik Sağlıyor

Kapalı devre akuakültür sistemlerinde, balıkların sağlığını ve refahını etkileyen fiziksel ve kimyasal tüm değerlerin sürekli olarak ölçüldüğüne dikkat çeken Hatko İcra Kurulu Üyesi Dr. Metin Albukrek ise şunları kaydetti: “Üst düzey otomasyon sayesinde, gereken düzeltmeler hemen, henüz alarm seviyelerine ulaşmadan otomatik olarak yapılıyor. Böylece balıkların refahı ve verimliliği önemli ölçüde artırılırken balık kayıpları azaltıyor. Akuaponik sistemlerde, kısıtlı olan deniz yüzeyinde çiftlik kurmaya ihtiyaç kalmıyor. Çok az deniz suyu kullanılmasıyla bu işlem karada da başarıyla uygulanıyor. Ayrıca balık tanklarında bulunan su aynı döngü içerisinde bitkilerin de üretimini sağlıyor; gübre üretim ve tüketiminin çevreye olan etkileri ortadan sıfırlanıyor. Hatko olarak tesisi kurup bizzat işleterek, yeni bir üretim teknolojisinin öncülüğünü yapıyoruz.”

Kalite ve Verimliliği Artırıyor

Su kalitesi, sıcaklık ve hastalık yönetimi gibi faktörler üzerinde daha fazla kontrol imkânı sunan sistemle tanklardaki suyun sürekli denetlenmesiyle balığın yetişmesi için en güvenli ve sağlıklı ortam yaratılırken, mikroplastik riskinin de önüne geçilebiliyor. Sistem sayesinde balık ve bitki üretiminde kalite ve gıda güvenliği açısından izlenebilirlik sağlanıyor. Ayrıca Akuaponik sistemler, geleneksel toprak bazlı tarımda kullanılan suyun yalnızca bir kısmına ihtiyaç duyduklarından, bitki yetiştiriciliğinde su verimliliği de sunuyor.

Kaynak: HORECA Trend ve Metro Türkiye

Reklam
Devamını Oku
Reklam
Yorum Yapmak İçin Tıklayın

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Sürdürülebilirlik

Knorr Sustainable Brands’te Yeni Nesil Onarıcı Tarım Projesini Tanıttı

Türkiye’nin en büyük gıda markalarından biri olan Knorr, 17-18 Eylül’de gerçekleşen Sustainable Brands Konferansı’nda Knorr Yeni Nesil Onarıcı Tarım Projesi’nin lansmanını yaptı. Yeni nesil tarım teknolojileri şirketi Doktar ile iş birliği yaparak onarıcı tarıma geçişte önemli bir adım atan marka, sektöründe öncü olmaya hazırlanıyor.

Yayınlandı

on

2015 yılından beri yaptığı çalışmalarla Türkiye’de temel sebzelerinin tamamını sürdürülebilir tarımla elde eden Knorr, geçtiğimiz Nisan ayında Knorr Yeni Nesil Onarıcı Tarım Projesi ile inovatif tarım alanında öncü bir adım daha attı. Nane üretiminde onarıcı tarım denemesi yapmaya başlayan marka, yeni projesinin detaylarını 17-18 Eylül’de İstanbul Swissotel Bosphorus’ta gerçekleşen Sustainable Brands Konferansı’nda aktardı.

“Toprağa Teknoloji Ekmek: Korkuluktan Yapay Zekâya” başlıklı oturumda Knorr Marka Müdürü ve Unilever Türkiye Gıda Kategorisi Pazarlama Lideri Melisa Kısacık Efeoğlu ve proje partneri Doktar Kurucu Ortağı ve CEO’su Tanzer Bilgen, Gıda Mühendisi Ebru Akdağ’ın sorularını yanıtladı.

Toprağın Sağlığını İyileştirmenin ve Yenilenebilir Ekosistemler Yaratmanın Yolu Onarıcı Tarımdan Geçiyor.

Oturumun açılışını yapan Gıda Mühendisi Ebru Akdağ, Türkiye’de ve dünyada toprak sağlığına dair çarpıcı verileri katılımcılarla paylaştı. Yanlış tarım uygulamalarının doğal bir ekosistem olan toprağa zarar veren en önemli faktörler arasında yer aldığının vurgulandığı oturumda, Knorr Marka Müdürü ve Unilever Türkiye Gıda Kategorisi Pazarlama Lideri Melisa Kısacık Efeoğlu, şunları söyledi: “Knorr olarak sürdürülebilir tarıma dayalı bir marka mirasımız var. Bugün ise sürdürülebilir tarımın yanı sıra toprağı yenileyen sistemler için adım atmamız gerekiyor.”

Unilever’in 2030 yılına kadar olan sürdürülebilirlik hedeflerini ortaya koyduğu Compass stratejisine de değinen Melisa Kısacık Efeoğlu, sözlerine şöyle devam etti: “Knorr Yeni Nesil Onarıcı Tarım Projesi, yenilenebilir doğal ekosistemler yaratmayı hedefleyen Compass stratejimizin de bir parçası. Unilever Türkiye’debir ilk olan projemiz, ülkemizde de baharat kategorisindeki ilk onarıcı tarım girişimi. Şimdilik sadece nane ile küçük ölçekli bir proje olarak başladık; fakat buradan edindiğimiz bilgi ve deneyimleri sektörümüzle paylaşarak bu hareketi büyütmeyi istiyoruz. Ayrıca, projeyle nihai tüketicinin sofrasına da daha kaliteli ürün girmesini sağlayacağız.”

Yapay Zekâ ve Veri Temelli Teknolojiler, Onarıcı Tarım İçin Yenilikçi Çözümler Sunuyor

Reklam

Yeni Nesil Onarıcı Tarım Tarlası’na yerleştirdiği teknolojik cihazlarla tarlada ekimden hasata uçtan uca izlenebilirlik yaratan Knorr, tarladan sürekli veri toplayan ve bu veriyi yapay zekâ ile çiftçiye yönelik bilgiye dönüştüren cihazlar kullanıyor. Markanın proje partneri Doktar tarafından sunulan teknolojik cihazlar, böylece toprağın fazla sulanmasını, gübrelenmesini ve ilaçlanmasını engelliyor.

Doktar Kurucu Ortağı ve CEO’su Tanzer Bilgen şu açıklamalarda bulundu: “Doktar olarak, dijitalleşme yoluyla tarım sektöründe değişim yaratmayı hedefleyen bir tarımsal bilgi şirketiyiz. Çeşitli kaynaklardan topladığımız veriyi yapay zekâ ile tarımsal bilgiye dönüştürüyoruz. Geleneksel tarım uygulamaları fazla sulama, gübreleme ve gereğinden çok kimyasal madde kullanımına sebep oluyor; bu da toprağın organik madde içeriğini azaltıp su tutma kapasitesini düşürüyor. Toprağın sağlığının iyileşmesi ise toprakta canlılığın ve biyoçeşitliliğin artması demek. Böyle bir tarımın mümkün olduğunu biliyoruz. Knorr iş birliğimizle, çiftçinin eski alışkanlıklarını değiştirmesine katkı sunacağız.”

Kaynak: HORECA TREND ve Knorr

Devamını Oku

Sürdürülebilirlik

Tetra Pak, 25. Sürdürülebilirlik Raporu’nu Yayınladı

İnsanı ve gezegeni korumaya yönelik bir yaklaşımla gıdayı her yerde güvenli ve erişilebilir hale getirmeyi taahhüt eden Tetra Pak, 25. Sürdürülebilirlik Raporu’nu yayınladı. Gıda sistemleri, döngüsellik, iklim, doğa ve sosyal sürdürülebilirlik olmak üzere beş alana odaklanan rapora göre Tetra Pak, 2019’dan bu yana değer zinciri sera gazı emisyonlarını yüzde 20 ve kendi operasyonları genelinde sera gazı emisyonlarını yüzde 47 azalttı.

Yayınlandı

on

Tetra Pak’ın sürdürülebilirlik gündemi doğrultusunda kaydettiği ilerlemeyi yansıtan 25. Sürdürülebilirlik Raporu’nda dikkat çekici veriler yer alıyor. Rapor, şirketin geçtiğimiz yıl elde ettiği başarılarının yanı sıra gıdayı, insanları ve gezegeni korumaya yönelik devam eden girişimlerini de vurguluyor.

Rapor, 2019’dan bu yana değer zinciri sera gazı emisyonlarında yüzde 20’lik ve şirketin kendi operasyonları genelinde sera gazı emisyonlarında yüzde 47’lik bir azalma olduğunu gösteriyor. Rapor, ayrıca Tetra Pak’ın tedarikçiler, müşteriler ve diğer paydaşlarla birlikte çalışarak 2050 yılına kadar değer zinciri genelinde net sıfır sera gazı emisyonuna ulaşma yönündeki uzun vadeli hedeflerini destekliyor.

“Dünyada Gıda Sistemlerini Dönüştürmek İçin Üzerimize Düşeni Yapmaya Kararlıyız”

Tetra Pak Başkanı ve CEO’su Adolfo Orive, 25. Sürdürülebilirlik Raporu’nun yayınlanmasına ilişkin şu yorumu yaptı: “Gıda endüstrisi genelinde iş birliği, artan nüfusu sürdürülebilir bir şekilde beslemek için her zamankinden daha önemli. Küresel varlığımız ve uçtan uca çözümlerimiz, bize her gün çiftçiler ve gıda üreticilerinden tedarikçilere, karar vericilere ve tüketicilere kadar değer zincirindeki tüm paydaşlarla iş birliği yapma fırsatları sunuyor. Bu rolün getirdiği sorumluluğun farkındayız. Dünyada gıda sistemlerini dönüştürmek, daha güvenli, dayanıklı ve sürdürülebilir olmasını sağlamak için üzerimize düşeni yapmaya kararlıyız.”

Geri Dönüşüm Programlarına 40 Milyon Euroluk Yatırım

Rapora göre bir diğer önemli dönüm noktası da karbon ayak izini üçte bir oranında (yüzde 33) azaltan ve Tetra Pak’ı dünyanın en sürdürülebilir gıda ambalajını geliştirmeye bir adım daha yaklaştıran, kağıt bazlı bariyer içeren ve yüzde 90 yenilenebilir içeriğe sahip aseptik bir içecek kartonunun piyasaya sürülmesi oldu. 2023 yılında ambalaj araştırma ve geliştirme için 100 milyon euro yatırım yapılırken, 2022’de 106 adet olan sertifikalı yenilenmiş ekipman teslimatı, 2023’te 133 adede yükseldi. Bunun yanı sıra yüzde 7’lik artışla 1,3 milyon ton karton ambalaj toplandı ve geri dönüşüme gönderildi. Ayrıca geri dönüşüm için gönderilen poliAl hacminde yüzde 14’lük artış oldu.

Reklam

25. Sürdürülebilirlik Raporu, ayrıca Tetra Pak’ın üretim süreçlerinde yaptığı iyileştirmelerin sonuçlarını da ortaya koydu. Rapor kapsamında toplam 10,4 milyar bitki bazlı paket ve 12,6 milyar bitki bazlı kapak satışının gerçekleştirildiği açıklanırken, üretim operasyonlarındaki solvent emisyonlarında yüzde 28,9 azalma kaydedildi.

Türkiye Faaliyetlerine de Yer Verildi

Raporda Tetra Pak’ın Türkiye operasyonlarıyla ilgili de bazı bilgiler yer alıyor. Üretim sürecindeki atıkları katma değerli ürünlere dönüştürmek için gıda kaybını ve israfını azaltmaya yardımcı gıda işleme teknolojileri geliştiren Tetra Pak, 2030’a kadar uygulama işleme hatlarında ürün kaybında yüzde 50 azalma sağlamayı hedefliyor. Bu amaç doğrultusunda Tetra Pak, 2023 yılında yerinde yemek hizmeti veren tüm tesislerinde gıda atıklarını azaltma çalışmalarına devam etti. Örneğin İzmir fabrikası, gıda atıklarının yüzde 40’ından fazlasını hayvan barınaklarına bağışladı, geri kalan atıklar ise enerji geri kazanımı için kullanıldı.

Tetra Pak’ın raporun tamamında odaklandığı gıda sistemleri, döngüsellik, iklim, doğa ve sosyal sürdürülebilirlik alanlarının her biri, ambalajlama, işleme ve hizmet işletmeleri genelinde sürdürülebilirliğin de önemli bir parçası olduğu 2030 Stratejisi tarafından destekleniyor. Bu alanlardaki ilgili amaç ve hedefler düzenli olarak izleniyor, yönetiliyor ve raporlanıyor.

Kaynak: HORECA Trend ve Tetra Pak

Reklam
Devamını Oku

Sürdürülebilirlik

Yediyol Holding’in Küresel Pazardaki Etkisi Artıyor

Yediyol Holding’in bünyesinde yer alan Agrotermal, 2024 yılının ilk altı ayında yaklaşık 1.275 ton domates üretimi gerçekleştirerek büyük bir başarıya imza attı. Bu önemli üretim hacmi, şirketin Avrupa Birliği ülkelerine yaptığı ihracatla küresel pazardaki etkisini güçlendirdiğini ve tarım sektöründeki etkisini arttırdığını gösteriyor. Tarım alanındaki bu başarılı performansıyla hem yerel hem de uluslararası piyasalarda dikkat çekmeye devam ediyor.

Yayınlandı

on

Yediyol Holding’in bünyesinde yer alan Agrotermal, 2024 yılının ilk altı ayında yaklaşık 1.275 ton domates üretimi gerçekleştirerek büyük bir başarıya imza attı. Bu önemli üretim hacmi, şirketin Avrupa Birliği ülkelerine yaptığı ihracatla küresel pazardaki etkisini güçlendirdiğini ve tarım sektöründeki etkisini arttırdığını gösteriyor. Tarım alanındaki bu başarılı performansıyla hem yerel hem de uluslararası piyasalarda dikkat çekmeye devam ediyor.

Yenilenebilir Enerji Yatırımları ve Sürdürülebilir Tarım Stratejileri

2024 yılı için belirlenen stratejik hedefler doğrultusunda Agrotermal, yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelik yeni yatırım projeleri geliştirmektedir. Bu projeler, tarım sektöründe sürdürülebilir büyümeyi desteklemeyi ve çevresel etkileri azaltmayı amaçlamaktadır. Şirketin, tarımda yenilikçi teknolojiler ve yeşil enerji çözümleriyle sektördeki çevresel etkilerini minimize etme hedefi, sektördeki liderliğini pekiştirmektedir.

2025 Yılında Tarım ve Turizm Sektörlerinde Büyüme Planları

Agrotermal, 2025 yılına yönelik olarak tarım ve turizm sektörlerinde genişleme öngörüyor ve bu iki sektörde liderlik hedefiyle stratejik adımlar atmayı planlıyor. Tarım ürünleri ihracatında gözlemlenen artış, global taleplerin yükseldiğini ve Agrotermal’in dünya genelinde yeni pazarlar oluşturma hedefini destekliyor. Şirket, tarım alanında 5 milyon metrekarelik bir üretim sahası için Ar-Ge ve teknoloji yatırımları yapmayı planlıyor.

Yeni Ürünler ve Stratejik Ortaklıklar ile Pazar Büyütme

Reklam

Agrotermal, 2024 yılı içinde piyasaya sürülmesi planlanan yeni ürünler arasında domates, biber, patlıcan, kavun, karpuz ve çeşitli meyve gruplarını sunmayı hedefliyor. Ayrıca, stratejik ortaklıklar kurma planları doğrultusunda 2025 yılı yatırım takviminde öncelikli olarak Türkiye’de ve sonrasında diğer ülkelerde hedeflerine ulaşmayı planlamaktadır. Şirket, sürdürülebilir tarım ve yenilenebilir enerji alanlarındaki ilerlemeleriyle sektördeki liderliğini daha da güçlendirmeye devam edecektir.

Pestisit Kalıntısına Rastlanmayan Domatesler

Yenilikçi ve sürdürülebilir tarım yöntemleriyle teknolojik çözümleri birleştirerek tarım sektöründe öncü olan Agrotermal, yüksek verimlilik sunmanın yanı sıra, sağlıklı ve güvenilir içerikli ürünler tedarik etmeye devam ediyor. Son zamanlarda gıda endüstrisinde önemli bir konu olan pestisit kullanımıyla ilgili yaptığı Ar-Ge çalışmalarıyla ses getiren marka, laboratuvar testlerinde herhangi bir pestisit kalıntısına rastlanmayan ürünleriyle tüketicilerin doğallık arayışına da yanıt veriyor.

Kaynak: HORECA Trend ve Agrotermal

Devamını Oku
Reklam
Reklam

Popüler Haberler

Copyright © 2024 Orbis Medya Bilgi ve İletişim Teknolojileri Ltd. Şti. Her hakkı saklıdır. Web sitemizdeki haber, makale ve içeriklerin her hakkı saklıdır.
İçeriklerimizin izinsiz kullanımı halinde yasal işlem başlatılacaktır.