Şirketler Sıfır Atık İçin Neler Yapabilir? | HORECA TREND
Takip edin!

Çevre

Şirketler Sıfır Atık İçin Neler Yapabilir?

Günümüzde çevre koruma ve sürdürülebilirlik, iş dünyasının öncelikli gündem maddelerinden biri haline geldi. Şirketlerin, doğal kaynakları koruma ve çevresel etkileri en aza indirme konusundaki sorumlulukları giderek artıyor. Bu bağlamda sıfır atık hedefi, işletmelerin atık üretimini minimum seviyeye indirerek çevresel etkilerini azaltmayı amaçlıyor.

Yayınlandı

on

Atık yönetimi, ürün tasarımı, personel eğitimi ve iş birliği gibi çeşitli alanlarda yapılacak adımlar, sıfır atık hedefine doğru ilerlemenin temelini oluşturuyor. 150 yıllık köklü geçmişi ile müşterilerine hizmet veren Generali Sigorta, şirketlerin sıfır atık vizyonları özelinde önerilerini paylaştı.

Atık Değerlendirme ve Ayırma Programları

İşletmelerin atıklarını kaynağında ayrıştırma ve değerlendirme programları başlatması, çevresel sürdürülebilirlik açısından önemli bir adımdır. Bu tür uygulamalar geri dönüşüm, organik atık kompostlama ve tehlikeli atıkların uygun şekilde imhası gibi yöntemleri içerebilir. Geri dönüşüm, kullanılmış materyallerin yeniden işlenerek kaynakların daha verimli kullanılmasını sağlar. Organik atık kompostlama ise organik atıkların toprak iyileştirmesi için değerlendirilmesinin önünü açar ve böylece toprak verimliliği artar. Tehlikeli atıkların uygun şekilde imhası da çevre ve insan sağlığı için hayati öneme sahiptir. Bu da toplum ve ekosistemler için güvenli bir ortam yaratır. Bu programlar sadece atık yönetimini iyileştirmekle kalmaz, aynı zamanda şirketlerin sürdürülebilirlik çabalarına da katkıda bulunur.

Düşük Atık İlkelerinin Benimsenmesi

Ürün tasarımında sürdürülebilirlik ve düşük atık ilkelerini benimsemek, atık üretimini başlangıçta azaltmanın etkili bir yoludur. Şirketler, ürünlerini tasarlarken çevresel etkileri en aza indirmek için çeşitli stratejileri kullanabilirler. Örneğin, ürün ambalajlarını azaltarak veya geri dönüştürülebilir malzemeler kullanarak ambalaj atıklarını önemli ölçüde azaltabilirler. Ayrıca dayanıklı ve uzun ömürlü ürünler tasarlayarak tüketiciye daha uzun süre hizmet etmelerini sağlayabilirler. Bu da atık miktarını azaltabilir. Ürünlerin kolayca geri dönüştürülebilir olması da atık yönetiminde önemli bir faktördür. Bu şekilde, şirketler hem çevresel etkilerini azaltır hem de kaynakları daha etkin bir şekilde kullanarak sürdürülebilir bir iş modeli oluştururlar.

Atık Yönetim Sistemlerinin İyileştirilmesi

Şirketler, sıfır atık hedefine ulaşmak için atık yönetim sistemlerini gözden geçirmeli ve iyileştirmelidir. Bu süreç atık azaltma stratejilerinin geliştirilmesi ve atık yönetim süreçlerinin optimize edilmesini kapsıyor. Örneğin, malzeme akış analizi yaparak hangi adımlarda atık oluştuğunu belirleyebilirler ve ardından bu noktalarda iyileştirmeler yaparak atık miktarını azaltabilirler. Ayrıca geri dönüşüm ve yeniden kullanım gibi stratejileri benimseyerek atıkların kaynağında azaltılmasını sağlayabilirler. Bu süreçte çalışanların eğitimi de önemlidir çünkü bilinçli bir personel, atık yönetiminde daha etkili olabilir ve atık miktarını minimum seviyeye indirebilir. Sonuç olarak şirketler atık yönetim sistemlerini sürekli olarak iyileştirerek ve atık azaltma stratejileri uygulayarak sıfır atık hedefine doğru ilerleyebilirler.

Personel Eğitimi ve Farkındalık

Şirket içinde personel eğitimi ve farkındalık programları düzenlemek, sıfır atık kültürünün yayılmasına önemli katkılar sağlayabilir. Çalışanların atık yönetimi konusunda bilinçlendirilmesi, doğru uygulamaların teşvik edilmesi ve sıfır atık hedefine ulaşma konusundaki önemlerinin vurgulanması, işyerinde sürdürülebilirlik ve çevre bilinci oluşturabilir. Bu tür programlar atıkların kaynağında azaltılması, geri dönüşümün teşvik edilmesi ve atık yönetimi konusunda etkili stratejilerin geliştirilmesi gibi konularda çalışanları eğitebilir. Öte yandan bu programlar, çalışanların katılımını artırarak sıfır atık kültürünün şirket geneline yayılmasını sağlayabilir ve böylece atık azaltma çabalarının daha etkili olmasını sağlayabilir.

Tedarik Zinciri Yönetimi

Tedarik zinciri yönetiminde sürdürülebilirlik ilkelerini benimsemek, şirketlerin sıfır atık hedefine ulaşmasını sağlayabilir. Tedarik zincirinin her aşamasında sürdürülebilirlik ilkelerini uygulamak, atık üretimini azaltmanın yanı sıra kaynakların daha verimli kullanılmasını da sağlayabilir. Tedarikçilerle iş birliği yaparak ambalaj kullanımını azaltmak veya daha çevre dostu malzemelerin tercih edilmesini teşvik etmek gibi adımlar atılarak atık miktarı azaltılabilir. Ayrıca tedarikçilerle birlikte geri dönüşüm programları veya ambalajların geri dönüştürülmesi için iş birlikleri kurarak döngüsel bir ekonomiye katkı sağlanabilir. Bu şekilde tedarik zinciri boyunca sürdürülebilirlik ilkelerinin benimsenmesi, şirketlerin sıfır atık hedefine ulaşmasını destekleyen önemli bir strateji olarak öne çıkar.

Kaynak: HORECA Trend ve Generali Sigorta

Devamını Oku
Reklam
Yorum Yapmak İçin Tıklayın

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Çevre

“Buzullar Hızla Erirken Geleceğimiz, Geçim Kaynaklarımız da Eriyor”

Sürdürülebilir Üretim ve Tüketim Derneği, Dünya Su Günü açıklamasında su insanın temel içeceği, tarım ile endüstrinin girdisi, enerji sektörünün yenilenebilir kaynağı, turizm için önemli,  ülkelerin kıymetli ulusal varlıklarından biridir vurgusu ile suyun sadece yüzde 2,5’inin tatlı su, bu suyun da çoğunun buzullarda olduğunu belirterek; iklim değiştikçe buzulların hızlı erimesiyle insanın barınma, enerji, gıda, sağlık erişimi, geçim kaynakları da tehlikeye girmekte; türler yok olmakta; geleceğimiz de erimekte diyerek buzullarımızı, suyumuzu koruma, iklim değişikliğine dur deme çağrısı yaptı.

Yayınlandı

on

21 Mart 2025 Dünya Su Günü için “Buzul Koruma” temasıyla hızla eriyen buzullarla, su akışlarındaki düzensizliğin insan, tarım, turizm, endüstri, enerji, ekosistemlerde yaratacağı ciddi etkiler nedeniyle iklim değişikliği ve küresel su krizi mücadele planlamaları merkezine buzul korumanın koyulması için birlikte çalışma gereği bildiriliyor diyen İstanbul Teknik Üniversitesi(İTÜ) Öğretim Üyesi ve Sürdürülebilir Üretim ve Tüketim Derneği (SÜT-D) Başkanı Prof. Dr. Filiz Karaosmanoğlu buzullar erirken geleceğimiz, geçim kaynaklarımız da eriyor, buzullarımızı, suyumuzu koruma, iklim değişikliğine dur deme çağrısı yaptı.

Buzullarımızı Korumalıyız

SÜT-D Başkanı Prof. Dr. Filiz Karaosmanoğlu “Birleşmiş Milletler(BM) Genel Kurulu 2025 yılını “Uluslararası Buzulların Korunması Yılı” ilan ederek bu yıldan başlayarak “21 Mart Dünya Buzullar Günü” olacağını ilan etti. 2025 BM Dünya Su Günü’nde de “Buzul Koruma” temamız var.Su havada, yüzeyde, yeraltında ve okyanuslardadır. Suyun sadece  yüzde 2,5’i tatlı su olup, bu suyun çoğu buzullarda, kalanı yeraltı sularındadır. Havada ve yüzeyde çok az tatlı su vardır. Kara alanının yaklaşık yüzde onu buzul buzu ile kaplı olup büyük ölçekte kutup, daha küçük dağ buzulları vardır.Doğanın su deposu buzullar yaşam için kritik önemli olup eriyen suları sağlıklı ekosistemler için olmazsa olmazdır” vurgusu ile gezegenimizin su döngüsü, insan, bitkiler, hayvanlar ve mikroorganizmaların yaşamı için vazgeçilemezken suya erişim hepimizin hakkıdır. 2,2 milyar insan sağlıklı içme suyu olmadan yaşıyor. Su her yerdedir.İçme suyu; tarım ve endüstride girdi; enerji kaynağı; turizmde rota olarak su ile yaşar, geçinir ve mutlu oluruz. İnsan, yine insan için üretirken, tüketirken, hizmet sunulurken doğrudan ve dolaylı sebep olduğu sera gazı emisyonlarıyla küresel yüzey ve küresel okyanus sıcaklık artışına, iklim değişikliğine, buzullarımızın hızla erimesine neden oluyor. Su döngüsü öngörülemez oluyor” bilgisini vererek buzullarımızı koruma acil gereğine dikkat çekti.

İklim Değişikliği, Buzullar ve Hayatta Kalma Stratejisi 

Prof. Karaosmanoğlu “2015-2024 yıllarındaki son on yıl kayda geçen en sıcak on yıl olurken 2024 küresel ortalama yüzey sıcaklığı 1850-1900 dönemi ortalamasının 1,55°C üstünde olan ilk yıl rekoruyla iklim hızla değişti. İklim değişmekte.İklim değişecek. İklim değişikliğiyle olagelen yağış anormallikleri, deniz seviyesi yükselmesi; kar, deniz buzu ve buzulların yitirilmesi; kuraklık; sıcak hava dalgası; soğuk hava dalgası; ısı adası; yangın; hava kalitesi kötüleşmesi; göç; salgın yaşamımızı tehlikeye sokmakta.Buzulların her zamankinden hızlı erimesinin yıkıma neden olduğunu, okyanuslar ısındıkça  insan ve yaban yaşamında olagelen sorunları göz ardı edemeyiz. Örneğin balıkçılık, kutup ayıları ile penguenlerin yaşamındaki zorluklar gibi. İşte bu nedenlerle buzulların korunması hayatta kalma stratejimiz olmalı, sera gazı emisyonlarını azaltmalı, eriyen suyu insan ve gezegen yararına daha sürdürülebilir yönetmek için harekete geçmeli, birlikte çalışmalıyız” dedi.

Türkiye, Buzullarımız ve Karbon Yönetimi

Dr. Karaosmanoğlu “Ülkemizde Doğu Karadeniz Dağları, Toros Dağları ve volkanlarda vadi buzulu, buzyalağı buzulu ve doruk buzulu tipinde dağ buzulu vardır. En büyük ve tek doruk buzulu yaklaşık 10 kilometrekare yüzey alanıyla Ağrı Dağı’ndadır. En büyük ve 20 bin yıllık vadi buzulu ise Cilo Dağı Uludoruk Buzulu olup uzmanlar buzullarımızın yılda 1 ile 20 metre arasında eridiğini, gidişata dur denmezse Cilo Dağı buzullarının önümüzdeki 20-50 yılda yok olacağını bildiriyor diyerek hepimiz iklim değişikliğinden sorumluyuz. Evde, okulda, işte, yolda, tarlada, ormanda sera gazı emisyonlarımızı düşürmeli, iklim değişikliğine dur demeliyiz. Atmosfer ve suyun sınırı yok. Her birimize görev düşüyor.SÜT-D’nin de Türkiye karbon yönetimi kapasitesini artırmak öncelikli hedefiyle Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ve İTÜ ana desteğinde, 2024 UI GreenMetric sıralamasında “Dünyanın En Sürdürülebilir 38. ; Avrupa’da 22.; ülkemizin sekiz yıldır hep birincisi kampüs” olan Ayazağa Yerleşkesi’nde 14-15 Nisan 2025’te gerçekleştirilecek konusunun ilk ve teki 10. İstanbul Karbon Zirvesi’nde paydaşlarını biraraya getireceğini ve SÜT-D 2025 Düşük Karbon Kahramanı Ödül başvurusunun sürdüğünü açıkladı.

Sürdürülebilir Üretim ve Tüketim Derneği(SÜT-D): SÜT-D, sürdürülebilir üretim ve tüketim konusunda toplumda güçlü etki yaratmak için faaliyetler yaparak, en iyi enerji, su, atık yönetimi ile kaynak verimli, mevcut en iyi teknolojilerin kullanılması; çevre kirliliği, iklim değişikliği ve biyoçeşitlilik kaybı ile mücadele edilmesi;  insan ve doğa dostu sürdürülebilir yaşam kültürü ile sürdürülebilir kalkınma farkındalığının artırılması için çalışarak bilgi ve kapasite oluşturmak hedefi ile 2013 yılında kamu, iş ve akademi temsilcilerince kuruldu. SÜT-D etkinliklerinde resmi erk, yerel yönetimler, üniversiteler, sivil toplum örgütleri ve medya ile yakın işbirliğinde olma, “Sürdürülebilirlik Yönetimi”  sosyal ve teknik yönleriyle uğraş vermeyi öncelikli görmekte, bugün ve yarında insanoğlunun refah ve konforu için sivil toplum yeşil ve mavi gücünü sunmaktadır.

Kaynak: HORECA TREND ve Sürdürülebilir Üretim ve Tüketim Derneği (SÜT-D)

Devamını Oku

Çevre

“Balıkçılık Yaşarsa, Ocaklar Yaşar!”

Sabancı Holding ve Carrefour Grup iştiraki CarrefourSA, Balıkesir Erdek’te bulunan Ocaklar Köyü’nde etkileyici bir projeye imza attı. “Balıkçılık Yaşarsa, Ocaklar Yaşar!” mesajıyla hayata geçirilen ‘Hayalet Ağlar’ projesiyle CarrefourSA, küçük ölçekli kıyı balıkçılığıyla geçimini sağlayan kıyı yerleşimlerinin korunmasını ve denizlerin sürdürülebilirliği konusundaki farkındalığın artırılmasını amaçlıyor.

Yayınlandı

on

Sabancı Holding ve Carrefour Grup iştiraki, Türkiye perakende sektörünün öncü markası CarrefourSA 71 ilde 1250 mağazası ve bayileri dahil olmak üzere 15.000 kişiye ulaşan kadrosu ile müşterilerine doğru ürünü, doğru üreticiden doğru fiyata ulaştırırken; hayata geçirdiği projelerle sürdürülebilirlik alanında da öncü olmaya devam ediyor. Balıkçılık Yaşarsa Ocaklar Yaşar!’ söylemiyle yola çıkan CarrefourSA, Balıkesir Erdek’te bulunan Ocaklar Köyü’nde hayata geçirdiği ‘Hayalet Ağlar’ projesiyle küçük ölçekli kıyı balıkçılığının korunmasına dikkat çekiyor.

“Ocaklar’dan Türkiye’ye Yayılmasını Hedefliyoruz”

CarrefourSA CEO’su Kutay Kartallıoğluprojeyle ilgili yaptığı açıklamada “Bugün CarrefourSA olarak müşterilerimize doğru balığı ulaştırıyoruz. Ama doğru balığı gelecek nesillere ulaştırmak da hepimizin sorumluluğu. Bunun yolu da “doğru balıkçılık”. Sürdürülebilir deniz kaynaklarına yönelik yatırımlarımızla, sadece denizleri temiz tutmanın değil, aynı zamanda ekosistemi korumanın bir sorumluluk olduğunu vurguluyoruz. Ocaklar Köyü’nde gerçekleştirdiğimiz ‘Hayalet Ağlar’ projesiyle de denizlerimizin yalnızca ekonomik bir kaynak değil, hayatın sürdürülebilirliği için vazgeçilmez olduğunu göstermek istiyoruz.” ifadelerini kullandı.

Türkiye’de su ürünleri tüketiminin Avrupa’nın oldukça gerisinde olduğunu söyleyen Kartallıoğlu şöyle devam ediyor: “TÜİK verilerine göre, Türkiye’de kişi başı su ürünleri tüketimi yıllık 7 – 7,5 kg iken, Avrupa’da bu rakam 20 – 22 kg’a kadar çıkıyor. Türkiye’nin en büyük balık alım satım perakendecisi CarrefourSA olarak, kaliteli gıdayı, güvenilir bir şekilde ve doğru fiyatlandırmayla müşterimizle buluştururken, Türkiye’nin deniz ürünleri tüketimini de bu hedef doğrultusunda artırmayı amaçlıyoruz. Mavi Ekonomi’yi organize gıda perakende sektöründe savunan öncü şirketiz. Üç tarafı denizlerle çevrili ülkemizde, su ürünleri tüketimini artırmak için çalışıyoruz. Tabii bu üretimi yaparken su altı ekosisteminin devamlılığını da önemsiyoruz. Türkiye’nin ilk ve tek entegre midye tesisinde hayata geçirdiğimiz midye dolma üretimi kapsamında kullanılan teknoloji ile deniz temizliğine önemli ölçüde katkı sağlıyoruz” dedi.

Kadın İstihdamı ve Yenilikçi Çözümler

CarrefourSA’nın Mavi Ekonomi ve sürdürülebilir denizler odağındaki projeleri sadece denizleri korumakla kalmıyor, aynı zamanda sosyal fayda da yaratıyor. “Proje kapsamında Balıkesir Erdek’teki Ocaklar Köyü’nde küçük ölçekli kıyı balıkçılığıyla uğraşanlara eğitimler düzenlenirken, bu eğitimlerin Ocaklar ile sınırlı kalmaması için dijital platformlara yüklenerek Türkiye genelindeki balıkçılara da fayda sağlamayı hedefliyoruz.” diyen Kartallıoğlu, “Aynı zamanda bölgedeki kadın istihdamını artırmaya yönelik projeler geliştiriyoruz. Ocaklar Köyü’nde Türkiye’nin ilk entegre midye tesisiyle iş birliği yaparken onlarca aileye geçim kaynağı sağlıyoruz. Şu anda midye entegre tesisinde, tesis müdürü de dahil olmak üzere tüm çalışanlar kadınlardan oluşuyor.” ifadelerini kullandı.

Etkileyici Bir Hikâye: Hayalet Ağlar

CarrefourSA’nın, “Balıkçılık Yaşarsa Ocaklar Yaşar” projesi, TBWA\Istanbul imzasıyla hazırlanan etkileyici bir enstalasyonla aktarıldı. Projeyle, yanlış avlanma sonucu denizlerin altında kalarak balıkların üremesini engelleyen hayalet ağların aslında balıkçılıkla geçinen bir köyü, hayalet bir köye çevirebileceğine dikkat çekiyor.

Ocaklar Köyü, CarrefourSA tarafından denizlerden toplanan hayalet ağlarla kaplanarak, bir gecede hayalet köye dönüştü. Yapılan bu enstalasyon çalışmasıyla görünen manzara gerçek olmasa da geleceğimiz olabilir mesajı verildi. Hayalet ağlarla yaratılan bu hayalet köy, çözüm bulunmazsa karşılaşacağımız geleceğin bir simgesi. Ancak bu sadece bir uyarı. “Hala şansımız var” mesajı verilen projede, aralarında eski balıkçıların ve gençlerin de olduğu yerel halkın çağrısına yer verildi. “Hayalet Ağlar” temasıyla dikkat çeken proje, denizlerimiz için harekete geçmenin aciliyetini, etkileyici bir görsellikle gözler önüne serdi.

 

Kaynak: HORECA TREND ve CarrefourSA

Devamını Oku

Çevre

“Toprak Yoksa Gelecek de Yok”

Toprak kaybı geleceğimizin kaydı. Uzmanlar, kuraklık, sel taşkın gibi felaketlerin önüne geçilerek geleceğimizin kurtarılabileceğini söyledi. 

Yayınlandı

on

Yazar:

Toprak kaybı geleceğimizin kaydı. Uzmanlar, kuraklık, sel taşkın gibi felaketlerin önüne geçilerek geleceğimizin kurtarılabileceğini söyledi.

Üsküdar Üniversitesi Çevre Sağlığı Program Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Ahmet Adiller, toprağın önemine dikkat çekerek, “Toprak yoksa gelecek de yok!” uyarısında bulundu. Adiller, kuraklık, sel, taşkın ve fırtına gibi felaketlerin önüne geçmek ve sürdürülebilir bir gelecek için toprağın korunmasının şart olduğunu vurguladı.

Toprak Neden Bu Kadar Önemli?

Dr. Öğr. Üyesi Ahmet Adiller, toprağın insan ve diğer canlılar için hayati öneme sahip olduğunu belirterek, şunları söyledi:

  • Yaşam alanı: Toprak, milyarlarca canlı için yaşam alanı sağlar.
  • Besin kaynağı: Bitkiler, büyümek için ihtiyaç duydukları besin maddelerini topraktan alır ve bu bitkiler de besin zincirinin temelini oluşturur.
  • Su döngüsü: Toprak, yağmur suyunu emerek filtreler ve yeraltı sularını besler.
  • İklim düzenleyici: Toprak, karbon depolayarak ve atmosferdeki azotu bitkilerin kullanabileceği forma dönüştürerek iklim değişikliğiyle mücadelede önemli rol oynar.

Toprak Kaybının Sonuçları Neler?

Toprak kaybı ve bozulması, şiddetli taşkınlara, erozyona, çölleşmeye ve iklim değişikliğinin hızlanmasına yol açar. Bu durum, bitki örtüsünü ve su kaynaklarını olumsuz etkiler, gıda güvenliğini tehdit eder ve insan sağlığını riske atar.

Toprağımızı Nasıl Koruyabiliriz?

Dr. Öğr. Üyesi Ahmet Adiller, toprak koruma konusunda bireysel ve toplumsal olarak alınabilecek önlemleri şöyle sıraladı:

  • Kimyasal kullanımını azaltmak: Kimyasal gübre ve ilaçların bilinçli kullanımı, toprağın kimyasal yapısının korunması için önemlidir.
  • Geri dönüşümü artırmak: Evsel atıkların geri dönüşümü, toprağa zarar veren maddelerin azaltılmasına yardımcı olur.
  • Kompost yapmak: Mutfak atıklarından kompost elde ederek toprağın yapısını iyileştirebiliriz.
  • Su kaynaklarını korumak: Suyun verimli kullanımı ve su kirliliğinin önlenmesi, toprağın kalitesini artırır.
  • Erozyonla mücadele etmek: Bitki örtüsünü korumak ve ağaçlandırma çalışmalarını desteklemek, erozyonu önlemeye yardımcı olur.
  • Tüketimi azaltmak: Aşırı tüketim, toprağa dolaylı olarak zarar verir. İhtiyaçlarımızı gözden geçirerek ve bilinli tüketim alışkanlıkları geliştirerek toprağımızı koruyabiliriz.

Kaynak: HORECA TREND ve Bilim ve Sağlık Haber Ajansı

Devamını Oku

Popüler Haberler

Copyright © 2025 Orbis Medya Bilgi ve İletişim Teknolojileri Ltd. Şti. Her hakkı saklıdır. Web sitemizdeki haber, makale ve içeriklerin her hakkı saklıdır.
İçeriklerimizin izinsiz kullanımı halinde yasal işlem başlatılacaktır.